Ekolojik dünya, bir dengeler sistemidir. Bu dengelerden birisi “Besin Zinciri”dir. Besin zinciri vasıtasıyla, canlı türlerinin yayılmacı yapısı diğer türler vasıtasıyla sınırlandırılır. Aksi takdirde bir canlının üreme potansiyeli bütün yeryüzünü kara veya denizlerini kaplayabilecek özelliktedir. Deniz canlısıysa, denizleri; kara canlısıysa karaları kaplayabilir.
Hayat ve şuur, Said Nursi’nin tespit ettiği üzere, mutlakıyet özelliğine haizdir.[1] Yine Said Nursi’nin tespit ettiği üzere mutlakıyet, istila edici bir mahiyet taşır.[2] Bu açıdan canlılık, istila edicidir. Mesela 1 mısır tanesi bir tarlaya ekildiğinde ondan çıkan mısır bitkisi 7 koçan verse, her koçanda 100 mısır danesi olsa 1 yıl içinde elimizdeki 1 mısır danesi, 700 dane haline gelir. Elde edilen 700 mısır danesi sonraki yıl tarlaya ekilse aynı şekilde her birinden 7 koçan çıksa ve her birinde 100 mısır danesi olsa ikinci yılın hasat sezonunda elimizde 490.000 mısır danesi olur. Bu çoğalma katlanarak yıldan yıla devam eder. Canlılardaki üreme, hesaplamada görüldüğü üzere matematikteki geometrik seri şeklindedir. Mısır bitkisinin geometrik seri tarzında üremesi eğer mısır ile beslenen canlılar ile dengelenmezse mısır bitkisi iklim şartlarının el verdiği bütün yerlere yayılacaktır. Eğer diğer iklim şartlarına uyum sağlarsa bütün karaları mısırlar istila edebilirler.
Bu çerçeveden bakıldığında, bitki türlerini otobur hayvanlar, otobur hayvanları etobur hayvanlar, etobur hayvanları ise diğer etobur hayvanlar ve insan türü sınırlandırır. Bu şekilde yeryüzünde ekolojik bir dengenin oluşması sağlanır.
Canlılar Âlemindeki Beraberlik ve İç İçe Yaşam
Botanik biliminin keşfettiği, bütün araştırmacıların ve kırsal kesim halkının sürekli gözlemlediği üzere tek bir bitki türüne ait üreme sahası ekolojik düzende yoktur.
Kırlar ve bozkırlar gelincikler, ebegümeçleri, yabani yulaflar, acı kavunlar, devedikenleri gibi farklı özellikte tek yıllık bitkilerin beraberce ve iç içe büyüdükleri bir mozaiktir. Bu durum gösterir ki, canlı türleri bir ekolojik halı oluşturacak şekilde ince ve hassas ölçülerle bir birlerini dengelemektedirler.
Bazen sarmaşıklar ve ağaçlar arasındaki ilişkiler gibi bir birlerinden beslenecek ve bir birlerini destekleyecek bir şekil alan bir ekolojik ilişkiler yumağı bilimin inceleme sahasında bulunmaktadır.
Tek yıllık bitkiler arasındaki bu sınırlandırıcı iç içe yapıyı alçak kesimlerde bulunan kayın, kestane, meşe, fındık, kızılcık, kavak, ıhlamur, akçaağaç, çınar ve karakavak gibi orman ağaçlarının beraber ve yan yana büyümelerinde, yüksek kesimlerde ise çam, ladin, köknar ve sedir gibi ağaçların yan yana büyümelerinde görebiliyoruz.
Bitkiler âleminde geçerli bu durumun bir benzerini hayvanlar âleminde de görebiliyoruz. Afrika’nın savanlarında, Güney Amerika ve Avustralya’nın büyük çayırlarında beraberce ve iç içe yaşayan zürafalar, zebralar, okapiler, aslanlar, filler, su aygırları, gergedanlar ve saire hayvanların oluşturduğu mozaikte bu durum gözlemlenebilmektedir.
Bitkiler ve hayvanların bir birlerinin yaşama ve yayılma sahalarını bu şekilde sınırlamalarını gördüğümüz ve gözlemlediğimiz gibi kuşlar ve böcekler arasında da bu tarz bir ilişkiler ve ekolojik savaş ağı bulunmaktadır.
Tavuk, çulluk, karatavuk, sülün, serçe ve benzeri sivri gagalı kuşların her birisi böceklerle, solucanlar, kurtçuklar gibi canlılar ve tohumlar, meyveler gibi bitkisel ürünlerle beslenerek ekolojik dengenin başka bir boyutunu gözler önüne sererler. Kaşık gagalı kuşlar ise, deniz canlıları, yosunlar ve balıklar ile beslenmekle ekolojinin kara ve deniz boyutları arasındaki ilişkiyi ve dengelemeyi gösterir.
Ördek yavrularını, su kuşlarını avlayarak yiyebilen turna balıkları ve benzeri etçil balıklar ise, deniz canlılarının karadaki hayvan popülasyonunu etkilemesine ve dengelemesine bir örnektir.
Beslenme Amacıyla Olmayan Türler Arası Öldürme Durumları
Canlılar dünyasında bir canlının diğer canlının hayatına son vermesi genel olarak beslenme amaçlıdır. Bu durum genel geçer bir kanun gibidir.
Bununla beraber kurtların hırs ve açgözlülük duyguları, öldürmenin mantığındaki sınırları çiğner. Mesela bir aslan bir koyun sürüsüne girse bir koyunu avlar; diğerlerine zarar vermez. Fakat bir kurt bir sürüye dadandığında boğabildiği kadar koyunu boğar. Kurdun bu can alıcı yapısından dolayı İç Anadolu ve benzeri yerlerde ona “Canavar” denilir. Canavar kelimesi Farsça’da can alan demektir.
Bir türün diğer canlı türünü yemediği halde öldürmesi şeklinde istisnai durumlar da ekolojik dünyada çeşitli gerekçelerle görünür. Mesela kediler, fındık faresi ve benzeri fareleri yemek için öldürdükleri halde kediler iri lağım farelerini öldürürler fakat yemezler. Lağım farelerinin zehirli ve kedinin bünyesine zarar verici yapısı onların yenilmesinin önüne geçer.
Çekirgeler ve Sığırcık Kuşları
Beslenme amacı dışında öldürme konusunda en çarpıcı istisnai durum sığırcık kuşları ile çekirgeler arasında geçerlidir. Said Nursi canlı türlerinin istidad dili bilinirse onların çeşitli vazifelerde istihdam edilebileceğini, insanın onları bu şekilde istihdam etmesin onun halifelik makamının hakkı ve gereği olduğunu söylediği yerde sığırcık kuşları ile çekirge ilişkisine değinir. Bu konudaki gözlemlerine dayanarak şu tespiti yapar:
cümleleriyle Hazret-i Dâvud ve Süleyman Aleyhisselâm’a, kuşlar enva’ının (türlerinin) lisanlarını, hem istidadlarının (potansiyel yeteneklerinin) dillerini, yâni; hangi işe yaradıklarını, onlara Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiğini şu cümleler gösteriyorlar. Evet mâdem hakikattır. Mâdem rûy-i zemin (yeryüzü), bir sofra-i Rahmân’dır (merhamet sofrasıdır). İnsanın şerefine kurulmuştur. Öyle ise, o sofradan istifâde eden sâir hayvanat ve tuyûrun (kuşların) çoğu insâna musahhar (boyun eğdirilmiş) ve hizmetkâr olabilir.
Nasılki en küçüklerinden bal arısı ve ipek böceğini istihdam edip ilham-ı İlâhî ile azîm bir istifâde yolunu açarak ve güvercinleri bâzı işlerde istihdam ederek ve papağan misillü kuşları konuşturarak, medeniyyet-i beşeriyyenin mehâsinine (güzelliklerine) güzel şeyleri ilâve etmiştir. Öyle de, başka kuş ve hayvanların istidad dili bilinirse, çok tâifeleri var ki; karındaşları hayvanat-ı ehliyye (evcil hayvanlar) gibi, birer mühim işde istihdam edilebilirler.
Meselâ: Çekirge âfetinin istilâsına karşı; çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve harekâtı tanzim edilse, ne kadar faideli bir hizmette ücretsiz olarak istihdam edilebilir. İşte kuşlardan şu nevi istifâde ve teshîri (boyun eğdirmeyi) ve telefon ve fonoğraf gibi câmidâtı konuşturmak ve tuyurdan istifâde etmek; en münteha hududunu şu âyet çiziyor. En uzak hedefini tâyin ediyor. En haşmetli sûretine parmakla işaret ediyor ve bir nevi teşvik eder.”[4]
Said Nursi’nin bu tespiti corona virüs salgınının yeryüzünü bir zindan haline getirdiği günümüz şartlarını daha zorlaştıran çekirge istilasına karşı 1930 yıllarında yazılmış bir reçete ve tespittir. Bitki zararlılarına karşı yapılan mücadelede yeni yeni kullanılmaya başlayan organik mücadele yöntemlerinden bir tanesini o zamandan ifade eder. Ziraat mühendisleri ve Fransa gibi ülkelerin tarım bakanlıkları tarım ürünlerini böcek istilasından korumak için tarla sınırlarına lavanta bitkisi dikme stratejisini kullanmaya başladılar ve teşvik ediyorlar. Bu şekilde kımıl, süne, danaburnu, yaprak biti gibi böceklerle mücadele için yıllardır kullanılan insektisitlerin tarım alanlarında açtıkları zararları engellemeye başladılar.
Bu manada Said Nursi’nin çekirge istilasına karşı, sığırcık kuşlarından yararlanılması tespiti çok önemli bir yöntem tespitidir.
Çin Devleti ülkelerinde görülen çekirge istilasına karşı ördeklerle mücadele etme yöntemini denemiştir. Tavuklara göre daha fazla çekirge yiyebilen ördeklerle mücadeleyi daha etkili bir yöntem olarak keşfettiler, uyguladılar ve sonuç aldılar. Fakat Said Nursi’nin gösterdiği çare daha etkilidir. Çünkü ördeklerin yeme kapasitesi sınırlı olduğu, doyduktan sonra çekirge öldürmeyi bıraktığı, çekirge yemeye başlaması için tekrar acıkmayı beklemesi zorunluluğu çekirge istilasıyla mücadele sürecini uzatıyor. Fakat sığırcık kuşlarının aynen kurtların koyunları boğması gibi, çekirgeleri yemedikleri halde öldürmeleri çok etkili ve kısa sürede sonuç alınacak bir yöntemdir. Bu yöntemde açlık ve tokluk periyodu gibi bir sınırlayıcı husus, mide kapasitesinin sınırlayıcılığı gibi hal bulunmamaktadır.
Sığırcık kuşlarının beyin dalgaları, kendi aralarında iletişim ağları ve konuşmaları keşfedilse, sonra onların iletişim ağına sinyaller yoluyla dahil olunsa onların yönlendirilmeleri ve bir av köpeği gibi kullanılmaları mümkündür.
[1] Badıllı Tercümesi Mesnevi-i Nuriye, Katre Risalesi, Hatime; Sözler, 24. Söz, 4. Dal.
[2] Şualar, 2. Şua, 2. Makam, Birinci Muktazi.
[3] Ayetlerin mealleri sağdan sola doğru sırasıyla şu şekilde: "Kuşlar da onun etrafında toplanırdı." (Sâd Sûresi, 38:19) ve "Bize kuşların dilleri öğretildi." (Neml Sûresi, 27:16).
[4] Sözler, 20. Söz, İkinci Makam, Mukaddime.