Dünya mümin için Cennetin bekleme salonu değil mi?
Öyle ise iftarı beklemek gibi lezzetli olmak gerek bu dünyada iken Cenneti beklemek.
Elbette akibetimiz garanti altında değil. Bu dünyada ölmeyecek kadar rızkımızı Rabbimiz tekeffül etmiştir lakin kim olursak olalım iman üzere ölümümüz garanti altında değil.
Bu dünyada en ehemmiyetli meselemiz olan iman üzere ölmek hakkında Bediüzzaman Said Nursi en büyük bir müjdeyi veriyor. Nur Talebeleri imanla kabre girecekler diyor ve bunun delillerini de zikrediyor. Elbette talebeliğin şartlarını da bildiriyor.
Cennetin bekleme salonu mahiyetinde olan bir dünya ne kadar da farklıdır değil mi? Az durup sonra ferahlı bir yere geçeceğimiz yerdeki sıkıntılı haller bizi fazla müteessir etmez. Aynı şekilde geçici olan sefalı lezzetli haller de bizi kendisi ile sarhoş etmez. Varlığa sevinmeyip yokluğa yerinmemek ancak dünyanın mahiyetini anlamakla değil midir?
Bu dünya içinde kendi imanımızı kuvvetlendirmek ve başkalarının imanına kuvvet vermek için halisen livechillah çalışıyorsak ve bu çalışmanın inkişafı için ne gerekiyor ise yapmaktan çekinmeyip ve bu çalışmaya mani olan halleri bertaraf etmek için gayret ediyorsak geri kalan kısmın ne kadar ehemmiyeti olabilir ki?
Bir bekleme salonu hükmünde olan dünyada maddi manevi makam aramak bütün bütün dünyanın geçici mahiyetine zıt olduğundan cenderelere ve türlü tehlikelere medardır.
Cenab-ı Hak insan için en ulvi bir mertebe olan halife i arz mertebesini taktir edip bu mertebeye layık cihazlar ile donatmış iken insanın Allah namına iş görmek gibi bir mertebeden nefsini tatmin derekesine sükut etmesi tahammül edilmeyecek kadar ağır bir yüktür.
Netice itibariyle dünyanın geçiciliği ve insanın dünya içindeki ehemmiyetli vazifesi nazara alınmalı ki hem kıymetli hem rahat ve sürurlu hem ebedi saadeti netice verecek bir ömür mümkün olsun.