Bir şairin şiir dışında yazdığı düzyazılar önemlidir. Yazdıkları; öykü, deneme, roman olabilir. Yazdığı tür çok da önem arz etmez. Önemli olan düzyazıya bir şair gözüyle baktığıdır. Şiirin kendine has iç ve dış yapısı vardır. Buna hakim olan bir şairin yazacağı düzyazıda nasıl bir yol izleyeceği önemlidir.
Şairlerin genelde düzyazıda tercih ettikleri tür, denemedir. Çünkü şiirin kardeşi gibidir deneme. Bazen içerik olarak şiire çok yakınlaşan deneme sadece şekil olarak farklılıklar gösterir, o kadar. Fakat bir şairin yazdığı öykü kitabı ise, daha bir dikkatli olmak gerekir. Çünkü öykü, başlı başına kendine has yapısı olan, içerik ve kurgusuyla koyu çizgilerle hatları belirlenmiş bir türdür. Bu sebepten de “öykücü” olarak bildiğimiz isimlere baktığımızda ya hiç şiir yazmamışlardır ya da önceden yazıp şiiri bırakarak öyküye geçmişlerdir. İkisini birlikte yürütmüş olan Sait Faik, Sabahattin Ali, Cahit Sıtkı gibi isimleri de burada saymak mümkündür.
İşte bu düşüncelerle şair Murat Soyak’ın Acı Ceviz adlı hikâyelerini okudum. Kitabın kapağında hikâyeler yazması bilinçli bir tercih olsa gerek. Hikâye mi öykü mü tarzında bir zamanların tartışma konusu hakkında bu kitapta hikâyeler yazması önemli ayrıntı olarak dikkatimi çekti. Kitabı okuduktan sonra içindekilerin hikâye olduğunu görünce kitap hakkındaki iyi kanaatlerime birini daha eklemiş oldum.
Acı Ceviz, Murat Soyak’ın üçüncü kitabı. Irmaklarca (şiir) ve Bahar Sürgünü ( deneme) ardından çıkan bu kitabında Soyak, on yedi hikâyeye yer vermiş. Hayatın içinden, bizden, sımsıcak hikâyeler bunlar. Murat Soyak, az sözle çok anlam ifade eden bir şairdir. Şiirleri kısadır ama uzun soluklu anlamları kuşanmaktadır. Hikâyelerinde de bu özelliği kullanmış Soyak. Kısa, zihinde kalan, okuyanı hemen kuşatan, her gün karşılaştığımız ama gözümüzden kaçan hikâyeleri kaleme almış. Zaten yazar olmak da “görmek”ten geçmektedir.
Hikâyelerde tam anlamıyla pastoral bir tabloyla karşı karşıyayız. Bağlar, dağ, bayır, toprağa bulanan çocuklar… Hikâyelerde derin bir toprak kokusu hakim. Betonlar arasına sıkışan çocukların karşısında ağaçlardan, yeşillikten, bağda dolaşmaktan, bağ sahibi olduklarını sanıp dünyalar bağışlanmış gibi mutlu olan çocuklar karşılıyor bizi. En çok da ihtiyacımız olan şey işte burada yatıyor. Çocuklarımız çiçekleri göremeden, yeşilliklerle kucaklaşmadan büyüyor. Sait Faik’in Son Kuşlar hikâyesinde dediği gibi “Biz yeşillikleri ve kuşları çok gördük. Sizin için kötü olacak.”
Bu hikâyeleri okurken, Kenan Hulusi’nin Beşer Dakikalık Hikâyeleri aklıma geldi. Acı Ceviz’deki hikâyeler de bir solukta okunacak türden. Hatta derslerin son beş dakikasında okuduk bu hikâyeleri. Hakkında konuştuk. Öğrencilerin kendilerine yakın buldukları hikâyeler genelde içinde çocukların olduğu, kendi dünyalarına yakın olanlardı.
Olay yazılarının planında karşımıza çıkan serim, düğüm, çözüm bölümlerinde genelde düğüm bölümünde “acaba ne olacak?” merakını uyandıran soru işaretine Soyak’ın hikâyelerinde pek rastlamıyoruz. Hikâyelerin konusunun bizden, günlük hayatın akışından oluşması, bu meraka yer vermiyor. “Gönül Sohbet İster” adlı hikâyede yazar, artık yaşlanmış, iç dünyasına çekilmiş yaşlı kalplerin kendilerine sığınak olarak seçtikleri ve “ikinci adresimiz” dedikleri kahvehanede yaptıkları sohbeti anlatıyor. Olağanüstü hiçbir olayla karşılaşmadan hikâye başlıyor ve sona eriyor. Böylesine sıradan bir konuda iş yazara düşüyor ve diyaloglarda kurduğu sıcak bağ ile böyle bir olayı okuyucuya tadımlık bir hoşlukta sunuyor.
Elbette sonunu merak ederek okuduğumuz, acaba ne olacak dediğimiz hikâyeler de yok değil. Kitaba ismini veren Acı Ceviz’de bir dedenin ceviz toplamak için yanına kimseyi bulamaması, orada yaşadığı bir kaza sonucunda hayatını yitirmesi ve bu olay sonunda ağızlarda acı bir tat bir bırakan ceviz…
Hikâyelerde önemli olan olayların veriliş şeklidir. Sıradan bir olayı bile akıcı bir üslupla, okuyucuyu sıkmadan anlatmaktır esas olan. Murat Soyak, Acı Ceviz’de bunu başarmış. Tam da ceviz mevsiminde, öğrencilerin ellerinin ceviz rengine boyandığı bir zamanda gelen bu kitap, okuduklarının kalbine dokunmasını isteyenler için çok iyi bir tercih.
Hayat geçiyor, zorluklarla baş etmek bazen içinden çıkmaz bir hâl alıyor ama müminler için bir müjde gibi Yaratıcı’nın ayetleri imdada yetişiyor. Şen Boyacılar adlı hikâyede Murat Soyak bu müjdeyi tekrarlıyor. “Her zorluğun ardında bir kolaylık vardır.” Acı Ceviz bize bu kolaylıkları bir mümin duyarlılığıyla sunuyor. Okuyunuz ve okutunuz lütfen.
Murat Soyak- Acı Ceviz- Romantik Kitap