Güney Afrika’dan döner dönmez soluğu Bingöl’de aldım12 Eylül’ün darbe anayasasına “Hayır!” diyen cesur insanların şehri Bingöl... Genç Siviller’in organizasyonuyla şehir tabelasını hep beraber Cesurbingöl yaptık o gün. Sonra da bir panelde özgürlükçü-sol entelektüel Ömer Laçiner ve muhafazakâr sosyolog Mazhar Bağlı ile birlikte yeni anayasa meselesini konuştuk...
Bizlerden evvel, bu darbe anayasasının reddedilmesi için 27 yıl önce mücadele vermiş Bingöllü imamlar konuştu. Özellikle başında geleneksel sarığıyla Abdullah Hoca’nın vicdan abidesi konuşması beni çok duygulandırdı... Molla Abdullah’ı dinlerken tüylerim diken diken oldu. Kuvvetle iman ettiği İslâm dini sebebiyle bu alçak darbe rejimine direnmişti... “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” ahlakına bağlı olmak zorundaydı çünkü... Allah öyle emrediyordu...
“Her Müslüman zulüm nerden gelirse gelsin direnmek mecburiyetindedir. Allah biz kullarına böyle emretmektedir. Mazlumun yanında, zalime karşı olmak Allah’ın emridir. Müslümanlar bu emre itaat etmekle mükelleftir. Bu zalim askerî cunta bizlere ‘Evet’ deyin diyor. Bizler ‘Hayır’ demeliyiz mümin kardeşlerim” diye cami kürsülerinden haykırmıştı 27 yıl önce Bingöl’ün imamları... O sayede Bingöl halkı bu direnişi gösterebilmişti... Bu haysiyetli imam efendi konuşmasının bir kısmında sesi titreyerek ve kürsüden bana bakarak Taraf gazetesine şükran duyduğunu belirtti. Bu sözler üzerine salon dakikalarca alkışladı... Moderatörümüz Baro Başkanı Erdal Aydemir konuşma yapmam için beni anons ettiğinde de bir Taraf yazarı olduğum için aynı tepkiyi verdi Bingöllüler. Yüzüm çok kızardı... Bingöl sokaklarında yürürken de tepkiler aynıydı. Tıpkı geçenlerde Batman’da şahit olduğum gibiydi... Çok sayıda insan benimle resim çektirdi, bana hediyeler vermek istedi. Bu davranışlar ben olduğum için değil bence. Bir Taraf yazarı olduğum için... Sadece iki yıl içinde diğer gazetelerin misafir odası olabilecek büyüklükte bir yerden, binbir zorluk ve sebatla Türkiye’yi değişmeye zorlayan özgürlükçü-demokrat direnişi bu gazete gösterebildiği için... Molla Abdullah’ın tabiriyle “Her koşulda zalime karşı, mazlumdan yana” tavır koyabildiği için bu gazete...
Bingöl’de sevinilecek başka bir şeye daha şahit oldum... Bu Zaza-Kürt şehrinde kimi diğer şehirlerimizde olduğu gibi lüzumsuz bir AKP-DTP kavgası yok. Başkan Serdar Atalay AKP’li ama şehrin DTP tabanının taleplerine de duyarlı demokrat bir başkan. DTP’nin gençleri de bu sebeple AKP’li başkanlarına saygı duyuyorlar... Tüm Kürt illerinde böyle olmalı. Sistemin kimliğini asimile etmek istediği iki hareket lüzumsuz bir kavga içinde olmamalıdır. Bu arada Bingöl Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nu yaptığım konuşmada uyardım. Burada da bir daha uyarayım...
Ey Vali Balkanlıoğlu... Bir sergide “Edi bese” yazan bir esere sinirlenmişsiniz. “Bugün bunu yazan, yarın ‘Biji Serok Apo’ yazar, kaldırın bunu” demişsiniz... Bu yaptığın had bilmezliktir Vali Bey. Kendine gel... “Yarın şunu yaparlar” diyerek, insanların anadillerini yasaklayamazsın. O halkın efendisi değil, hizmetkârısın... Bingöllüler özgürce anadillerini ifade edecekler. İstedikleri dükkânda ve mekânda Kürtçe tabela asabilecekler. Asla engellemeyeceksin... Bingöllülerden ve tüm Kürt kardeşlerimden de ricam eğer herhangi bir devlet memuru anayasal haddini aşarsa, bana yazmalarıdır. Tüm devlet memurları halkın hizmetkârlarıdır. Aksi takdirde Berat Özipek’in haklı olarak belirttiği üzere açığa alınırlar...
Bunun yanında Belediye Başkanı Serdar Atalay da bize bir söz verdi... Konferans sonunda genç bir hanım “Ben Aleviyim. Ama Bingöl’de Aleviliğimi yaşayamıyorum. Bir cemevimiz yok” dedi... Bingöl Alevi nüfusu verilen göçlerle iyice azalmış. Ama varolan azınlık Alevi yurttaşlarımızın taleplerini karşılamak da belediyenin görevidir. Ya varolan cemevi tadil edilmeli ya da yeni bir mekân tahsis edilmelidir... Ben de söz verdim, gelip o açılışa katılacağım. Bingöllü Alevi kardeşlerim de Atalay’ın sözünün takipçisi olsun. Ters bir şey olursa bana yazsınlar ya da beni arasınlar...
O konferansta cesurca söz alan Alevi genç kız, sözlerinin devamında başörtülü kardeşlerine yapılan zulümden de çok rahatsız olduğunu söyledi... Çok haklıydı. Artık bu başörtüsü yasakları da kalkmak zorunda. Üniversitelerdeki yasağın kalkıp, devlet dairelerindeki yasakların sürmesi de asla doğru değil...
Kendini bu devletin sahibi sananlar yeni Türkiye’de kimliğini inkâr etmeyen Kürt generallere, Alevi valilere, başörtülü büyükelçilere ve gayrımüslim polis müdürlerine tahammül etmek zorunda... Hepimizin bu topraklarda eşit yurttaş olarak yaşadığını herkes ama herkes hazmedecek... Güçlü Türkiye, özgür Türkiye’dir...
Taraf