Çalışılmış Şiirler

Recep Şükrü Güngör'ün yazısı...

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var; her şairin de bir yöntemi. Kimi ölçüyü, kimi serbest şiiri, kimi de her ikisini tercih ediyor. Burada aslolan şaire ilhamın nasıl geldiğidir. İlhamsız şiir olmaz bana göre. Kudretten gelen ilhamla veya çalışmanın getirdiği ilhamla yazılır şiirler.
Ben çalışılmış şiirler diyorum Yağmurlu Sözler kitabındaki şiirler için. Hasan Çağlayan’ın on yıla yakın bir zamandır şiir serüvenine tanık oluyorum. Şiir üzerine okumalarının, araştırmalarının, düşünmelerinin tanığıyım. Şiirleri hakkında bu yüzden söz söyleyebileceğimi düşünüyorum.

Hasan Çağlayan, baştan beri çalışılmış şiirler yazıyor. Bütün şiirleri için söyleyemesem de çoğu şiiri için söyleyebilirim. Uzun uzun çalışılmış, düşünülmüş, hesaplanmış şiirler yazıyor. Çağlayan’ın şiirleri için “söylemek” tabirini kullanamam ama “yazmak” tabirini kullanırım. Çağlayan, şiirlerini söylemiyor, yazıyor. Bu bir nakise değil, bu bir tarzdır. Düşünce şiiri yazan bir şair için bir yoldur.

Düşünce şiirini sevmeyen çıkabilir. Bir taraftan da düşünce şiirini çok beğenen çıkar. İnsanımız tektip olmadığı için şiir türlerimiz de tektip veya tekdüze değildir.

Yağmurlu Sözler kitabı, kapağını Şuara suresi ile açıyor. Fuzuli ve Ziya Paşa’dan birer beyitle açılış devam ediyor. Kitabın açılışını çok uzatmış şair. Bir sayfa ithaf, bir sayfa şuara, bir sayfa Fuzuli ve bir sayfa Ziya Paşa. Başka yapan yok mu bunu? Var ama bence hoş değil. Bir sayfalık açılış yeterdi bence. Bence diyorum da şair böyle uygun görmüş, böyle hoşlanmış. Ne diyebiliriz ki. Şiirine ulaşıncaya kadar okuruna ön hazırlık yaptırıyor. Birikim olmadan şiirimi anlayamazsınız dercesine bir ön hazırlık.

Şiir ki en zirve edebi türdür. Sözün en damıtılmışıdır. Böylesine büyülü sözleri söyleyen şair kitabını öyle açmayı planladıysa beğenmesek de ona saygı duymak durumundayız.

Yağmurlu Sözler kitabı tek bölümden oluşan altmış iki sayfalık ince, sevimli bir kitap. Kapağı çok güzel hazırlanmış. Kapak tasarımını çok beğendim. Kapakta kullanılan kâğıt, renk ve yazıyı çok beğendim. Eski kitap kapağı havası veriyor. Lise öğrencisi iken okurdum böyle kapaklarla hazırlanmış kitapları.

Hasan Çağlayan, kitaba Anka Uçtu şiiriyle başlıyor. Cengiz Aytmatov’a ithaf edilen şiir kısa dizelerden oluşuyor. Kitabın bütün şiirleri kısa dizelerle kurulmuş. Çağlayan’ın şiir tarzı kısa dize. Ölçülü gibi görünen ama aslında ölçüsü olmayan şiirler.

Yağmurlu Sözler, daha çok dörtlük formunda kurulmuş şiirlerden oluşuyor. Bazen üç ve tek dizelerden oluşuyor şiirler. Anka Uçtu şiiri tek dize devamında ise üç dizeden oluşan nazım biçimiyle kaleme alınmış.

Teşbih, istiare, mübalağa gibi söz sanatlarını kullanıyor şair. Daha çok da telmih sanatını kullanıyor.

“Bir ezan fışkırır, içer dört bir yan” dizesinde ezanla fışkırmak ifadesini bağdaştırmakta zorlandım. Ezan için yükselmek ifadesi kullanılsa idi daha iyi olurdu.
Hasan Çağlayan şiir okurunu şaşırtan bir şair. Bilindik teşbihlerin dışına çıkarak yeni bir teşbih oluşturuyor. “Tüter buğu buğu  bahçeler bu dem” Bahçeler tüter mi? Teşbih bildiğimizin dışında bir teşbih. Alışılmamış bağdaştırma yaparak okuruna farklı bir heyecan yaşatıyor.

Otuz altı şiirden oluşan Yağmurlu Sözler kitabında Nurefşan şiiri hoşlandığım şiirlerden biriydi. Yazımı o şiirden bir dörtlükle tamamlayayım:
“Sen gelirsen Nurefşan, yüz türlü sevinç gelir;
Yıldızlar gelir illa; ay gelir, güneş gelir.
Su yürür bu bahçeye, bin renk açar bir anda;
Yayılır bir hoş buğu, ta ruhum neşelenir!”
 

Edebiyat Haberleri