Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Mekke'deki Hac İdare Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Kurban Bayramı'nın yaklaştığı şu günlerde hac ibadetinin yaşandığını anımsatarak, Müslümanlar'ın sevinçli ve umutlu olduğunu dile getirdi.
Kurban Bayramı'nın inananları aynı zamanda Allah'a yaklaştırdığını belirten Görmez, şunları kaydetti:
"Kurban, yakınlaşma bayramı demektir. Aramızdaki mesafeleri kaldırıyor. Rabbimizle, kendimizle olan mesafeleri ortadan kaldırmak için emredilmiş bir bayram yaşayacağız. Hep birlikte marifete ulaşmak için Arafat'a çıkacağız. Beden ülkesine hapsettiğimiz ruhumuz, asıl onu yaratan kaynağa yakınlaşma imkanına kavuştuğu için Kurban Bayramı'nı idrak ediyoruz. Dolayısıyla bu açılardan baktığımızda bahtiyarız, sevinçliyiz, umutluyuz ama aynı zamanda hüzünlüyüz, üzgünüz, içimiz buruk.
Sevinçlerimiz gölgeli Müslümanlar olarak. Çünkü İbrahim Peygamber tarafından kurulan ve Peygamberimiz Muhammed Mustafa tarafından süreklilik kazanan İslam ümmeti aynı zamanda bir hazan mevsimi yaşıyor. Neden hüzünlüyüz? Çünkü İslam beldelerinde viraneler, harabeler var. Harabelere dönen İslam beldeleri var. Hüzünlüyüz çünkü iman beldeleri, eman beldeleri olmaktan çıktı, güven yok oldu. Hüzünlüyüz çünkü İslam beldelerinde selam yok oldu. Aslında imanın yeryüzüne getireceği ilk büyük netice emandır, güvendir. İslam'ın getireceği ilk şey; selamdır, barıştır ama İslam beldelerinde eman ve selam yok olduğu, İslam beldeleri viranelere ve harabelere döndüğü için aynı zamanda üzgünüz, sevinçlerimizi buruk yaşıyoruz. Bayramlarımızı buruk yaşıyoruz. Çünkü can almaya, kan dökmeye devam ediyoruz."
ÜÇ BÜYÜK DÜŞMAN: CEHALET, TEFRİKA VE SEFALET
İslam'ın üç büyük düşmanı cehalet, tefrika ve sefaletin Müslümanlar'ın peşini bırakmadığını anlatan Görmez, "Haccın aynasından İslam coğrafyasına baktığımızda, Müslümanlar'ın yaşadığı bütün çelişkileri görme imkanına sahip oluruz. Haccın aynasından dünyayı ve insanlığı okumak mümkün. Haccın aynasından İslam coğrafyasına baktığımız zaman Müslümanların içine girdiği bütün çelişkileri, bütün yönleriyle çok acı bir şekilde müşahede ediyoruz. Çünkü hac bize, hiç bir canlıya, börtü, böceğe, bir sivrisineğe, karıncaya bile dokunmamayı öğretiyor. Hac ibadeti aslında bize bu terbiyeyi öğretiyor. Ancak biz insanın canına kast etmeye devam ediyoruz." diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, haccın, aynı kıblede, aynı istikamette, aynı yönde buluşmayı öğrettiğini, kıblenin herkesi birleştiren bir yön ve istikamet olduğunu aktararak, şunları aktardı:
"Ama haccın aynasından İslam dünyasına baktığımızda mezhep ve meşrepçilik üzerinden Müslümanlar arasında ihtilafların, kavgaların hatta savaşların varlığına şahit oluyoruz. Dolayısıyla bundan dolayı da yine üzgünüz. Hac bize Hazreti Adem ile başlayan, Hazreti İbrahim ile yenilenen ve Peygamberimiz Hazreti Mustafa (asm) ile süreklilik kazanan ortak bir tarihi gösteriyor ve ortak tarihi bize yaşatıyor. Ortak tarihe can veriyor. Fakat haccın aynasından İslam coğrafyasına ve Müslümanlar'a baktığımızda biz Müslümanlar sanki başka bir tarihin çocukları gibi hareket ediyoruz. Hacda başka bir tarihin içindeyiz, ülkelerimizde başka bir tarih yaşıyoruz. Sanki başka bir medeniyetin içinden buraya bakıyoruz. Haccın aynasından aynı zamanda bu çelişkimizi görüyoruz hep birlikte."
Görmez, "Müslümanım diyen herkes Müslümandır. Biz Müslümanım diyen herkesi mümin ve Müslüman kardeşimiz olarak kabul ederiz. Dindarlık görecelidir. Hiç kimse kendi yaşadığı bireysel dindarlık üzerinden başka insanların dindarlığını yargılamaya kalkışmamalı. Ve buradan bir ayrımcılık, bir tasnife gitmemeliyiz. Bunun bilhassa bu 15 Temmuz ruhunu canlı tutmak bakımından çok önemli olduğunu altını çizerek ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
"Bu yapıya gönlünü kaptırmış herhangi birine mihrabı teslim etmemiz doğru olmaz"
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Diyanet İşleri Başkanlığındaki FETÖ mensuplarının temizlenme sürecine ilişkin bir soru üzerine Görmez, 15 Temmuz'un ardından 81 ilde komisyon oluşturduklarını söyledi. Adalet çizgisinden asla sapmamak üzere her arkadaşlarını dinleyerek hareket etmeye çalıştıklarını aktaran Görmez, şöyle konuştu:
"Ve arkadaşlarımıza şunu kesin bir karar olarak iletim. Bu yapıya gönlünü kaptırmış herhangi birine mihrabı teslim etmemiz doğru olmaz. Ama aynı zamanda herhangi bir ihbar üzerine, yanlış bir bilgi üzerine herhangi bir arkadaşımızın zarar görmesine de gönlümüz razı olmaz. Onun için kılı kırk yararcasına yürüttüğümüz çalışmalarımız devam ediyor. En küçük yanlış ve hata bulduğumuzda bunlarla yolumuza devam etmemiz mümkün değil. Bu süreç daha önce başlamıştı. Ama mahkemelerle geri dönüşler oluyordu. Şimdi biz bunu dikkate alarak hiçbir arkadaşımızın mağdur olmaması hem de bu yapıya kalbini, gönlünü kaptırmış herhangi birine caminin mihrabını ve minberini vermemekte kararlıyız."
"Tahribat ortadan kaldırılacak"
Görmez, Doğu ve Güneydoğu'daki terör olaylarının tahrip ettiği camilerin imar ve inşası için gereken çalışmaların başlatıldığını ve Diyanet olarak üzerlerine düşeni yapacaklarını vurguladı. Özellikle tarihi Kurşunlu Cami gibi tarihi mekanların devletin diğer kurumlarıyla birlikte inşa edilecek hususlar olduğunu aktaran Görmez, şöyle devam etti:
"Terör örgütünün meydana getirdiği tahribatı ortadan kaldırmaya destek olmak için 'Şimdi Yaraları Sarma Zamanı' diye bir kampanya başlattık. Bir taraftan şehit ailelerimize ulaşmaya çalıştık, diğer taraftan terör mağdurları vatandaşlarımıza ulaştık. Diğer taraftan ise terör mağduru olan mabetlerimize el attık. Ramazandan önce ahdetmiştik. Buralarda orada tahrip edilen gazi camilerimiz diyelim, tahrip edilen camilerimiz behemehal tamir ederek ramazanda kardeşlerimizin ibadetine hazır hale getirdik. Ancak bazılarının yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Çünkü bunlar tamamıyla tahrip edilmişlerdir. Onlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Kurşunlu Cami, tarihi bir eser olduğu için tek başına Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapabileceği bir şey değil. Kanunen de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün birlikte üzerinde çalışmaları gerekiyor. Ama Diyanet İşleri Başkanlığı olarak da biz takip ediyoruz. İnşallah, eskisinden daha güzel restore edilerek ibadete açılacaktır."
"Haccın protesto edilmesi yanlış"
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Suudi Arabistan ile İran arasında yaşanan krizin aşılması için Diyanetin ara bulucu bir rol üstlenmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Geçen sene özellikle Tahran'da Suudi Arabistan Büyükelçiliğine yönelik bir saldırı yaşanmıştı. Bu saldırıdan dolayı iki ülke arasında ciddi sorunlar oluştu. Hac ibadeti yaklaştığı zaman, bu sene İranlı hacıların, bu ibadeti yapamayacaklarına dair haber bize ulaştığı andan itibaren, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak harekete geçtik. Daha sonra İran heyet göndererek bizden ara buluculuk yapmamızı istedi. Ben konuyu hem Sayın Cumhurbaşkanımıza hem Başbakanımıza ilettim. Hasetten Müslümanları birleştiren en önemli noktalardan birisinin Kabetullah olduğunu, eğer buralarda da bir ayrım yapılırsa çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağımız ifade ettik. Bunun üzerine çalışmalara başladık. Doğrusu çalışmalarımız meyvesini de verdi."
Görmez, daha sonra çeşitli sebeplerden dolayı İran tarafından hac ibadetini protesto etme gibi bir durumla karşı karşıya kaldığını öğrendiklerinde büyük üzüntü yaşadıklarını ifade ederek, "İranlıların maalesef bu sene hac ibadetini protesto ederek gelmemelerinin çok büyük üzüntü verici olduğunu ifade etmek isterim. Yaşadığımız bu zor zamanlarda Müslümanların geleceği açısından son derece üzüntü vericidir. Hac ibadetinin protesto edilmesi büyük bir yanlışlıktır. Onun için hac ibadetinin gündelik siyasi tartışmaların dışında tutarak haccın bizi inşa etmesine izin vermemiz lazım. Hacın bize umut olmaya devam etmesi lazım. Bu umudun yeşermesi için hac ibadetine katılmaya mezhebimiz, meşrebimiz, düşüncemiz ne olursa olsun, hacın vahdetinde, hacın vahdet potasında en azında senede bir defa bir araya gelerek bu yanlışlıklardan uzaklaşmamız gerekiyor." diye konuştu.
"Diğer şehit yakınları da haktan yararlanacak"
Mehmet Görmez, 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarının yanı sıra diğer şehitlerin yakınlarının da hac ibadetini yerine getirmeleri konusunda çalışmalar yapacaklarını dile getirdi.
Döner dönmez bakanlıklar arası hac ve umre koordinasyonunu toplayıp şehit ailelerinin bu konudaki taleplerini yerine getirmek için her türlü imkana başvuracaklarını aktaran Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hacca gelemeyen şehit ailelerini inşallah gelecek sene hacca getireceğiz. Yahut bizim onlara tanıyacağımız umreden yararlanacaklar. Daha fazla insanın hac ibadetini yerine getirebilmesi için kontenjanların arttırılması gerekiyor. Yapılan çalışmalar ve Harem-i Şerif'in 3 milyondan fazla insanı alamamasından dolayı kısıtlama getirildi. Bizdeki rakamlara göre hacca yazılıp da kuranın kendisine çıkmasını bekleyen bir milyon 700 bin kişi var. Gözü yaşlı bekleyen vatandaşlarımız bulunuyor. Bu zorluğu aşabilmek için Diyanet olarak elimizden geleni yapmaya çalıyoruz. Siz de görüyorsunuz, burası ne kadar yenilenirse yenilensin İslam dünyasında hac beklentisi içinde olanlara karşılık verecek bir durumda değil. Bizim tespitlerimize göre yıllık 25 milyon talep oluyor. Oysa bütün mekanlar genişletilse ve her yer hazır hale getirilse bile 3 milyonu ancak taşıyabiliyor. Bunun içinde gelemeyenlerin umudunu biz de taşıyoruz. Onları getirebilmek için büyük çaba içerisindeyiz."
"Vahşete fetva verilmesi üzücü"
Görmez, İslam coğrafyasında dökülen kanın durdurulması konusunda alimlere büyük görevler düştüğünü ancak kimi din alimlerinin çatışma ve dökülen kana taraf olmalarının üzüntü verici olduğunu söyledi.
"En üzücü olansa bazı alimlerin fetvalarıyla taraf olmalarıdır." diyen Görmez, şunları kaydetti:
"Bir takım cinayetlerin işlenmesine sebep olmaları üzüntü vericidir. Mesela bu intihar saldırıları, İslam tarihinde hiç olmamış. Modern zamanlarda bir vahşet yöntemi ve bir cinayet türü olduğu halde, bunlara şehitlik ve şehadetle özdeşleşmiş olması ve böyle nitelendirilmesi ve bu yönden fetvalar veriliyor olması, gerçekten bu asırda yaşadığımız en büyük felaketlerden bir tanesi olmuştur. Bu vahşeti işleyenlerin vahşetinden, bu konuda fetva verenler de hep hak ettikleri cezayı alacaklardır. Ama buna rağmen ilmin aydınlığında alimlerin yol gösterici olmaları gerekiyor."
Görmez, bu yıl tüm İslam dünyasıyla Kurban Bayramı'nın kutlanmasının sevindirici olduğunu, ramazanda da benzer bir birlikteliğin sağlanması için çaba gösterildiğini ifade etti.
aa