Fatih Karakılıç'ın haberi:
Hastalığın tedavi edilmemesi halinde çocuğun günlük yaşamını, uykusunu, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebileceğine dikkat çeken uzmanlar, "Besin alerjisinin tedavisindeki en önemli basamak, alerjen olduğu tespit edilen besinlerin çocuğa verilmemesidir. Bu konuda anne babalara eğitim verildiği gibi kreş ve anaokulu öğretmenlerine de bilgi verilerek, okuldaki yemeklerde çocuğun alerjik reaksiyon gösterdiği besinleri yememesi sağlanmalıdır." uyarısında bulunuyor.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji Bilim Dalı'ndan yapılan açıklamada, besin alerjisinin hayatın ilk bir kaç yılında en yüksek oranda olup, üç yaşa kadar olan çocuklarda yüzde 6'ya kadar çıktığı belirtildi. Açıklamada, "5 yaşından sonra görülme sıklığı çok azalmaktadır. Anne ve/veya babasında besin alerjisi veya bir başka alerjik hastalığı olanlarda görülme sıklıkları artmaktadır. Bireylere ve yaşa göre farklı olarak bir çok besine (inek sütü, yumurta akı, besin katkı maddeleri, kuru yemiş, fındık, fıstık, kabuklu deniz hayvanları, balık, konserve edilmiş veya işlenmiş besinler), karşı alerji sonucu görülebilir. Besin alerjisinin tanısı çocuklarda öykünün değerlendirilmesi, muayene ve çeşitli alerji testleri, diyet uygulanması, gerektiğinde kontrollü besin uyarı testi yapılarak konulabilir. Bazen etmenler tam olarak ortaya konamayabilir. Alerji deri testleri veya kan testleri yapılarak değerlendirilir. Elde edilen bulgular tedavide yön vericidir." denildi.
"TEDAVİYE UYULMAZSA HASTALIKTA İLERLEME GÖRÜLÜR"
Besin alerjisinin tedavisindeki en önemli basamağın, alerjen olduğu tespit edilen besinlerin çocuğa verilmemesi olduğunu işaret edilen açıklamada, konuyla ilgili anne babalara eğitim verildiği gibi kreş ve anaokulu öğretmenlerine de bilgi verilerek, okuldaki yemeklerde çocuğun alerjik reaksiyon gösterdiği besinleri yememesi sağlanması gerektiği dile getirildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Bulgular ortaya çıktığında tedavi etmek için gerekli ilaçlar kullanılabilir. İlaçları şurup, hap, merhem, iğne şeklinde olabilir. Olguların az bir kısmında besinlerle Anafilaksi (ciddi alerjik reaksiyon) görülebilmesi olup, bu olgularda hayati tehlike oluşabilir. Özellikle bu olguların yanlarında otomatik adrenalin (epinefrin) enjektörü taşınması ve gerektiğinde uygulanması gereklidir. Hasta yakınları bu enjektörlerin kullanılma şeklini öğrenmelidirler. Sağlık kuruluşuna ulaşana dek geçen sürede hasta için zaman kazandırıcı ve faydalı olmaktadır. Tedavisi planlanan hastaların uygun aralıklarla takip muayeneleri yapılır, aralardaki rahatsızlıklarını nasıl tedavi edecekleri konusunda bilgiler verilir ve halledemedikleri bir problemle karşılaştıklarında nereye başvuracakları kendilerine açıklanır. Hastalar kendilerine önerilen tedaviye uydukları takdirde hastalığın yineleme ve ağırlığında azalma görülür, tedaviye uyulmadığı takdirde hastalık bulgularında ilerleme görülebilir. Hastaların uygun aralıklarla izlenmesi ve hastalığın seyrine göre tedavinin yeniden düzenlenmesi en önemli noktalardan biridir. Besin alerjisi ile seyrek de olsa şiddetli alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir ve hayati tehlike oluşabilir. Hastalık tedavi edilmediğinde çocuğun günlük yaşamını, uykusunu, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Anafilaksi (ciddi alerjik reaksiyon) olgularında hayati tehlike oluşabilir."
Cihan