Risale Haber-Haber Merkezi
Filipinler'de şehit edilen Kur'an, iman ve Risale-i Nur gönüllüsü Cevdet Baybara'nın en yakın arkadaşlarından M. Rıza Derindağ, Filipinler'e nasıl ve hangi duygularla gittiklerini yazdı. Haber 7'de yeralan yazıda duygu yüklü anektodlar yer alıyor. İşte o yazı:
Film Filipinler'de kopacak
Sehidimizin ardindan -1-
“Hiç boş durma, bir seylerin, bir hizmetin ucundan tut, istihdam olunabilmek için çırpın ve sakin sakin bos durma; sabah namazından sonra çalışmaya başlayalım. Ta gece olup yataklarımıza nasıl düştüğümüzü anlayamayalım. Sonra da gün neden 24 saat, neden daha fazla değil diye hayiflanalim, sizlanalim.”
Bunları söylemişti.
Gündüzleri yayinevi koşuşturması, formalar, basılacak kitaplar, ciltleme, aksam uzeri Nur Dergisi yazılarının tashihi, gece sabaha kadar ise kah ABD’den kah Uzak Dogu’dan, kah Orta Asya’dan dertlilerin dertlerini dinleme ve dindirme namına internette mailleşmeler, görüşmeler…
Aklında hep dışarılar vardı. Kimi zaman Fas’ı anlatir, Kuzey Afrika’dan dem vurur, kimi zaman Arap dünyasının dertleriyle dertlenirdi.
“ABD’ye muhakkak el atmak lazım. Muhakkak gitmemiz ve girmemiz ve artik onlara ‘Biz de varız’ dememiz, dedirtmemiz lazım” derdi. Fakat Uzakdogu deyince akan sular dururdu. Malezya, Endonezya, Tayland buralari cok sevmisti.
Bir gece Dudullu’da Ona Filipinler’de Tamer ve Fatih isminde iki arkadaşım olduğunu söylemistim, Gecenin o vakti, saat 1 de; “Kalk kalk hemen aşağıya iniyoruz beni onlarla konuştur” dedi.
Apar topar aşağı kata indik, depodan gecip bir bilgisayari acip internete baglandi. Tamer’in mail adresini aldı ve MSN’de onu buldu. Tevafuk Tamer de sabah namazina kalkmış ve MSN’ini açmıştı. Tam 2 saat Tamer’le konustuk. Ev kiralarini, okul ücretlerini, kayit şartlarını, vize durumlarini herşeyi soruyordu…
Konusmalari bitince, “Aabi ya “ dedi. “Keske Filipinler’e gidebilsek”…
Ertesi gün Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur Agabey bize, kaldığımız yer olan Dudullu’ya gelecekti.. O gun Avustralya’dan misafirler vardi. Biz alışsverişe çıkmış ve geç gelmistik. Kapida Sungur Abi ile yüzyüze gelince, “Yahu Hafiz,masaallah Avustralya’dan gelmisler, hizmet erbabi istiyorlar. Bu gidişle bir Filipinler kalacak” dedi… İkimizde şoktaydık, neden Filipinler…
2003 senesi Temmuz ayinda beraber Malezya’ya gittik. Singapur uzerinden bir hayli yorucu ve macerali bir seyahatimiz olmustu. Malezya’da Uluslararasi Islam Universitesinde toplantilara istirak edecektik. Akabinde Bandar Bari Bangi denilen bir bölgede Arap asilli ve Malay akademisyenlerle 3 gunluk bir kampa istirak edecektik.
Bu uc gunluk kampta Risale-i Nurlarin Arapça mütercimi Irak Kerkuk Turkmenlerinden Ihsan Kasim Es-Salihi de vardı. İhsan abiye “Babam” derdi Hafiz abi. Onu çok ama çok seviyordu. Onu bu zamanda bir ihlas kahramani, hakiki pederden öte bir şefkat timsali diye yad ederdi.
Bu programın dönüşünde kaldığımız arkadaşların evinde kahvaltı oldu. Ihsan abiye kahvaltıda Filipinler’le alakali bir malumati olup olmadigini sordum, Ihsan abi birden “ Ahhhh Filipinler, genc olsam simdi giderdim. Oranin müftüsü bizi çok davet etti, “Ne olur gelin dedi, ne olur bu anlattiginiz Nurlari bize de gonderin” dedi,biz gidemedik” diye çok ahu enin etti.
Ben odama yukariya çıktım, ağlaya ağlaya Cevşen ve baska dualar okudum. Baktim Cevdet abi sabaha kadar evin onunde bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Giydigi beyaz entarisi su icinde kalmisti… İkimiz de bir çıkış yolu arıyorduk…
Ben Filipinler’e gidemezdim. Çünki evleniyor yeni yuva kuruyordum. Cevdet abi Türkiye’ye dönmesi lazımdı. Rabbimize yalvariyor yalvariyor ne olur bize bir yol diye dileniyorduk…
Kimi bulsak da Filipinler’e göndersek, bu isin üstesinden nasil gelsek… Ben de beyaz entarilerimi çektim, o da beyaz entarisini giydi, sonra M.Emin Ay in beyaz dilekcesini dinlemeye basladik, ağlıyor agliyorduk. İikimiz de neden agladigimizi bilmiyorduk…
Ne zaman anarasam Seni, kararim kalmaz Allahim,
Senden gayri gözüm yaşın kimseler silmez Allahim…
(Sehadetinden bir gun evvel yine arabada bunu dinlemis, O da ben de cok mahzunlasmis ve arabadakilere Cevdet abi, “Hey gidi günler 7 sene evvel Riza ile bunu dinleyip sarmaş dolaş olup ağlamıştık ,neden ağladığımızı da bilmiyorduk” deyivermisti.)
Ertesi sabah ben kararımı vermistim. “Filipinler’e gideceğim” dedim. Çocuklar gibi sevinmisti. Eşyalarımı O yerlestiriyor, “Hicretin hayırlı olsun” diyordu..
“Yok, o kadar uzun boylu degil” dedim. Bir keşif seyahati bu. Sonra Rabbim oraya sahip çıkacakları gönderir. Ben bir malumat edineyim. Baris abi ile beraber gidecektik. Yol paramizin bir kismini kendisi buldu bir kismini Ihsan abi verdi… Saniyorum bize 1 hafta yetecek kadar paramiz olmustu… Artik yola çıkabilirdik… Kendimi zorluk seferinde zorluk erlerinden biri gibi göruyordum.. İçim içime sığmıyordu. O ise dua ediyordu… Ben hayatimda ağzı bu kadar dualı bir insan görmemistim. Hafız olması anlasilir da Cevseni ezberden okuyor olmasi beni cok şaşırtıyordu…
(Bir dahaki yazımızda Filipinler’deki o zorlu fakat şevkli, hicranli fakat zevkli ilk hicret günlerimizde yaşadıklarımızla devam edeceğim)