Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, “Allah’ın Elçisi (asm), vefat etmiş olan Osman b. Mazun’un yanına girer, yüzünü açar, sonra onu öper ve ağlar. Hatta gözünden akan yaşlar yanağından akar.” (Ebû Davud, Cenaiz36; İbn Mace, Cenaiz 7; Tirmizi, Cenaiz 13)
Ayrıca, Peygamber Efendimiz (asm) vefat ettiğinde, Hazret-i Ebu Bekir (ra) onun örtüsünü açarak mübarek yüzüne baktığı, üzerine kapanarak “Ölümün de hayatın kadar güzel Ya Resulallah” diyerek iki kaşının ortasından hürmetle öptüğü ve ağladığı rivayet edilmektedir. (bk. İbn Sa’d, et-Tabakat, 2/265-266)
Buna göre, ister yıkanmadan önce, isterse yıkanıp kefenlendikten sonra cenazenin yüzünü açmak günah değildir.
Ancak, kadın cenazenin yüzüne mahremi olmayan erkeklerin bakmaları mekruhtur. (bk. Kasani, Bedaiu’s-sanai’, 1/304-305; Şirbini, Muğni’l-muhtac, 1/357)
Cenazenin mahremiyeti hayatta olan insanın mahremiyeti gibidir; ancak karı koca arasında fark vardır.
Fıkıh kitaplarımızda şöyle bir hüküm vardır:
Bir kadın vefat eden kocasının cenazesini yıkayabilir. Çünkü kocasının ölümünden sonra dört ay on gün iddet bekleyecektir. Bu iddet müddeti tamamlanıncaya kadar kadın bir başkası ile evlenemez.
Fakat bir erkek ölen hanımının cenazesini yıkayamaz. Çünkü erkeğin iddet bekleme gibi bir durumu yoktur; hanımı ölür ölmez aralarındaki karı koca münasebeti bitmiş sayılır. Artık o kadın kendisi için bir yabancıdan farksızdır. Bu Hanefi mezhebine göredir. Diğer üç mezhebe göre ise karı, kocasının cenazesini yıkayabildiği gibi, koca da karısının cenazesini yıkayabilir. (Mehmed Paksu, Meseleler ve Çözümleri 2, Nesil Yayınları, İstanbul, 2000, s. 149-150)
Genel olarak erkeği erkek, kadını da kadın yıkar. Karı ve kocanın birbirini yıkamaları hususuna gelince: Kadının, ölü kocasını yıkaması ittifakla caizdir. Nitekim Hz. Âişe (ra)'nin:
"Geçmişi geri getirmek mümkün olsaydı Hz. Peygamber (asm)'i ancak hanımları yıkarlardı." (S. Sabık F. Sûnne, I / 517)
dediği rivayet edilmiştir.
Ashab-i Kiram'dan Hz. Ebu Bekir (v. 13/634) ve Ebu Mûse'l-Eş'ari (v. 44/664), cenazelerini kendi hanımlarının yıkamalarını vasiyyet etmişler ve hanımları kendilerini yıkamışlardır.
Talâk-ı Ric'î ile boşanmış olan kadın da iddeti içerisinde vefat eden kocasını yıkayabilir. Fakat talâk-ı ba'in (1) ile boşanmış olanın, kocasını yıkaması caiz olmaz. Bu hususta muteber olan, yıkama anındaki durumdur. Binaenaleyh mutlak câriye, ümmü'l-veled, müdebbere ve mükâtebe edilmiş olanların, efendilerinin ölüsünü yıkamaları caiz olmaz. Çünkü ölümle mülkiyet sona erdiğinden mutlak cariye vereseye intikal etmiş; diğerleri de hürriyetlerine kavuşmuşlardır. Başkasına intikal etmiş ya da hür olmuş kadınların eski efendilerini yıkamalan ise caiz olmaz.
Erkeğin karısının cenazesini yıkayıp yıkayamayacağı hususu isemüctehidler arasında ihtilaflıdır. Hanefiler, kadın vefat edince kocanın iddeti olmadığı için evliliğin sona erdiğini ve kadının, arada nikâh bağı kalmadığından kocasına yabancı olduğunu düşünerek, erkeğin ölen karısını yıkamasının caiz olmayacağını söylemişlerdir. Yalnız yüzüne bakmasına ve el değdirmeden ölüsünü görmesine cevaz vermişlerdir.(2)
İmam Şafi ve diğer fakihlerin çoğu, kocanın da ölmüş olan karısını yıkayabileceği hükmünü benimsemişlerdir. Delilleri, Hz. Ali'nin Hz. Fâtıma'yı yıkamış olması ve Hz. Peygamber (asm)'in de Hz. Âişe validemize:
"Benden önce ölürsen seni ben yıkar ve kefenlerim." (S. Sabık F. Sûnne, I / 576)
buyurmasıdır. Hanefiler bu haberdeki durumun hususi olduğunu belirterek, yıkayacak başka kimse bulunmasa bile kadını kocası yıkayamaz, ancak teyemmüm verir demişlerdir.
Teyemmüm, aynen abdest almak için yapılan teyemmüm gibidir ki, ölüyü yıkamak kabil olmadığı zaman teyemmüm kâfi gelir.(3) Bu da erkekler arasında bir kadın vefat edip de yıkayacak -velev gayri müslim de olsa- kadın bulunmadığı, yahut kadınlar arasında bir erkek vefat edip de yıkayacak erkek bulunmadığı ya da su bulunmadığı veya bulunup da ancak sağ olanların hayatî ihtiyaçlarına yetecek kadar olduğu zaman bahis mevzuudur. Böyle hallerde ölüye teyemmüm verilir ki, zaruret sebebiyle, erkeğe kadın, ya da kadına erkek teyemmüm verirken eğer mahremi değilse, yabancı ise çıplak elini dokundurmadan teyemmüm ettirecektir. İmam Şafi'î ve İmam Mâlik'e göre ise erkekler arasında vefat eden kadının mahremi varsa kendisini yıkar.
Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Peygamberimiz (asm): "Ölüyü yıkayan yıkansın." buyurmuştur. Buradaki yıkanma emri bir tavsiyedir ve ölüyü yıkayanın yıkanması menduptur. Zira eğer emir farziyyet için olsaydı, öncelikle ashap buna uyarlardı. Halbuki ashaptan İbn Ömer, Sa'id b. Zeyd'in (v. 51)671) bir oğlunu yıkamış, taşımış ve tekrar abdest almadan namazını kılmıştır.(4) Üstelik ortada yıkanmayı gerekli kılacak bir durum da yoktur. Çünkü yıkanan Müslüman ölüşüdür ve Peygamberimiz (asm):
"Müslüman sağ iken de, öldükten sonra da necis olmaz."(5) buyurmuştur.
Dipnotlar:
1) Talak-ı Ric'i: Hanımıyla evlilik münâsebeti yaptıktan sonra aralarını ayırmayı gerektiren, yani nikâhlarını geçersiz kılacak bir durum olmaksızın, erkeğin karısını bir talakla boşamasıdır. Talak-ı Bain: Evlilikten sonra ya evliliklerinin devamına şer'an imkân olmayacak bir durumun meydana gelmesi sebebiyle birbirinden ayrılan, ya da erkeğin üç talakla boşaması sebebiyle meydana gelen boşanmadır. (Bilmen, Ö.N. Hukuku Islâmiyye ve Isülahâü F. Kamusu, II/175, İst. 1968)
2) el-Ceziri, Abdurrahman, el-Fıkh Ale'l-Mezâhibi'l, Erba'a, I/504, Beyrut, 1972.
3) Muhammed Hamidullah, Tere. Kemal Kuşçu, İslama Giriş, s. 290 İst. 1973.
4-5) Buhari, Sahih, Cenâiz, 8, II / 73.
(Prof. Dr. Süleyman Toprak, Kabir Hayatı)