Cemaat nedir?

Mustafa CAN

Cemaat kelimesinin kökü olan “C-M-A” kelimesinin anlamı cem etmek, toplamak ve bir araya getirmektir. Cemaat, bir amaç için bir araya gelen insan topluluğuna denmektedir. Geniş anlamı ile bir fikir ve inanç etrafında toplanan gruba verilen isimdir. Din dilinde, yani fıkıhta ise, beraber namaz kılmak amacı ile bir imamın arkasında toplanan ve en az üç kişiden meydana gelen ibadet grubudur.

Bütün bunlarla beraber cemaat geniş anlamı ile bir dine inananların tümünü içine alan geniş bir terimdir. “İslam Cemaati” tabiri kullanılmakla beraber, Yahudi ve Hıristiyan Cemaati tabiri de bütün Yahudi ve Hıristiyanları içine alır.

Cemaat anlamlı ve şuurlu bir birlikteliktir. Kuru kalabalıklar cemaat adını almazlar. İslam dini cemaate çok değer verir. Bir araya gelerek ibadet etmeyi teşvik eder ve buna “cemaat” adını verir. Namaz için bir araya gelenlere “cemaat”, toplu namaz kılınan ve ibadet edilen yere “câmi” ve bir beldede bulunan tüm inananların bir araya gelerek kılmaları ve dini öğüt almaları gereken ibadete “Cuma Namazı” adını vermiş ve Cuma Namazı için toplanmayı en önemli farz ibadet saymıştır. Cemaatle kılınan namazlarda imamın kıraati yeterli sayılmış, imama uyanların okumalarına gerek olmadığını söylemiştir. Bu da cemaatin şuurlu ve anlamlı bir birliktelik ve bir vücut gibi “şahs-ı manevi” teşkil etmelerinin ifadesidir. Böylece imama uymak ve imamın yaptıklarını yaparak sosyal hayatta da böyle olmaları istenmiştir. Bu cemaatte imtiyaz ve ayrıcalık yoktur; tüm cemaat fertleri arasında eşitlik ve kardeşlik vardır. Üstünlük ise “Takva” ölçüsüne göredir, takva da tevazuu ile kendisini gösterir. En üstün en çok Allah’tan korkandır; en çok Allah’tan korkan ise insanların en mütevazı olanıdır. 
 
Cemaat şuursuz bir kalabalık olmadığı gibi, belli şahısların etrafında toplanan küçük gruplar da değildir. Bilakis bir dine inanan ve hak yolda olan bütün inananlardır. Bu manada istikamet ve hidayet üzere hak yolda olan mü’minlere “Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat” adı verilmiştir. Bediüzzaman Said Nursi bu manayı takviye için “Cemaatte vahid-i sahih olmazsa cem ve zam kesir darbı gibi küçültür” ifadesi ile aynı inanç ve amacı taşımayanların birlik ve güç oluşturmak yerine bilakis birliği bozucu ve gücü zayıflatıcı rolüne dikkatimizi çekmiştir.

Sosyal hayatın çok anlamlı ve geniş birliktelikleri gerekli kıldığı zamanımızda insanları bireysel ve ferdî liderler etrafında bir araya getirme imkânı kalmamıştır. Bu durumda kurumsal yapılar öne çıkmıştır. İnsanlar artık liderlerin etrafında değil kurumları içinde bir değer ve statü, güç ve kuvvet kazanmakta ve güçlü kurumlarla kendilerini güçlendirmektedirler. Bu alamda eskiden olduğu gibi devlet padişahtan ibaret değildir, en güçlü ve en geniş kurumdur ve geliştirdiği kurumsal yapılarla kendisini daha da güçlendirmektedir. Eskiden padişahlara dayananlar güçlü olurlarken, günümüzde padişahlar bile güçlü kurumlara dayanarak gücünü korumakta ve gücünü göstermektedir. Bu sebepledir ki Bediüzzaman Said Nursi 1922 yılında ısrarlı davetler ile çağrıldığı TBMM’de “Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevi daha metindir” demiş ve TBMM gibi güçlü bir kurum etrafında bir araya gelmeyi ve “Allah'ın ipine sarılmak” ayeti gereği bölünmelere sebep olmadan kurumsal yapıyı güçlendirme yoluna gitmelerini tavsiye etmiştir. (Tarihçe-i Hayat, 2006, s. 225)

Sonuç olarak zamanımızda cemaati güçlendirmenin ve cemaat oluşturmanın yolu bütün inananlara hitap eden güçlü kurumsal yapılar oluşturmak ve inananları bu güçlü kurumlar etrafında bir araya getirmekten geçmektedir. Peygamberimiz (sav) bu hususa dikkatlerimizi çekerek “Mü’minler bir vücudun azaları gibidirler. Bir organ hastalanır ve zarar görürse bütün vücut onun ile ilgilenir” (Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 17) buyurarak atomların, moleküllerin, hücrelerin, organların bir araya gelerek bir ruh etrafında birleştiği gibi, bireyler, kurumlar ve kuruluşlar etrafında bir amaç ve hedef için bir araya gelmemizi istemiştir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Kuvvetli bir bina gibi saf tutarak cihat eden mü’minleri sevdiğini” (Saf, 61:4) söylemektedir. Bu ayette kurumsal yapıları oluşturan binalardan bahsedilmesi enteresandır.

Yine peygamberimiz (sav) “Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır” (Müsned-i Ahmed, 4:145) buyurur. Cemaatle bir araya gelerek yapılan ibadetlerin sevabının bireysel ibadetlerden 27 derece daha üstün olduğunu (Buhari, Ezan, 30; Müslim, Mesacid, 42; Ebu Davud, Salât, Hadis No: 1153; İbn-i Mâce, Mesâcid, 16, Tirmizi, Salât, 245) belirtmekte ve mutlaka bireysel ibadet ve faaliyet yerine cemaatî ve kurumsal hizmetlere dikkatimizi çekmektedir.

xyz.mcan@gmail.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.