Hayatımız, inişler ve çıkışlarla dolu bir yolculuk gibidir. Bu yolculukta her adım bir tecrübe, her olay ise bir ders niteliğindedir. Bu derslerden en önemlilerinden biri ise şükür ve sabır bilincini kavramaktır.
Genellikle, sadece başımıza gelen olumsuzlukları, hastalıkları, dertleri ve problemleri Allah'ın bir imtihanı ve sınavı olarak algılarız. Bu durumlarda “Allah sabır versin” diye dua ederiz.
Oysa ki içinde bulunduğumuz her durum bir imtihandır. Allah bizi hem sağlık ve zenginlik gibi nimetlerle, hem de hastalık ve sıkıntılarla sınar. Allah´ın imtihanı için sağlıklı veya hasta olmamızın farkı yok. Hangi şekilde imtihan edildiğimizin önemi yok. Bu imtihanda asıl önemli olan, hangi koşullarda olursak olalım, nasıl hareket edeceğimizdir. Sağlıklı isek şükür ile, hastaysak sabır ile imtihan ediliriz. Dolayısıyla Allah, şükür mü edeceğimize yoksa sabır mı göstereceğimize bakar. Bu nedenle “Allah sabır versin” dediğimiz gibi “Allah şükür versin” de diyebiliriz.
Şükür dönemi – Sabır dönemi
Cenab-ı Hak, hayatımız boyunca bizi nimetler ve zorluklar aracılığıyla sırayla şükür ve sabır ile imtihan eder. Bu imtihanlar, tıpkı mevsimlerin değişimi gibi bir döngü halinde gerçekleşir. Şükür dönemi bittikten sonra, sabır ile imtihan ediliriz. Sabır dönemi bitince tekrar şükürle imtihan ediliriz.
Güzel ve sağlıklı olduğumuz zamanlarda şükür etmemiz istenir. Bu nimetlerin değerini anlamamızı ve Allah'a minnet duymamızı sağlar. Fakat her güzelliğin bir sonu olduğu gibi, her nimet de bir gün sona erebilir. Bu durumda Allah bizi sabır ile imtihan eder. Hastalık, fakirlik, zorluklar gibi imtihanlar karşısında sabır göstermemiz, Allah'a olan inancımızı ve teslimiyetimizi sınar. Bu imtihanlar, zorlukların geçici olduğunu ve her zorluğun ardından bir kolaylığın geleceğini bilmemizi sağlar. “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.” (Kur´an, 94:5-6)
Sabır dönemini başarıyla atlattıktan sonra ise Allah bizi tekrar şükür ile imtihan eder. Zorluklardan sonra gelen kolaylıklar ve nimetler, Allah'ın merhametini ve gücünü gösterir. Bu nimetler için şükrederek, Allah'a olan bağlılığımızı ve minnettarlığımızı ifade ederiz.
Bu döngü, hayatımız boyunca devam eder. Her imtihandan ders alarak, şükür ve sabır duygularımızı geliştirmemiz ve Allah'a daha da yakınlaşmamız istenir. Peygamber Efendimiz de (asm) “Îman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı şükürdedir” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, VII, s. 127) buyuruyor.
İnsanın Nankörlük Eğilimi ve Sabır İmtihanı
Şükür, aslında sabırdan daha kolay bir duygudur. Fakat insan gafletten dolayı nimetlerin farkına varamayabilir ve şükretmeyi unutabilir. Özellikle sağlıklı ve iyi olduğumuz zamanlarda Allah'ı unutmaya meyilliyiz. Nankörlük damarı ağır basarak, sahip olduğumuz nimetlerin değerini göz ardı edebiliriz. Örneğin iyi, sağlıklı ve mutlu olduğumuz zamanlarda namazlardan sonra 30 saniye dua ederiz, fakat kötü durumlarda dakikalarca, bazen geceler boyu gözyaşlarıyla beraber dua ederiz.
Bu durum, insanoğlunun doğal bir eğilimi olan nankörlük duygusundan kaynaklanır. Nankörlük, sahip olduğumuz nimetleri görmezden gelmemize ve bunların değerini takdir etmemize engel olan bir duygudur. Bu duyguya kapıldığımızda, Allah'ı da unutmaya başlarız.
Allah, nankör kullarını sabırla imtihan ederek onları şükre teşvik eder. Hastalık, fakirlik, zorluklar gibi imtihanlar, sahip olduğumuz nimetlerin değerini anlamamıza ve şükretmemize yardımcı olur. Bu imtihanlar karşısında sabır göstererek ve Allah'a teslim olarak nankörlükten kurtulma şansı yakalarız.
Sabır ile Ulaşma
Şükürle ulaşamayacağımız makamlara ancak sabırla ulaşabiliriz. Allah'a sabır ile daha çabuk yaklaşırız. Peygamber Efendimiz, “Kişinin, Allah katında takdir edilmiş bir makamı vardır. İbadet ve hayır işlemekle onu elde edemez. Ancak, cesedine, malına veya ailesine gelen bir felakete sabretmesi neticesinde Allah'ın takdir ettiği o dereceye erişir” buyuruyor.
Sabırlı olmak, zorluklara göğüs germek ve pes etmemek demektir. Bu sayede karakterimiz gelişir ve olgunlaşırız. Sabır, bizi Allah'a yaklaştıran en önemli erdemlerden biridir. Zorluklara sabır göstererek ve Allah'a teslim olarak O'nun rızasını kazanabiliriz. Sabır ile imtihan edildiğimizde, Allah'ın bize olan sevgisini ve merhametini daha iyi anlarız.
Bir öğrenci, sınavda başarılı olmak için şükrederek çalışır ve sabırla sonucu bekler. Sınavda başarılı olduğunda ise Allah'a şükreder ve O'nun nimetlerine minnet duyar.
Şükür ve Sabır Kavramlarının Derinliği
Şükür, sahip olduğumuz nimetlerin farkına vararak ve bunlar için Allah'a minnettarlık duyarak gösterdiğimiz bir duygudur. Bu nimetler maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Sağlıklı olmak, sevdiklerimizle birlikte olmak, güzel bir evde oturmak, lezzetli bir yemek yemek gibi şeyler maddi nimetlerden örnektir. Sevgi, merhamet, yardımseverlik gibi şeyler ise manevi nimetlerden örnektir.
Şükür, Allah'a karşı olan saygımızın ve bağlılığımızın bir göstergesidir. Şükreden bir kul, Allah'ın kendisine verdiği nimetlerin değerini bilir ve bunları hor görmez.
Sabır, zorluklara ve sıkıntılara karşı metanetle ve dayanıklılıkla karşı koymaktır. Haksızlığa uğradığımızda, hastalandığımızda veya maddi kayıplar yaşadığımızda sabır göstermemiz gerekir. Sabır, Allah'a olan inancımızın ve teslimiyetimizin bir göstergesidir. Sabırlı bir kul, Allah'ın her şeye kadir olduğuna ve her şeyin bir hikmete dayandığına inanır.
Dinî Boyut
İslam dininde şükür ve sabır, çok önemli iki erdemdir. Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde şükür ve sabrın önemi sık sık vurgulanmıştır. Allah, şükreden kullarından razı olduğunu ve onları nimetleri ile mükafatlandıracağını bildirmiştir. “Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin” (Kuran, 2:152), “Eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin!” (Kuran, 2:172), “Şâyet şükrederseniz size olan nimetlerimi artırır da artırırım” (Kuran, 14:7). Peygamber Efendimiz de “Şükreden bir kul olmayayım mı?” derdi (Buhari, Teheccüd, 6).
Sabırlı kulların da Allah'ın katında makbul olduğunu ve cennetle müjdelendiğini bildirmiştir. “Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir” (Kur´an, 2:153), “Müjdele o sabredenleri!” (Kur´an, 2:155), “Allah sabredenleri sever“ (Kur´an, 3:146). Peygamber Efendimiz de “Sabır, dinin yarısıdır” ve “Sabreden zafere erer” buyurarak sabrın önemini vurgulamıştır.
Sosyolojik Boyut
Şükür ve sabır, toplumda birlik ve beraberliği artıran önemli duygulardır. Birbirimize karşı şükran duyduğumuzda ve zor zamanlarda birbirimize sabır gösterdiğimizde, daha güçlü ve dayanışmacı bir toplum oluşur. Bu duygular, bencilliği ve bireyselliği engelleyerek, kolektif bir bilinç oluşturmamıza yardımcı olur.
Şükür ve sabır, toplumda huzur ve barışın da temelini oluşturur. Şükreden ve sabırlı bir toplumda suç oranları azalır, kavgalar ve anlaşmazlıklar daha az yaşanır.
Psikolojik Boyut
Şükür ve sabır, ruh sağlığımız için de oldukça önemlidir. Şükredici olmak, bizi daha mutlu ve tatmin olmuş hissettirir. Olumsuz düşüncelerden uzaklaşmamızı ve hayatın güzelliklerine odaklanmamızı sağlar. Ayrıca şükür, stres ve kaygı gibi duygularla başa çıkmamıza yardımcı olur.
Sabırlı olmak ise strese karşı dayanıklılığımızı artırır ve zorluklarla daha kolay başa çıkmamızı sağlar. Sabırlı bir insan, zorluklar karşısında pes etmez ve çözüm bulmak için çaba gösterir. Ayrıca sabır, bize daha sakin ve huzurlu bir hayat yaşatır.
Hayatımızda şükür ve sabrın birçok örneğini görebiliriz. Sağlıklı olmak için şükreden bir hasta, hastalığına sabırla katlanır ve iyileşmek için çaba gösterir. Maddi kayıp yaşayan bir insan, şükrederek elinde kalan nimetlerle yetinir ve sabırla yeni bir düzen kurmaya çalışır.
Sonuç
Hayatımızdaki her durum bir imtihandır ve bu imtihanlarda hem şükür hem de sabır göstermemiz gerekir. Şükür ve sabır, hem dini birer erdem, hem de aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik açıdan da oldukça önemli duygulardır. Bu duyguları hayatımızda ne kadar çok barındırırsak, o kadar mutlu ve huzurlu bir yaşam süreriz.
Allah her zaman yanımızdadır ve bizi asla yalnız bırakmaz. Bize verdiği nimetler için şükreder ve zor zamanlarda sabır gösterirsek, O'nun rızasını kazanmış ve imtihanı başarıyla geçmiş oluruz.