Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Serdar Sağlam, "Metropoller, beyaz yakalılar ve büyük kentlerdeki emekliler için eski cazibesini kaybediyor. İnsanlar, Ankara ya da İstanbul'da sadece bir kenar mahallede ev alabilecekken kendi doğup büyüdüğü topraklarda çok daha kaliteli bir ev sahibi olabiliyor." dedi.
Son dönemde sıkça tartışılan "şehirden kırsala dönüş" olarak bilinen tersine göçün sebep ve sonuçlarını AA muhabirine değerlendiren Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Serdar Sağlam, kentten kırsala doğru başlayan göçün kitlesel nitelik taşımadığını, ancak dikkati çeken gelişmelere sebep olduğunu söyledi.
İnsanların doğal yaşam alanlarına yakın olmak istediğini belirten Sağlam, sağlıklı beslenmeye önem verildiğini, organik sebze ve meyve tüketiminin arttığını ifade etti.
Büyükşehirlerde ev kiraları, ulaşım, hava kirliliği, gürültü gibi birçok sıkıntı olduğunu vurgulayan Sağlam, "Metropoller, beyaz yakalılar ve büyük kentlerdeki emekliler için eski cazibesini kaybediyor. İnsanlar, Ankara ya da İstanbul'da sadece bir kenar mahallede ev alabilecekken kendi doğup büyüdüğü topraklarda çok daha kaliteli bir ev sahibi olabiliyor. Gökdelenler, yüksek binalar ve karmaşık hayat koşullarıyla büyükşehirler artık korku saçıyor." dedi.
Sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ters göçün bir diğer sebebi
Sağlam, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasının da ters göçe neden olan etmenler arasında yer aldığını belirterek, geçmişte geniş sağlık hizmetlerinin yalnızca İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde olduğunu anımsattı. Sağlam şunları söyledi:
"Şu an hemen hemen her ilde, bazı kasabalarda sağlık imkanları bulunuyor. Yani o bölgeye gittiğiniz zaman yakında bir hastane bulabiliyorsunuz. Özel hastaneler de var. Oradan da faydalanabiliyorsunuz. Böylece metropollerde yaşama zorunluluğunuz kalmıyor."
Geçmişte insanların tarım ya da hayvancılıkla uğraşmayı istemediğini, ancak son dönemlerde bu düşüncenin kaybolmaya başladığını aktaran Sağlam, şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz geçmişte köyler, köylü olmak yadırganmış. Köy-şehir ayrımı olduğu ve köylü kavramının düşük seviyede görüldüğü yıllar vardı. Ancak şu an böyle değil, dünyada da gün geçtikçe doğal hayat önem kazanıyor. İnsanlar gidiyor, köyünde tarımla uğraşıyor bundan da utanmıyor ve oraya bir canlılık getiriyor. Teknolojik imkanlar sayesinde dünyadan haberdar da olabiliyor."
"Orada kültürel bir dönüşümü sağlayabiliyor"
Prof. Dr. Sağlam, köye göç eden eğitimli insanların gittikleri bölgeye olumlu katkıları olabileceğini belirterek bu kişilerin hem tarımla uğraşarak gittikleri bölgelerde üretime katkı yapabileceklerini hem de kültürel dönüşümü sağlayabileceklerini vurguladı.
Sağlam, "Türkiye'de okur yazar, dış dünyayla ilgilenen kesim, büyük ölçüde memurlar, çoğunlukla eğitimli kesimlerdir. Böylece oradaki kültürel hayata katkı sağlayabiliyorlar." dedi.
Tersine göç hareketinin olumsuz sonuçlar da doğurabileceğini anlatan Sağlam, şunları kaydetti:
"Somuta indirgediğimizde gidilen yerlerde farklı insanlar yaşıyor ve netice heterojen bir yapı var. Kişilerin hayata bakışları ve konumları farklı olabilir. Belli bölgelerde çok daha katı, içine kapalı yapılar var. Gelen kişiye tepki gösterebilir, bunlar mümkündür ama bu, göç hareketinin olumsuz olduğunu göstermez. İnsanın olduğu her yerde olumsuzluklar olması mümkündür zaten."
aa