Yeşim Bölükbaşı'nın yazısı
Ebedi hayatlarını mahvediyorlardı. İki dakikalık lezzet için... Oysa o kadar güzel istidatlar vardı ki içlerinde, o istidatların hepsi imanla, ilimle inkişaf etmeyi bekliyordu. Çünkü hepsinin bir yaratılma amacı vardı. Gözlerini, elini, konuşmanı, yürümeni, istediğin her sahada kullanamazdın.
Senin o güzel gözlerin, serseri nazarlara değmemeliydi, kainatı okumalıydı. Konuşmanda ki o edâ Rabbinin güzelliklerini anlatman içindi. Her adımın küfrün karanlıklarını dağıtan bir darbe olmalıydı.
Bal sandığın, bir zehir içinde kıvranıp duruyordun. Lezzet bildiğin şeyler yavaş yavaş iç yüzündeki elemi göstermeye başlıyordu.
Zamanlar mâlâyâni mevzular, hep uzak dairede ki meşguliyetlerle, hiçbir bâki meyve bırakmadan geçip gidiyordu.
Kalbin ayrılık, kıskançlık ve karşılık görememe elemi ile yaralanıyor, fâni sevgiler kalbindeki boşlukları dolduramıyordu.
Hiç bitmesin, gitmesin dediğin her mahbub, ayrılığıyla sana "Ebed" hakikatini haykırıyordu.
Madem öyle, sende yüzünü cam parçalarından elmasa çevir!Yerin altından üstüne kadar her zerrenin vazifeli olduğu Kainat'a bakıp, bende başı boş bırakılmış değilim. Elbette bu Dünya'ya bir vazife için gönderilmişim. Diye Haykır...
Ey Genç! Görüyorsun ki zaman değişiyor, fakat ölüm değişmiyor. Sebeplerin tesiri yok. Fani Lezzetlerin sonu hep elem oluyor. O halde sen de hayatında sonsuzluga bir pencere aç ve kendini kurtar.