(Kızılcahamam konferansına sunduğum tebliğimden son kesit)
Üstad Bediüzzaman Said Nursî Bitlis’lidir. Ama onun talebelerinin çoğu Türk’lerdendir. Kürtlerin içinden çıkıp, Türklerin içine seyr u seyahat etmesinde ve eserlerini Türkçe kaleme almasında, İlahî kaderin bir işareti ve hikmeti vardır; o da Allahu a’lem şu olsa gerektir: Türklerle Kürtleri bir birine bağlayacak, barıştıracak, kaynaştıracak olan en önemli faktörlerden ve en sağlam köprülerden biri Bediüzzaman Said Nursi olacaktır.
Said Nursî, Risale-i Nur denilen Kur’an tefsiriyle, sadece Türklerle Kürtleri değil, bütün Anadolu’yu, hatta bütün dünyayı bir potada eritiyor; yurt içi ve yurt dışında, her yerde ve herkesi nuruyla mayalıyor, gerçek iman ve güzel ahlaka kavuşturuyor. Allah Teala, bu Zât-ı Mualla’nın kalemine ve kelamına farklı bir etki nasip eylemiştir. Öyle ki 7 den 70’e herkesin, hatta dev şahsiyetlerin bile onun anaforuna kapılmış olduğunu, onda kemalini ve huzurunu bulduğunu görüyoruz.
Çünkü Bediüzzaman’nın ağzından hayatı boyunca imandan, marifetten, muhabbetten, kardeşlikten başka bir şey çıkmamış, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.” (1) demiş, Uhuvvet (kardeşlik) Risalesini yazmış, mümin kardeşine düşmanlık edeceğine içindeki düşmanlık duygusuna düşmanlık et, demiş, İhlas Risalesini yazmış, ihlas ve samimiyeti hedef göstermiş, Allah senden razı olduktan sonra bütün dünya küsse kıymeti yok, Allah senden razı olmadıktan sonra bütün dünya seni alkışlasa onun da kıymeti yok, demiştir.
Müsbet hareketi (olumlu, ılımlı, sabırlı ve hoşgörülü davranmayı) vazgeçilmez prensip olarak sunmuş, öğrencilerini hiddetten, şiddetten uzak tutmuş. İman, m’arifet, muhabbet, acz, fakr, şefkat, tefekkür, ikna, irşat, kavl-i leyyin (yumuşak söz) Onun usûlünün ve üslubunun esasları olmuştur.
TÜRKİYE BU GÜN HATIRI SAYILIR BİR ÜLKE HALİNE GELDİYSE
Bediüzzaman, Bediüzzaman’ın misyon ve vizyonu, 6000 sayfalık külliyatı ve hizmeti, Allah’la barışık, kendisiyle barışık, toplumla barışık, bilinçli, aydın bir ekol oluşturdu. Bu ekol bu ülkede olduğu ve hizmetine devam ettiği müddetçe Türkiye’yi parçalayıp yutmak isteyenler, hiçbir zaman Allah’ın lutf u inayetiyle bu menfur emellerine kavuşamayacaklardır. Ve Türkiye hiçbir zaman, bir Irak, bir Filistin, bir Afganistan, bir Çeçenistan bir Bosna-Hersek, bir Mısır, bir Tunus, bir Yemen, bir Somali, bir Libya ve bir Suriye olmayacaktır. Ama eğer bindiğimiz dalı kesmezsek!
Keşke Türkiye, Bediüzzaman’ı anlayabilse ve hatta erken anlayabilseydi, keşke İslam âleminin her ülkesinde bir Bediüzzaman olsaydı, keşke Bediüzzaman’ı İslam aleminin her kentine, dünyanın her kıtasına taşıyabilseydik, keşke Bediüzzaman’ı bütün Kürt ve Türk vatandaşlarımızla tanıştırabilseydik bu gün bizi can evimizden vuran terörle ve dünya terörüyle baş başa kalmayacaktık.
Bendeniz Bediüzzaman’ı, Türkiye’nin; Bediüzzaman’lı Türkiye’nin de dünyanın dengeli çarpan bir kalbi gibi görüyorum. Diğer bir ifade ile Bediüzzaman’ın hareketi, ifrat ve tefritten uzak dengeli bir toplum, dengeli bir kamuoyu oluşturdu. Bu dengeli kamuoyu, dengeli bir iktidar ve istikrarlı bir hükümet doğurdu. İstikrarlı hükümetin dengeli siyaseti de komşularına ve dünyaya güven verdi. Türkiye dünyada saygın bir konuma geldiyse, Arap baharı yaşanıyorsa, evvelallah bunun baş aktörlerinden biri ve birincisi Bediüzzaman ve Onun ekolüdür. Bu çığıra, bu dengeye ve bu güneş hareketine kuvvet verilmeli. Bu dengeyi bozacak davranışlardan uzak durulmalıdır. Bindiğimiz dal kesilmemelidir.
Bediüzzaman ve ekolü, anarşi ve terörün önünde bir seddir, bir surdur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir gün Hz.Ömer (r.a) hakkında şöyle buyurdu: “Ömer İbn-i Hattab(r.a) hayatta olduğu müddetçe ümmetime fitnenin kapısı hep kapalı kalacaktır, (anarşi ve terör baş kaldıramayacaktır.) Ömer helak olunca fitneler birbirini takip edecektir.” (2) Gerçekten öyle oldu. Bu hadisten yola çıkarak ben de aynı şeyi Üstad Bediüzzaman için söylüyorum: Said Nursi ve eserleri okunduğu ve okutulduğu müddetçe fitne, anarşi ve terör çok fazla etkili olamayacak, bu vatanı ve bu milleti bölmek isteyen iç ve dıştaki anarşist ve teröristler muratlarına nail olamayacaklardır.
Anarşı ve terörü gerçekten yenmek, hem de kansız ve kavkasız, hem de çok az bir masrafla bitirmek isteyenler Allah’ın bu ülkeye bahş eylediği bu lütuftan, bu nurdan istifade etmelidirler. Nur Külliyatını her yerde okumalı ve hatta resmî, gayr-i resmî her yerde okutmalıdırlar.
DİPNOTLAR:
1-Nursî, Said, Divan-ı Harbi Örfî, 64-65
2-el-Hindi, Alauddin Aliyyu’l-Müttekî b.Hüsamü’d-Din, Kenzü’l- Ummal, X1, s. 584