Cemil Meriç ile Sohbetler/Halil Açıkgöz

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

26 Kasım 2019’da vefat eden rahmetli Halil Açıkgöz, 1976/1982 yıllarında rahmetli Cemil Meriç'in sekreterliğini (katip) yapan zattır. 367 sayfalık eserinden kısa alıntılar yaparak eserde gezinti yapmak istiyorum.

Cemil Meriç, 1954’te 38 yaşında görmesini kaybediyor.

"Üstad Said Nursi'yi tanısaydım gözlerimi daha geç kaybedebilirdim" der. (L.Salihoğlu Cemil Meriç Said Nursi'yi Anlatıyor 1)

("Gözlerimle beraber imanımı da kaybettim" der ilerki satırlarda. (Kadere iman bunalımından).

Said Nursi'yi genç yaşta tanısaydım gözümü de imanımı da kaybetmezdim hayıflanmasını hissetmemek mümkün mü? Ama yine Üstad ve Sözler sebebiyle olmalı ve öyle gözüküyor; 'Muhammed Sevgilim' diyerek gözlerini yummuştur.

Ölümünden önce son büyük sevaplı musibeti, Üstadı anlatan yazısı yüzünden karakolda ifade vermiş ve Ankara'da mahkemeye gidip gelmiştir. (1983)

Düşünce ve çile tarihimizde yeri doldurulamayan zirve bir şahsiyettir.

***
Türkoloji kelimesinden daha yüz kızartıcı bir kelime yoktur. Ruslar bu kelimeyi; Türk medeniyetini (Osmanlı) paranteze almak için çıkarmıştır. (s.15)

1976’da "Bugün Türkiye'de Said Nursi'nin görüşü ile sosyalizm dünya görüşü var" dedi. (s.19)

(2019’da ise sosyalizm sönmüşken Said Nursi'nin görüşleri tüm dünyada parlamaktadır.)

Yobazlık kelimelerden korkmaktır. Düşüncenin ilk şartı her düşünceye saygıdır. Sanatta çıraklık şarttır. (s,19)

Batı'da kelam, şiir oyun değildir. Batı'da kelime bir kavga silahıdır. Bir kelime yüzünden cemiyetler harb ederler. (s,20)

Biz tanzimattan sonra düşünmeye ve kelimelere mana vermeye başladık. Osmanlı yüz sene çalıştı bir düşünce zemini kuruldu. Tam gelişeceği esnada harfler/dil değişti. Bir sene öncesine yabancılaştık. Böyle bir felaket hiç bir milletin başına gelmemiştir. Harfler değişince tam bir anarşi doğdu. Anarşi (bize) oradan miras kalmıştır. (s,20)

Homeros ve Şekspir Batı'nın iki mukaddesidir. Batı'nın tabuları vardır. Bu tabulara bağlı ideolojileri vardır. Bu tabulara dokunamazsınız. (s,16)

Said Nursi'nin hutbesi (Hutbe-i Şamiye) var, çok enteresan…

Nurcular da dostlarım. Dostluklarını kaybetmek istemem. Said Nursi kavliyle fiilini birleştirmiş insan. (Söz ve eylem adamı.) Mücahid insan Kürtçü değil. (s, 24)

Her ihtilal gayrı meşrudur. (s,28)

Ordunun tüccarlaşması felakettir. (s,34)
Batı'da her yazarın lügatı (vardır). Abdullah Yeğin'in Üstada ait Yeni Lügat'ı gibi. (s,36)

Her düşündüğümü Allah'ın karşısındaymış gibi söyleyebilmeliyim.

Nurculuk bugünün dünyasında ciddi bir kavga silahı olmaktan uzaktır. Ancak ferdi kurtuluşu sağlıyor. Politika kabul edilmiyor. Fakat dünya şartları politikayı gerektiriyor. Nurcular batıya karşı bir müdafaanın içindeler. Fakat atıl. İslam'da atalet yoktur. Nurculuk bu tarafıyla İslam'a aykırıdır.

Nurcular ve sosyalistler birbirini tanımalıdır; Türkiye'nin kurtuluşu buna bağlı. Nurcular sosyalistleri sosyalistler de nurcuları okumalı. Sağ kendi dışında hiç bir şey okumuyor. (s,40)

Batı'da her yazan; 'çağım beni anlamasa da olur, sonrakiler anlar' der. (s,41)

Bizde fırıldaklar ansiklopedisi yapılmalı. Batı'da var. (s,43)

Çöken bir cemiyette namuslu yoktur. Birkaç kişi müstesna. (s,70)

İslam'da alim olmayan arif, arif olmayan alim olamaz. (s,77)

31 Aralık 1977 tarihli sohbetten;

"Muhsin Demirel geldi. Said Nursi'nin Makamatı'nı okudu. Öğleye kadar devam etti. Cemil hoca dinledi dinledi ve: Uzun şey bunları anlatmak evladım uzun şey dedi.”
"Beğenmediği veya fikrini gizlemek istediğinde sık sık baş vurduğu cümlelerdi bunlar."

Şimdi diyorum ki; Said Nursi'nin Makamat adlı eseri yok. Muhakemat adlı eseri var.

İki, Basra'lı Hariri'nin Makamat adlı eseri var.

Cemil Meriç Makamatı mı beğenmedi yoksa Muhakemat’ı mı?

Bir ihtimal; Muhakemat’ı anlayamadığı için mi böyle söyledi.

Muhterem Muhsin Demirel bu meseleye açıklık getirse gayet iyi olur.

Cemil Meriç bu konuyla ilgili son olarak şunu söylüyor: "Bu Mısırlılar çareyi düşmanda arıyor. Bizden kopmuş adamlar."

Bu cümlede Basra'lı Hariri'nin Makamatı okunmuş gibi görünüyor. Çünkü; Muhakemat'ta ne Mısır ne de düşmana ait bir cümle yok. Cemil Meriç karıştırmadıysa Halil Açıkgöz karıştırmış olabilir.

Savaş Avrupalının ruhundadır. Sınıf savaşı, milletler savaşı, tabiata karşı savaş, dünyaya, uzaya karşı savaş. Arzı bir salhaneye (mezbaha) çevirmiş ve çevirmektedir. (s,94)

Buhran çağlarında güneşin batmadığını göstermek için bazı adamlar çıkıyor; Said Nursi gibi.

İnsan iman demektir. (s,96)

Nur Risalelerinin indeksini yapmak lazım. (s,104)

Düşünce düşünene zarar getirir, bela getirir. Dünyada zaten düşünen adam çok az. Kolay mı düşünmek. Burada (Türkiye) tek adam çıkmış bütün zahmetlere katlanmış. (Bediüzzaman Said Nursi). İmanı yaymak istemiş. Üzerine bina yapmak gerek. Ama sevgi ile müsamaha ile. (s, 99)

1954’te gözlerimi kaybettikten sonra imanım kalmadı. (s,99)

Bugün devletimiz milli devlet ister istemez milliyetçi olacağız. Ama bu milliyetçiliğin terkibi de iman. (s,103)

Cemil Meriç çok hassas kırılgan bir insan. Samimi kesintisiz ilgi ister. Tutarlı gönül adamı ister. Mesela; Risale-i Nur okuyanlara veya Yeni Asya çalışanlarına kızar sonra da üstada kızabilir. Böyle.

24 Mart 1977 tarihli sohbette bunu görüyoruz:

"Savanaola İtalyan papaz. Zahid, süse düşman. Üç sene diktatörlük yaptı. Silahsız olduğu için asıldı. Yüz tane Said Nursi yapar." 
Bu ifadeler böyle bir haleti ruhiyede söylenmiş gibi. Yani; derin bir çelişki değilse, bir yanlış yazım değilse, başka izahı yok kritiğe muhtaç ifadeler.

Atilla İlhan için bir yerde şair, bir yerde şairimtrak diyor. 
“Atilla ile hiç dostluğum yok kırgınım bir parça.” Bu fark, İlhan'ın Meriç'in kişiliği ile ilgili bir yazı, söz ve davranışına dayanır.

Meltemden titreyen bir ruh Cemil Hoca.

Rusya sosyalizmi kurmuş insanlar saadete kavuşmuştur, Türkler de. (s,201)

Oysa sosyalizme ağır eleştirileri de vardır. 1989’da Rus sosyalizminin ne olduğunu insanlık gördü ama Cemil Hoca göremedi.

Düşünen adamın iniş çıkışları olmalı. Başka türlü düşünce olmaz! (s,302)

Cemil Meriç açık sözlü ve mert insan.

Türk İslam sentezi yanlış. Türkleşmek İslamlaşmak diye bir şey yok evladım. Bu kelimelerden son derece iğreniyorum. (Merhum Açıkgöz milliyetçiliğe yatkın ve bu gibi sorular da soruyor.) (s,285)

Teşbihte hata olmasın; Gandi'yi Said Nursi'ye benzetiyorum. (s,281)

Benim nezdimde Marks'la Said Nursi arasında hiç bir fark yoktur. Elbette insan olarak hataları var. (s,337)

Enteresan; Said Nursi ile Kenan Rifai arasında tek benzerlik, zamanda beraberlik. Biri hürriyet biri fazlasıyla inzibat. (s, 327)

Sonra; Said Nursi devri içine hapsolmuş, Kenan Rifai devrini aşmış, bütün insanlığa hitab ediyor diyor. (s,343)

(Kenan Rıfai ve 20. Asrın Işığında Müslümanlıktan okuyoruz.)

Said Nursi'yi okurken buhranlar geçiriyorum. Ağlamaklı oluyorum bazen. Yobazlık bu be birader. Benim ruhi, fikri teşekkülüme tamamen yabancı. (s,276)

(Bu ifadelerden anladığım ve çıkardığım; Risale-i Nurlar Cemil Meriç'te ruhi, fikri ameliyat da yapıyor. Üstadın tavizsiz şekilde şeriata bağlılığı ve vurgusu Cemil Hoca'ya çok ağır geliyor. Ve böyle ifadeler kullanıyor. Kenan Rıfai ise; durgun, dingin, sofi rahatlığına sahip biri. Bu üslup Meriç'i ferahlatıyor ve dengeliyor. Bu psikolojide iken övgüde bulunuyor haklı olarak.

Ama son tahlilde Risale-i Nurların ruhi fikri ameliyatları Meriç'i şifaya kavuşturup imanını tekrar kazandırıyor. Rıfai ise bu ameliyatlara merhem ve güzel kokular sürerek katkı sağlıyor. (Allahua'lem.)

Kitabın tümüne dikkatli bakıldığında; ziyaretine Kenan Rifai'nin torunu ve postnişini Kenan Gürsoy'un da sıkça geldiği görülür. Gürsoy doğuştan beyefendi, nazik, kibar bir insan. Demek istiyorum ki, bu kaliteli, sıcak ilişki ve Gürsoy'un Said Nursi aleyhtarlığı (olabilir) Cemil Meriç'te fikir ve duygu zikzakları yaptırabilmiştir. Muhtemel ki, esas fikri değişmeden, iltifat, sitem, övgü ve yergileri iniş çıkış gösteriyordu. Çünkü; Cemil Meriç çok hırpalandığı için çocuk gibi ilgi ve şefkate çok muhtaçtı. Bu etkilenişini de saklamıyordu. Bu insani hali  anlamak ve anlayışla karşılamak gerek.

Bu yüzden; övgü, yergi, sitem, kırgınlık, takdir vb. duygulardaki  dalgalanma, söz ve sohbetlerinde bariz bir şekilde görülür. Ama yazıları öyle değildir.

Rahmetli Cemil Meriç 7 Mart 1983 tarihli Hamle Dergisi'indeki yazısından dolayı karakolda ifade verir. Mahkemesi Ankara'da devam eder.
Suçu: Said Nursi'yi övmektir. Bu yazı tevafuk olarak, koruyucu meleğim dediği Fevziye Hanım'ın ölüm gününde çıkmıştır.
(Bu yüzden) Cemil Hoca ve kızı Ümit Meriç ağlamaklı derecede üzgünler. (s,351)

Bugünden sonra artık Cemil Meriç yazmayacaktır.

13 Haziran 1987’de kızı Prof. Ümit Meriç'in duyuşuyla; "Muhammed Sevgilim" diyerek can vermiştir. Makamı cennet olsun. Rahman ve Rahim'in af ve mağfireti eşi ve üzerine olsun.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.