Hâkim, mahkeme, tahliye sözcükleri dillerine ilk yerleşen kelimelerden. Kreş eğitimi alan minikler, özgürlük kavramından habersiz, öğretmenlerinin mesaisi bittiğinde ona el sallayarak, "Siz de mi tahliye oluyorsunuz?" diyor.
Hapishanedeki yüzlerce tutuklu arasında yaşayan 'suçsuz mahkûmlar' onlar. Demir parmaklıklar ardında büyüyen yaşları 1-6 arasında değişen 58 çocuk, Bakırköy Kadın Ceza ve Tutukevi'ni evleri gibi benimsemiş. Evden ziyade koğuş kavramına aşinalar. "Sen hangi koğuşta oturuyorsun?" diye soruyorlar birbirlerine. Mahkemenin, duruşmanın, özellikle tahliyenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. Hâkim amcalarının karşısına çıkıp kendilerinin suçsuz olduğunu anlatmak, annelerini de affettirmek istiyorlar. Dersler bitince evine gitmek için hazırlanan öğretmenlere çocukların yönelttiği soru ise şu: "Öğretmenim siz de mi tahliye oluyorsunuz?"
'Minik mahkûmların' duvarlar arasında en sevdikleri yer tutukevinin bahçesindeki anaokulu. Dışarı çıktıklarında hayata diğer çocuklardan bir adım geride başlamamak için eğitim alıyorlar. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, bu önemli projeye 'Eğitimde Beyaz Yolculuk' diyor. Türkiye'de bir ilk olan proje kapsamında tutukevindeki anneleriyle kalan çocukların eğitim alması sağlanıyor. Kreşe gelip giden çocuk sayısı sürekli değişiyor. Geçen hafta aralarından ayrılan arkadaşlarının tahliye olup bir daha gelmeyeceklerini biliyor hepsi. Milli Eğitim'in görevlendirdiği Sena ve Elif öğretmen de çocukları gibi benimsediği öğrencilerine gözü gibi bakıyor.
Çikolata rengi bir çocuk çarpıyor gözümüze rengârenk kreşte. Annesi Güney Afrikalı, babası Türk. Henüz 4 yaşında Angel. 1,5 yıl önce gelmiş cezaevine. Tüm suçlardan habersiz, neden orada olduğunu bilmeden oynuyor arkadaşlarıyla. Annesiyle İngilizce, arkadaşlarıyla Türkçe konuşuyor. Babasına dair tek kelime etmiyor.
Baran ve Yağmur adlı ikizler cezaevinde dünyaya gelmiş. 3 yılın ardından bir başka cezaevinde kalan babalarıyla ilk kez iki hafta önce tanışmışlar. 'Baba' kelimesinin anlamını hâlâ bilmiyorlar. Baran, Sena öğretmeniyle evlenip koğuşta değil, evde yaşamak istediğini söylüyor.
Görkem, annesi mahkemeye her götürülüşünde ağlıyor. Annesinin kendisini orada bırakıp bir daha gelmeyeceğinden korkuyor. Annesinden ayrılmamak için anaokuluna bile gitmek istemiyor. 5 yaşında olsa da annesini, güzel oyuncaklara ve arkadaşlarına tercih ediyor. Koğuşa sınırlı oyuncak götürebildiği için çay kaşıklarından bebek yapıp oynuyor.
3 yaşındaki Tuana, iki abisinin karne aldığını öğrendiğinden beri kendi karnesini onlara göstermek için çırpınıyor. 'Ben de karnemi aşkıma, dayıma götüreceğim' diyor. Bir an önce annesiyle birlikte dayısına gitmek istiyor. Bir başka cezaevinde olan babasını bir süredir görmüyor. Annesi ise Tuana için babasının fotoğrafını istemiş.
minikler, sokakla tanışıyor
Başsavcılıktan ve annelerinden izin alınarak tiyatroya, alışveriş merkezine, parka götürülen çocuklar, sokakla tanıştıklarında ürkmüş. Binalar ve arabalar onları çok şaşırtmış. 'Ev ne demek, arabaların neden biri büyük biri küçük?' demişler. Küçük bir bakkal dükkânı gördüklerinde çığlık çığlığa sevinmişler. Öğretmenlerine sımsıkı tutunmuş, 'sakın yanımızdan ayrılma, bizi bırakma' diye tembihlemişler. Öğretmenlerini 'Biz ne zaman dışarıda yaşayacağız?' diye soru yağmuruna tutmuşlar. Sena öğretmen, çocukları teselli etmeye çalışsa da 6 yaşındaki Zilan 'beni kandırıyorsunuz' diye isyan etmiş, bir gün dışarıda yaşayacağına inanmadığını söylemiş.
Cezaevindeki çocukların özlemleri diğerlerine göre çok farklı. Koğuşta değil evde yaşamayı, parka gitmeyi, arabalara binmeyi, istedikleri zaman sokağa çıkabilmeyi istiyorlar. Hayvanlara da tutkun hepsi. Hapishane bahçesinde kedi gördükleri zaman sevinç çığlıkları atıyorlar, bekçi köpeğini sevebilmek için yarışıyorlar. Ezan duyduklarında "Allah'ım bizi buradan kurtar" diye dua ediyorlar. Bazıları ise annesinin cezaevinde çalıştığını, orasının işyeri olduğunu sanıyor.
Oysa onlar diğer cezaevlerinde büyüyen çocuklara göre çok şanslı. Çünkü kreş imkânına sahipler. Cezaevindeki yetkililer, bu örnek uygulamanın yaygınlaşmasının hem çocukların psikolojisi hem de ülke geleceği açısından iyi olacağını vurguluyor. Sivil toplum kuruluşlarının cezaevlerine kreş açılabilmesi için harekete geçmelerini talep eden yetkililer, sponsorlardan da çocukları oyun parklarına, hayvanat bahçesine götürmelerini istiyor.