Cevşen korur mu?

Nurdan HUYUT

Mazinin görkemli saltanatlarına tanıklık etmiş kentlerin birinde, saat millerinin geceyi yarılamak adına verdiği çaba dakika dakika sürüyordu. Sokakları iyice ıslatan yağmur, belli aralıklarla yerleştirilmiş lambaların ışıklarını çizgi çizgi ayırıyor ve kaldırımlara değen ışıklar iki genç kızın silüetini aydınlatıyordu. Ertesi güne yetiştirilmesi gereken bir araştırma ödevi için, bu vakte kadar dışarıda kalan genç kızlar, koşar adım yürüyordu.

Nihayet orta halli bir binanın kapısından içeri girdiler. Gecenin kötülüklerle dolu kollarından sıyrılıp, daha güvenli olan evlerine çıktılar. Kapıyı beraber kaldıkları diğer üniversite talebesi arkadaşlardan biri açtı. Eve girdiler ve kapıyı kapattılar. Fakat işte tam o sırada, gece vakti insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri oluverdi ve dış kapının kolu bozuldu... 

Kapıyı kapatan kız epeyce uğraş vermişti doğrusu, dil yerine oturmasa da anahtarla kilitlemeyi bile düşünmüştü, ama ne çare? Kapı ne anahtarla, ne de başka hiçbir kuvvetle kapanmıyordu. Bununla birlikte, kızlar için gece yarısı açık bir çilingir bulmak da, yeniden sokağa çıkmak da ayrı bir sorun teşkil ediyordu. Çaresizdiler… Kapı sabaha kadar açık kalacaktı…

Herkesi bir telaş almış gidiyordu. Final haftasıydı. Fakat kimse de ders çalışacak hal kalmamıştı. Bir çare bulunmalıydı. Telaştan olsa gerek kimsenin aklına tanıdık birilerini arayıp çağırmak gelmiyordu. Dikkatler kapının sabaha dek nasıl korunacağına odaklanmıştı. Sonunda bir kişinin fikri hepsine cazip geldi ve bir karara vardılar. Kapıyı sıkıca kapatıp arkasına taşıyabildikleri kadar eşyayı yığacaklardı. O saatte yapılacak başka bir şeyde görünmüyordu zaten. Önce apartman görevlisi alsın diye, dünden yığılan çöpleri dışarı bıraktılar, ardından da herkes bir şeyler taşıdı kapı arkasına. Sandalye, koltuk vs… Hepsinin üstüne tencereler, tavalar, bardaklar konuldu. Dışarıdan gelebilecek her hangi bir zorlama anında bunlardan çıkan sesle uyanacak ve böylece kendilerini müdafaa edebileceklerdi.

İçlerinden biri: “Arkadaşlar tedbirimizi aldık, fakat bir de dua vazifemizi yerine getirmeliyiz. Benim aklıma gelen en etkili dua cevşen oldu.  Peygamber efendimiz savaşa giderken, Cebrail a.s gelip “Zırhı çıkar, bunu oku” dediği o muazzam ve muhteşem dua cevşen değil miydi? Bizde onun vasıtasıyla rabbimize yalvaralım, inşallah bizi korur” dedi. Bu öneriyi hepsi kabul etti.  Hemencecik yeni abdestler alındı. Cevşen, bölümlere ayrıldı. Herkes bir bölümünü okumaya başladı. Dua faslı bitince de uyumak için odalarına çekildiler.

O gece bitmek bilmemişti. Tedirgin bir şekilde uyuduklarından olsa gerek, kimse şafak söktüğünde iyice dinlenmiş olarak uyanmamıştı. Yataktan kalkıp kapıya ulaşan ilk kişi, bütün eşyaları yerine taşıdı ve zaten açık olan kapının önüne şöyle bir göz gezdirdi. Ara yerde kalmış çöp torbalarının dışında herhangi bir gariplik gözlenmiyordu. Genç kız uyanan ev halkına söylenmeye başladı. “ Çok şükür sabaha sağ selamet ulaştık da, maalesef apartman görevlisi Mehmet Efendi çöplerimizi götürmemiş. Yine iş başa düştü.  Çaresiz çöpü gidip dökeceğiz artık.” diyerek ceketini giymeye koyuldu. Bir arkadaşı da: “Bekle ben de geleyim. Hem bu vesileyle çilingir ustasını da çağırmış oluruz.”deyince,  birlikte dışarı çıktılar. Çöp poşetlerini yüklenmiş daha apartman kapısından çıkıyorlardı ki, biraz evvel yakındıkları apartman görevlisini, karşılarında buldular.

Kızlardan biri aynı şeyleri bu defa adama söylemeye başladı. ”İnerken dikkat ettik herkesin çöpü alınmış, fakat bizimkini bırakmışsın Mehmet efendi. Neden almadın çöpümüzü? Bak iş yine bize düştü.”  

Fakat Mehmet Efendi ye bir haller olmuştu. Gözleri büyük bir korkunun izlerini taşıyor gibiydi Adam titreyen dudaklarını zoraki açtı: “Ku-kusura bakmayın ablacığım. Ben dün gece çöpleri toplamak için sizin kata kadar çıktım. Fakat son basamağa adımımı atacakken fark ettim ki, sizin kapının önünde iki metre boyunda iriyarı bir adam duruyor. Ne ettiysem bir türlü son basamağı çıkamadım.  Korkudan dilim damağıma yapıştı da, gerisin geriye hızla aşağı indim. Çöpleri de alamadım haliyle. Allah sizi inandırsın sabaha kadar bir damla uyku tutmadı beni. Dön dön dön… Baktım böyle olmayacak. Sabaha karşı gene çıkıp bakayım belki de hayaldir dedim. Ama aynı adamı gene gördüm. Kaslı kollarını önünde bağlamış, duvar gibi duruyor. Korkudan yüzüne bile bakamadım bu defa. Hemen aşağı indim. Hanımı da korkuttum bayağı. Meğer yüzüm bembeyaz olmuş. Ne yaptınız yahu koruma falan mı tuttunuz yoksa?

Genç kızlar bu manevi olay karşısında biraz da şaşırarak tebessüm ettiler birbirlerine ve içlerinden: “Evet koruma tuttuk. Hem de kâinattaki en güçlü korumayı, Cevşen'i kendimize koruyucu olarak tuttuk diye geçirdiler… Gece yarısı samimiyetle okudukları cevşen duası onları korumuştu. Cevşen insanı musibetlerden korur mu? diye soranlara karşı verilecek çok güzel bir cevapları vardı artık… Hem de yaşanmış, tamamen gerçek bir cevap…

nurdan@risalehaber.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.