Kıyamet yakındır:
Geçen haftanın çok tartışılan olayını tekrar edelim.
Ce He Pe İl Başkanları İzmit Müftülüğünü ziyaret etmiş.
Karşılama töreni ve sohbetten sonra, il başkanları şöyle demiş:
Diyanet her mahallede Kuran Kursu açabilir.
Şaşırtıcı olan, Baykalın aferin demesi.
Düne kadar din eksenli muhalefet yapan Ce He Pe, şimdi aynı argümanı kendi kullanıyor.
Yani:
Ce He Peliler dini siyasete alet ediyor.
Önce çarşaf.
Şimdi Kuran Kursları.
Yarın?
Acaba hangi açılımla arz-ı endam edecek?
*
Ce He Peye tepki kimden gelir dersiniz?
Tabii ki, kendi kanadından.
Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlundan. Diyor ki:
Oy için misyondan ayrılanları tarih affetmeyecektir.
Yine aynı toplantıda Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaşın hedefi CHP.
O da şöyle diyor:
Hangi partiden olursa olsun dini siyasete alet edenleri vatan haini olarak kabul ediyorum.
İki onursal başkandan CHPye onur eleştirisi.
İsterseniz, bu eleştiriye biz değil, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal cevap versin:
Hangi sapık zihniyet böyle anlar? Böyle anlayanı tedavi etmek lazım. (Murat Yetkinin röportajı, Milliyet)
*
Gelelim laiklik dersine.
Sabih Kanadoğlu Türk tipi laikliğine değindi:
Laiklik, evrensel tanım taşımıyor. Her ülkenin kendi yapısına, sosyal dokusuna ve mensup olduğu dine göre şekil alır. Türk laikliği vardır. Türk laikliğinde, devlet dinin işine karışacaktır ancak din devletin işine kesinlikle karışmayacak diyor.
6 Şubat 1937ye gidelim
Laiklik ilkesinin Anayasaya konulduğu tarih.. Anayasanın değiştirilemeyecek ve değişmesi dahi teklif edilemeyecek ilkelerinden olan Laiklik, herkesin bildiği anlamı ile din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak bilinir.
Hukuki anlamda: devlet ile dinin birbirine karışmaması olarak ifade edilir.
Siyasi anlamda: siyasal iktidarın, dinsel kudret ve otoriteden arındırılarak bağımsız hale getirilmesi
Yani laiklik ilkesinin Anayasaya girmesi tam 72 yıl olmuş. Ancak koskoca yargının onursal başkanı bile laiklik tanımında çuvallaması sizce garip değil mi?