Sağlık sektöründeki pek çok mesele tartışılıyor, bazı iyileştirmeler de yapılıyor, ama sıkıntıların tamamen aşıldığını söylemek mümkün değil. Hastalar şifa ararken, bazı işgüzarlar da onların sırtından haksız kazançlar elde ediyor. Teknolojik imkânların artmasına rağmen, bilhassa ilâç konusunda yapılan yolsuzluklar önlenemiyor. “Çatıda 1 milyon liralık ilâç bulundu” başlıklı haber (Radikal, 22 Haziran 2011) bile yaşanan sıkıntıların devam ettiğinin göstergesi.
Bir de bazı özel hastahanelerde yaşanan mescid sıkıntısı var ki, bu mesele gündeme dahi gelmiyor. Birileri muhtemelen “Başka işiniz mi yok, hastahane ile mescidin ne ilgisi var?” diyebilir. Öyle düşünenlere ve temsilcilerine ifade etmek isteriz ki, ‘namaz’ın, dolayısıyla ‘mescid’in her yer ile ve her zaman ilişkisi vardır ve olmalıdır.
Geçen gün, özel bir hastahanede ameliyat olan akrabamızı ziyarete gittik. Akşam namazı vaktiydi ve namaz kılmak için tarif üzerine mescide indik. Hastahane, kendi sınıfında ‘birinci sınıf’ kabul edilen, bizim tabirimizle ‘cilâlı’ bir hastahane. Mescid, binanın “eksi 2” katında, küçücük bir yer. Allah kabul etsin, namazımızı eda ettik; ama böyle ‘cilâlı’ bir hastahanede, mescidin -2 katında yer alması ve çok çok küçük olmasını da yadırgadık.
Mesele sadece mescidin küçük olması da değil. Mescidin hemen köşesinde bir lavabo var ve abdestler de orada alınıyor. Haliyle etraf ıslak, mescidin boyaları kabarmış ve aşırı rutubet kokuyor. Mescidde, ancak 7 ya da 8 kişi aynı anda namaz kılabilir. Namaz sonrası hastahanede çalıştığı kıyafetinden belli olan ‘alt kat’taki bir görevliye serzenişimizi ifade ettik. Netice değişir mi bilmiyoruz, ama hakikaten ‘cilâlı’ bir hastahaneye böyle bir mescid kesinlikle yakışmıyor.
“Bahsedilen hangi hastanedir?” diye merak edenler olabilir. Maksadımız bu ve benzer sıkıntıların sona ermesi, her hastahaneye ihtiyacı karşılayacak şekilde en az iki mescidin açılması olduğundan hastahane ismini anmadık. Çünkü bu sıkıntı sadece bir hastahanede yaşanan çarpıklık değil. Bildiğimiz ya da bilmediğimiz onlarca hastahanede, binlerce okulda, alış veriş merkezlerinde, yollarda velhâsıl her yerde yaşanabiliyor. O halde bu sıkıntıları sona erdirecek geniş çaplı bir kampanyaya ihtiyaç var. “Her okula iki mescid, her hastahaneye iki mescid, her alış veriş merkezine iki mescid” diyerek yola çıkılmalı ve ihtiyaç duyulan her yerde mescidlerin açılması temin edilmelidir.
Hiç kimse, “Namaz kılacak bir yer buldun, bununla yetin, başka isteme, şikâyet de etme!” demesin. Tamam herhangi bir hastahanede küçük ve küf kokan bir mescid de olsa onu açanlara teşekkür edelim. Ama hemen ardından da ihtiyacı karşılayacak şekilde yeni ve ‘küf kokmayan, eksi ikinci katlara atılmayan, görünür yerlerde’ bir mescid açılmasını da talep edelim. Bu, hem hasta hem de hasta yakını olarak hakkımız...
Geçenlerde namaz kıldığımız bir alış veriş merkezi yöneticilerine, mescidin yetersiz olduğu yönünde bir dilekçe vermiştik. Bir süre sonra aynı alış veriş merkezine gittiğimizde mescidin çok daha iyi, büyütülmüş, güzel ve rahat olan başka bir yere nakledildiğini gördük. (Teşvik olması bakımında bu alış veriş merkezinin ismini anmakta fayda var. Bahsettiğimiz alış veriş merkezi, Bayrampaşa’daki Forum İstanbul Alışveriş Merkezi’ydi. Yeni mescid ortalama 70 kişi alabilir.) Elbette bu değişiklik sadece bizim talebimizle olmadı. Muhtemelen mescidin yetersiz olduğunu düşünen onlarca kişi bu yöndeki taleplerini yöneticilere ulaştırdı ve mescid, ‘mescid’e uygun bir hale getirildi.
Her okula, her hastaneye, her alış veriş merkezine, velhâsıl ihtiyaç duyulan her yere “iki mescid” açılsın!
Yeni Asya