Cenâb-ı Hakka iltica heyecan ve şuur verdi

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَداً دَاۤئِمًا

Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede fedakâr arkadaşlarım Sabri, Hâfız Ali, Hüsrev, Re’fet, Bekir, Lütfü, Rüşdü Efendiler,

Kardeşlerim, bu ramazan-ı Şerifte size, âlem-i nurdan bahisler açmak arzuları var idi. Maalesef bir hâdise zulmet âleminden bahsetmeye beni mecbur ediyor. Bu yeni hâdise için etraftaki dostlar lisan-ı kal ve halle meraklı, endişeli bir tarzda benden istizah istiyorlar. Onları ve sizleri meraktan kurtarmak için, o hâdiseyi, iki kısım olarak, bir parça beyan edeceğim.

Birinci kısım: Bu bize nisbeten musibetli ve elîm hadiseyi, Cenâb-ı Hak inâyet ve rahmetiyle başka surete çeviriyor. Evet, Cennet ucuz olmadığı gibi, Cehennem de lüzumsuz değil. Bu hâdisenin bize karşıki veçhi, rahmet görünüyor. Ehl-i dünyaya karşı veçhi, Cehennemin lüzumunu gösteriyor. Filhakika bu ramazan-ı Şerifte hâdisenin sureti çok çirkindi. Fakat Gavs-ı Âzamın dediği gibi, inâyet gözünün altında ve hıfzında olduğumuzdan, çok cihetlerle hakkımızda lemeât-ı rahmet göründü.

İkincisi: Bu ramazan-ı Şerifte acz u zaafı ve fakr u ihtiyacı tam hissedip, Cenâb-ı Hakka iltica etmek, bir surette intibah ve heyecan ve şuur ve şiddet verdi. Ramazan-ı Şerifte şimdi okuduğum münâcâtların okunmasına bu hâdise mühim bir kuvvet oldu. Zaten musibetler, dergâh-ı İlâhîye sevk etmek için birer kader kamçısıdır. Her okuduğum bir kelime ve dua da ve münâcât da şuurlu ve şiddetli oluyor. Resmî ve ruhsuz olmuyor. Sahâbelerdeki ibadetlerin sırr-ı tefevvuku bu noktadandır. Tesbih ve zikri bütün mânâsıyla şuurlu bir surette söyledikleridir. (HAŞİYE)

(Barla Lâhikası)

HAŞİYE Bu mektubun mütebâkisi bir maksada binâen buradan kaldırılmıştır. Said Nursî

Said Nursî

SÖZLÜK:
acz u fakr : acizlik ve fakirlik
âlem : dünya, evren
âlem-i nur : nur âlemi
aziz : çok değerli, izzetli
bahis : konu
beyan etme : açıklama, izah etme
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
dergâh-ı İlâhîye : Allah’ın dergâhı, kapısı
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
elîm : acı ve sıkıntı veren
fakr u ihtiyaç : fakirlik ve ihtiyaç duyma hâli
filhakika : gerçekten, doğrusu
hıfz : koruma
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
iltica etmek : sığınmak
inâyet : Allah’ın yardımı
intibah : uyanış
istizah : açıklama talebi
lemeât-ı rahmet : rahmet parıltıları
lisan-ı hal : hâl dili
lisan-ı kal : konuşma dili, söz ile anlatım
musibet : belâ, dert, felâket
münacat : dua, Allah’a yakarış
nisbeten : göre, oranla
rahmet : ihsan, bağış
Ramazan-ı Şerif : mübarek Ramazan ayı
Sahâbe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
sıddık : çok doğru ve bağlı
suret : şekil, biçim
şuur : bilinç, anlayış
vecih : yön, taraf
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
zulmet : karanlık

Risale-i Nur Haberleri