1- Bir Nur Talebesini makam-ı sıddıkiyete götüren iki yol vardır:
a- Sadâkat
b- Fedakârlık
2- İhlâs, kelimelerin ruh-u ma’nevisidir. İhlâs olmadığı zaman kelimeler, eğitim mermisi gibi, hedefi bulsa da te’sir etmez. Onun için attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, te’sirsiz kalıyor.
3- Risale-i Nur’un yolu sırr-ı ihlâstır, kulluktur. Bu hakikatları başta iç dünyamızı ma’mur etmek için kullanacağız. İçimizdeki putları kırmak için kullanacağız.
4- Bütün peygamberlerin, evliyaların ve kutubların yolu, ihlâs yoludur.
5- İhlâsa mani olan önemli bir şey yok! İhlâsa mani olan, önemsiz şeylerdir: Lüzumsuz, kederli, hodfurûşâne, sakîl, riyakârane bazı hissiyât-ı süfliyedir.
6- Hizmette başarılı olmak için; Anlatılan hakikatın muhatabın kalbine yerleşmesinin iki sebebi var:
Biri, sebeb-i zâhiri; Diğeri, sebeb-i ma’nevî.
Sebeb-i zâhirinin bazı şartları şunlardır:
a- Fiziki yapı, endam ve sima güzelliği ve bakımı,
b- Libas, giyiniş. Her insan bir muhitte giyinişi ile karşılanır, fikirleri ile ağırlanır.
c- Yaş,
d- Şahsiyet,
e- Lisan hakimiyeti. Yâni, müdellel konuşması, terkib kabiliyeti, cümle kurması, mantıkî konuşması, beliğ ve fasîh konuşması için ilim şarttır.
Sebeb-i ma’nevinin (Hakikî sebeb) sebebleri şöyledir:
a- İhlâs: İvazsız sırf Rıza-yı ilâhi için konuşmak,
b- Fenâ, Hakikatta fâni olmak. Nefsini ıslâh edemeyen , başkasını ıslâh edemez. Önce nefsini tezkiye et ki, tezkiyeye vesile olasın. Anlattın anlattın, te’sir etmedi. Diyeceksin ki, "İhlâssız anlatmışım, ma’nen kirliyim."
c- Salâhat: Takva sahibi oldukça sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lâfızlar kalbden çıkmaz. Islatsa ıslatsa dili ıslatır, kalbden gelmez. Onun için ma’nevî hayatın temiz ve tâhir olması şarttır.
7- Az olduğumuza üzülmeyeceğiz! Çünkü, keyfiyeten az değiliz. Kâinat kuruldu kurulalı bu, böyledir. Cemâdat fazla, nebatat az. Nebatat fazla, hayvanat az; Hayvanat fazla, insanlar az; Kâfirler fazla, müslümanlar az; Âmîler fazla, veliler az; Veliler fazla, asfiyalar az; asfiyalar fazla, enbiyalar az.