Eyüp Sultan Cami, Sultan Ahmet Cami, Fatih Cami ve Süleymaniye Camii gibi İstanbul’daki serhat camilerimize devlet adamlarımız Cuma namazına gelirler. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir defasında Cuma çıkışında medya mensuplarına ayakkabılara bakıp toplumun durumunun görülebileceğinden bahsetmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da camide toplumun durumunu gözlüyor olmalı, ayakkabılara bakıp. Cami girişinde iç taraf konulan raflarda tam bir ayakkabı sergisi vardır. Marka ayakkabıların yanında yırtık pırtık, ökçesi erimiş ya da düşmek üzere olan ayakkabıları görebilirsiniz.
Son yıllarda büyük camilerimizde temizlik amacıyla kapının kenarına bir poşet kutusu konuluyor. Böylece ayakkabıdaki toz toprağın camiye dökülmesi önleniyor. Fakat poşet içindeki ayakkabıların durumu görülemiyor. Aslında poşetli ayakkabıların görünmemesi güvenlik açısından da yararlı; ayakkabı hırsızları, seçmek için tek tek poşetleri açamıyorlar çünkü.
Son yıllarda İstanbul’da ilçe camilerinde, özellikle varoşlardaki camilerde, girişe kilitli dolap konuyor, ayakkabılar için. Cemaat ayakkabısını dolaba bıraktıktan sonra o numaralı gözü kilitleyip anahtarını cebine koyuyor, namazdan sonra da kilidi açıp ayakkabısını alıyor.
Cami Allah’ın evi, buradaki her türlü hırsızlık olayı üzüntü veriyor. Değerli eşyaların, halıların çalındığını basından öğreniyoruz kimi zaman. Camilerde en yaygın hırsızlık olayı ise çantaların ve ayakkabıların çalınması..
Gazetelerde camilerdeki hırsızlık haberlerini okuyunca nasıl üzülürüm, anlatamam: “Malatya\'daki bir camiden ayakkabı çalan hırsız, güvenlik kamerasına yakalandı.” Haberini okudum en son olarak.
Camiden ayakkabı çalma hikayesi keder verir bana. Haberde oldukça ayrıntılı anlatılmış sözkonusu hırsızlık olayı: Merkez camide biri, ayakkabısını çıkarttıktan sonra numarasına bakıp, ayakkabılığa koyuyor. Caminin avlusunda bir süre geziniyor, önce ayakkabılıkta kendi ayakkabısının yanındaki ayakkabının numarasını kontrol ediyor, sonra da kendi ayakkabısını alarak camiden dışarı çıkıyor. Bir süre sonra ceketini omzuna atarak aptes almış gibi tekrar geliyor. Ayakkabısını çıkartarak, bir önceki yere bırakıyor. Cami avlusunda bir süre daha gezinen şahıs, numarasını kontrol ettiği başkasına ait ayakkabıyı alarak sakin bir şekilde camiden ayrılıyor. Olayın farkına varılarak şikayetçi olunması üzerine caminin güvenlik kameraları kontrol ediliyor ve polis ekipleri eşkali belirlenen hırsızı yakalamak için çalışmaya başlıyor.
Camilere güvenlik kameralarının yerleştirilmesi, Allah’a ve ahiret gününe olan inancın toplumumuzda iyice zayıfladığının göstergesi. Toplanan paraların yerinde kullanılıp kullanılmadığı konusunda bile endişeler yaygın. Kirada dükkanları, tuvaletleri olan büyük camilerin dernek yönetimleri zan altında.. Her camide, her Cuma çıkışında, çoğu kötü bir masa üzerine konulmuş karton kutuya bağış yapmamız isteniyor. Toplanan paraların yerinde kullanılıp kullanılmadığı hususunda cemaat endişeli.. Bağışların nereye harcandığını güvenlik kameraları kaydedemiyor tabi.
Milletimiz için camilerimizin dernek yönetimlerinden kuşkulanmak ve kamerayla koruma durumuna kadar düşmek çok utanç verici.. Toplumumuz cahil, yoksul ve ahlaksız hale getirildi. Mabedin çanağına eli uzunluk yapmak tarih boyunca görünen bir hastalık ama günümüzde maneviyatımızı yaralayacak kadar yaygın hale geldi. Camiden ayakkabı çalmak durumuna düşenlerden bu toplum sorumlu değil mi? Ayakkabı hırsızları içimizde yetiştiler. Fakir ama ahlaklı, faziletli ve onurlu insanlar yetişmiyor artık toplumumuzda.
Bir camide sürekli ayakkabı çalınıyormuş. Namazını kılan cemaat, dışarı çıkınca, bir de bakıyormuş ki üçer beşer ayakkabılar gitmiş. Cemaat yaşananlardan çok muzdarip hale gelmiş. Bir türlü çözüm bulamamışlar. İmam mahcup, şaşkın. Caminin adının çıkacağından korkmaya başlamış. Hoca sonunda cemaatten bir iki kişiyi görevlendirmiş. “Siz bugün cemaatle namaza katılmayın. Şu ayakkabıları çalan kimse bulun” demiş. Görevlendirilenlerin çabasıyla hırsız bulunmuş. Cami hocası “Hırsız senmişsin!” deme yerine, “Cemaat namazda iken bu camide ayakkabılar çalınıyor. Seni bu camiye bekçi yapalım. Ayakkabılara da sahip çıkmış olursun” demiş. Muhtemelen camiinin her türlü işini görmeye başlamış. O tarihten itibaren cemaatin ayakkabıları bir daha çalınmamış. Hırsız evine ekmek götürecek parayı kazanmaya başlamış çünkü.
Ayakkabı hırsızları da masum değiller tabi, camide hırsızlık yapacak kadar nasıl maneviyattan yoksun olabiliyorlar, şaşmamak mümkün değil. Kuldan utanmalarından vaz geçtik, Allah’tan da mı utanmıyorlar?
Camide geçmişte ben de hırsızla karşılaştım. Çantam, cüzdanım ve ayakkabılarım çalındı. Bir camide kitap kolilerimi bile götürdüler. İnsan perişan oluyor. Camidesiniz, Allah’ın evinde.. Çalınan eşyayı caminin hatırına gözden çıkarsanız bile, ayakkabısız eve nasıl gideceksiniz? Orada öyle çaresiz kalmak çok kötü..
Camideki kilitli ayakkabı dolapları ve güvenlik kameraları cemaate utanç vermeli. Çevresindeki açları doyurmadıkları için. Hırsız üreten bir toplum haline geldikleri için. Allah milletimizi ıslah etsin demekten başka bir şey gelmiyor elden. Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemizde yaygın hale gelen bu soruna bize yakışır bir çözüm üretmeli..
Haber 7