Değişik cevherlerden yapılmış öyle bir saray farz edelim ki, bu sarayın her bir taşı dünyanın dört bir yanından ve en ücra köşelerinden gelmiş olsun. Ayrıca bu taşların toplama yani celb etme işleri aynı günde yapılmış ise, şüphesiz bu sarayı yapan, bütün dünyaya hükmü ve tesiri geçen mucizekâr bir zattır. Bu örnekten hareket ederek, her bir hayvanı ve bilhassa insanı ele alalım. Hayvanların ve insanoğlunun, yukarıdaki misalle kıyas kabul etmeyecek derecede mükemmel bir saray gibi olduğu açıktır. İnsanın ve hayvanların manevî yapısının en önemlisi olan ruhu, ruhlar âleminden süzülerek gelmiştir. İnsanın hafızası, yani sesleri, olayları vs. hatırlaması hissi, Cenab-ı Allah’ın indinde büyük muhafaza yeri olan, levh-i mahfuzdan, hayal hissi ise âlem-i misalden gelmekte, o âlemleri hatırlatmaktadır. İnsanın maddî unsurları da yani elementleri de âdeta kâinatın ufak bir numunesi olacak şekilde yaratılmıştır.
İnsanın maddî yapısı da, meselâ kemikleri, âlemin taş ve kayalarını, saçları bitki ve ağaçlarını, bedeninde cereyan eden kan ve gözünden, burnundan, ağzından, midesinden akan ayrı ayrı sularda, arzın çeşmelerini, mâdeni sularını hatırlatmaktadır. İnsanın kimyevî yapısı da, adeta yeryüzünde mevcut olan elementlerin ince eleklerle süzülüp insana yerleştirilmesi ile yaratılmıştır.
Maddî Cevher
İnsan binasını teşkil eden temel yapı malzemelerini iki ana gruba ayırmak mümkündür;
1.Organik (uzvî) birleşikler.
2.İnorganik (gayr-ı uzvî) birleşikler.
Bu sınıflandırmayı hayvanlar için ve hatta bitkiler içinde yapabiliriz. Çünkü arada farklar olsa bile, canlılardaki temel moleküler yapı genellikle aynıdır. Daha çok biyokimya (hayatî kimya) dalına dahil edilebilen bu mevzuların her biri bir ders yılında anlatılabilecek kadar uzundur. Biz mevzuumuzla alakalı olarak bunlardan özet olarak bahsedeceğiz.
Organik (Uzvî) Birleşikler
Bunlarda kendi arasında, proteinler, karbonhidratlar ve yağlar olarak alt gruplara ayrılır. Protein deyince daha çok et türü gıdalar aklımıza gelsin. Karbonhidratlar bize şekerleri, nişasta türü gıdaları hatırlatmalı. Yağlar zaten malûmdur. Proteinler daha çok vücudun yapı elemanları olup amino asit diye bilinen ana birimlerden yaratılmıştır. Amino asitler ise karbon, hidrojen, oksijen ve azottan müteşekkildir. Bazen yapısına kükürt giren amino asitlerde vardır.
Karbonhidratların ana materyalleri gene yine karbon, hidrojen ve oksijendir. Yağlarda ise, karbon, hidrojen, oksijen ve proteinlerdeki gibi azotta dahil olmaktadır. Yağlarda bazen bu dörtlü yapıya fosforda dahil olabilmektedir. Bu sonuncusuna, yağların bir grubu olan fosfatidler misâl verilebilir.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz. Vücutta ki proteinler gibi bir yapı maddesi, yağlar ve karbonhidratlar gibi sarf etmek üzere depolanmış enerji maddeleri olan bu kimyasal terkiplerin temel esasını, yani nihayette moleküler temelini dört ana unsur olan, karbon, hidrojen, oksijen ve azot teşkil etmektedir. Bazen de bu maddelere kükürt ve fosfor eşlik ederek yaratılmıştır. Ancak bu elementler öyle farklı bir şekilde tertiplenerek yaratılmaktadır ki, farklı özellikleri olan, proteinler, yağlar ve karbonhidratlar ortaya çıkmış olmaktadır.
İnorganik (Gayr-ı Uzvî) Maddeler
Bunların başında arzın her tarafını, okyanusları, gölleri, ırmakları dolduran su gelir. Evet arzda bol miktarda mevcut olan su, hidrojen ve oksijenden mürekkep olan bir birleşiktir. Arzın ekseriyeti teşkil eden sular, insan bedeninde de ekseriyeti teşkil eder. Su yetişkin normal bir insan bedeninin vücut ağırlığının % 60’nı teşkil eder. Yani 70 kiloluk bir insanın takriben 40-45 kilosu sudur. Hatta bu nisbet yeni doğmuşlarda vücut ağırlığının % 70’ine kadar çıkar. Henüz dünyaya gelmemiş anne bedeninde bulunan üç aylık bir ceninin vücut ağırlığının takriben % 90’ı sudur.
Suyun normal ve yetişkin bir kimsede, vücuttaki değişik organlardaki miktarları da farklıdır. Meselâ kemik dokusunda su oranı % 22 iken, sinir dokusunda bu nisbet % 70, adalelerde % 75’i bulmaktadır. Kanın plazmasının % 90’ı sudur.