Bediüzzaman, CHP’yi kastederek, “bu millet ihtiyarıyla, o partiyi katiyen iktidara getirmeyecek” der. Bu sözünün mübalağa değil, hakikat olduğunu yarım asırlık mazi tasdik etti.
CHP ilginç bir siyasi parti.
Kurulduğu günden bu yana konjüktöre göre politikalar üreten bir teşekkül.
İttihatçıların bazı özelliklerini günümüze taşıyan kadrolarının en göze çarpan yanı ise hırçınlıkları.
Düşman korkusu üzerine bina edilen dayatmalarla, “geliyor”, “elden gidiyor” ve “tehdit” korkutmasıyla günümüze kadar geldi.
Kurucusu, devrimi oturtmak için gözükara uygulamalarda bulundu. Kısa sürede çok işler başardı. Karşı çıkanlara “Gerekirse çok kafalar kesilecek” sözünü kullandı.
Çok partili sisteme geçişler komplolarla kadük bırakıldı.
Bu işe girişenler, anasından doğduğuna pişman edildi.
Valiler, aynı zamanda CHP İl başkanıydı.
Milli Şef ünvanı yakıştırılan İsmet İnönü, döneminde, ülke iyice kapalı devre günler yaşadı.
Türk Lirası değerliydi, ama yokluk dizboyuydu.
Kantolar tiyatrolar, halkevleri harıl harıl faaliyet gösteriyordu ama köyler yolsuz okulsuz, şehirler kasaba görüntüsündeydi.
Kızılay Anadolu insanına yasaktı.
İnönü dönemine atfedilen bir diğer başarı da, 2. Dünya Savaşı’na tarafsız kalarak katılmadığıdır.
Oysa bu da doğru değildir.
Türkiye savaşa katıldı ama geç kaldı. Bitime doğru katılma kararı verebildi ancak.
***
Bu CHP gerçekten ilginç bir siyasi parti.
Sol, dersen sol değil…
Çünkü, sol partiler kurulu düzene karşı çıkan, özgürlükçü halka taraf özellikler taşır. CHP ise, “halka rağmen”cidir.
Özgürlüklere karşın kamusal alanın bekçiliğini yapar.
İyi bekçidir ha…
“-Yassaaağ hemşerim geçemezsin!..”
Farklılıklara karşıdır…
CHP fikriyatına göre tek tip insan vardır yada olmalıdır bu ülkede. Herkes Türk, izin verildiği kadarıyla Müslüman ve Hanefidir.
Bu kriterlere karşı çıkan ya mürtecidir, ya bölücüdür ya “Ermeni dölü-kahpe Yunan”dır ya da Kızılbaştır. Ve dahi tehlikelidir.
Barıştan yana değildir…
Ülke içerisinde kardeşlik adına yapılan açılımlara karşı çıkar. Komşularla ticaretin gelişmesine “eksen kayması” ve “ideoloji ihracı” der ve karşı çıkar. Ermenilerle anlaşmaya Karabağ adına itiraz eder. Yunanistan ile ilişkilerde Kıbrıs’ı öne sürer. Kıbrıs için de çözümsüzlük taraftarıdır.
Sağ dersen sağ değil…
Sağ partiler, serbest dolaşımdan, serbest piyasadan, özel teşebbüsten, din ve vicdan hürriyetinden yanadırlar.
CHP’nin bu kavramlarla yakınlığı hiç olmadı.
Muhafazakar dersen muhafazakar değil…
Sağ partiler dünyanın her yerinde muhafazakardır, gelenekçidir. CHP ise gelenek ile muhafazakarlıkla hep kavga içindedir.
Genel Sekreter Önder Sav’ın, Hacca gideceğini söyleyen vatandaşa, sarfettiği alaycı sözler daha hafızalardan silinmedi.
Ama dayatmaların tepeden buyurganlıkların ilanihaye muhafazasını kastediyorsunuz o başka…
Yenilikçi dersen o da değil…
Yeniliklere karşı da hep dirençlidir. Devrimcilik ilkesini 1930’larla sınırlamıştır. Bu tarihten sonra koruma ve kollama işlevini üstlenmiştir.
Bu nedenle Boğaz Köprüsüne, barajlara karşı çıkmıştır.
Sosyal devletten yana değildir…
Sosyal devletin dargelirli vatandaşlara yardım eli uzatmasından daha doğru bir uygulama olamaz. Ama bizimkiler buna da karşıdırlar.
Belediyelerin ve Hükümetlerin gıda, kömür ve nakdi yardımlarına şiddetle karşı çıkar. Önceleri “seçim yatırımı” gerekçesiyle karşı çıkarken sonraları buna “sadaka kültürü” diye nitelendirerek muhalif olur.
Bunu daha uzatmak mümkün ama bu kadarı yeterlidir, sanırım.
“Bu ülkeye komünizm lazım olursa onu da biz getiririz” diyen sabık Ankara Valisi bu tavrı açıkça özetlemişti.
İşte bütün bu sebeplerden dolayı CHP halka açılamadı.
Bir daha iktidar olamadı.