Kapısı’ndan içeri girdiğimde duvarlarına sinmiş devletin ağır kokusunu hissettim. Boğuldum. Nefessiz kaldım. Upuzun koridorlar, iki tarafa açılan kapıların arasından başları önlerinde memurlar...
Bugüne kadar Diyanet’in merkez kapısından merak etmediğim için, şube kapılarından (müftülükler) da henüz “hacca gitme” girişimim olmadığından adım atmadığımı farkettim.
Hatta dini konuda verdiği fetvaları da merak etmedim desem abartmış olmam. Belki inancım konusunda “devlet” eliyle ve devletin istediği ölçüde şekillenmek istemedim, ondandır...
Devletin, özgüvenini kaybetmiş kurumudur Diyanet. Çünkü en çok zihinsel çelişkilerin yaşandığı kurumdur, memurundan başkanına kadar. Kendilerini ilgilendiren alanlarda herkes konuşur, onlar konuşamaz. Belki içinden, “bu böyle olmaz” diye geçirir ama yutkunur, dile getiremez.
Bakmayın siz heybetli gibi duran yapısına, adına; aslında devletin bir türlü sevemediği, ancak vazgeçemediği üvey evladıdır Diyanet İşleri Başkanlığı.
***
Hazır Ankara’ya gelmişken, yeni başkan Mehmet Görmez’e ilişkin işittiğim iyi şeylerle birlikte gıyabi tanışıklığı vicahiye çevirmek istedim.
“Sadece tanışmak” amaçlı bir ziyaret olduğundan, “yazmayacaksınız değil mi” ikazıyla konuşan Başkana verdiğim söze sadık kalmak zorunda olarak yazıyorum. Ancak yine de birebir konuşmalar değilse de edindiğim izlenimleri aktarabilirim.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Mehmet Görmez’in başkanlığındaki Diyanet ciddi anlamda bir imaj değişikliğine uğrayacak ve halkla bütünleşen bir yapıya kavuşacak. 1980’li yılların Diyanet’i gitmiş, kendine güvenen, söyleyecek sözü, yapacak işi olan bir Diyanet gelmiş. Sıkça tartıştığımız üzere, bir gün devlet çıkıp da “artık bizden bağımsızsınız” dediğinde Diyanet buna hazırlıksız yakalanmayacak ve “ayrılmanın” verdiği bir üzüntüyü yaşamayacaklar.
Medyadaki tartışmaları, olan biteni yakından takip eden bir kurum haline gelmeye başlamış.
“Bu ülkede öyle şeyler oluyor ki, doğrudan Diyanet’i ilgilendiriyor, Diyanet’ten ses çıkmıyor. Bir gün cesurca bir açıklamasına rastlayacak mıyız? Gerçekten bir dini lider gibi davranacak mı?” sözlerime gülümsedi Mehmet Görmez ve önünde duran, Perşembe günü yazdığım “Muhtıra oradaysa cumhurbaşkanı burada” yazımı gösterdi. “Diyanet, tarihi boyunca ilk kez, 27 Nisan Muhtırasına karşı bir açıklama yayınladı. Onu neden görmediniz?” dedi.
“Diyanet açıklama mı yapmıştı, Allah Allah, haberim yok” deyiverdim. Alevi Çalıştayı’nı yürüten Necdet Subaşı da “Burada güzel şeyler oluyor, bak, cumhuriyet tarihi boyunca hep Alevilik sorunu vardı. Ancak devlet hiçbir zaman yüzleşmedi bu sorunla. Biz ilk kez devletle yüzleştirme konusunda çok ciddi bir adım attık” diyerek konuyu geliştirdi.
Laf lafı açınca gördüm ki, Diyanet’in de çözülmesini beklediği birçok sorunu var. Misal Diyanet kendisine personel yetiştirme konusunda dahi aciz bırakılmıştır ve devlet bu konuda ona güvenmemiştir. İmam Hatip Liseleri Milli Eğitim Bakanlığına bağlıdır, İlahiyat Fakülteleri de YÖK’e...
Devletin resmi pekçok kanalı var ama devlet eliyle vatandaşların din eğitimden sorumlu olan Diyanet’in bir kanalı yok.
Misal, dün televizyon kanallarından canlı olarak yayınlanan Kraliyet düğüne kilitlendi bütün dünya. Wesminster Kilisesi’ndeki törende, İngiltere tahtının varisi Prens William, Kate Middleton ile evlendi.
Peki bu ülkede hiçbir Müslüman niçin inançlarına uygun olarak bir camide düğün töreni yapamaz, niçin camiler buna açık değildir?
Bırakın bütün bunları, namaz kılan birisi -özellikle kadın ise evinden dışarı çıktığı zaman niçin bu kadar cami olmasına rağmen ibadetini camide yapma konusunda tedirginlik yaşıyor? Temizlik olarak da abdest alma yerleri olarak da buna müsait değiller!..
Ne dersiniz, hayranlıkla izlenen Wesminsterdeki nikah törenlerini birgün Sultanahmet camisinde görebilir miyiz? Neden olmasın!
Star