Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu Başkanı Figen Özbek, "Bir çocuk bakanlığı kurulmasını ve bu bakanlığın sadece çocukların sorunlarıyla uğraşarak politikalar üretmesini, sivil toplumla işbirliği yaparak çalışmalarını sürdürmesini talep ediyoruz" dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Özbek, çocukların cinsel istismarının rakamlarla tespitinin zor olduğunu dile getirdi.
Araştırmaların, çocukların en çok ev içinde hem duygusal hem de fiziksel istismara uğradıklarını ve çocukların en az yüzde 77'sinin ev içinde en az bir kez şiddet yaşadığını ortaya koyduğunu anlattı.
Özbek, son yıllarda çocuğa ve kadına karşı şiddet olaylarının artış gösterdiğine işaret ederek, "Bu olayların medya tarafından topluma yansıtılması ile daha çok dikkati çektiği düşünülse bile evde yaşananları kontrol etme imkanlarımızın olmaması, ailenin kutsallığı üzerinden oluşturulan gizlilik ve mahremiyet olgusu, bu konuda alınması gereken önlemlerin bu sebeple göz ardı edilmesi, bu çok önemli ve gerçekten vahim tablonun artarak çoğalmasına sebep olmaktadır" diye konuştu.
- "Kanunlarla belirlenmesine rağmen uygulamada hayata geçirilmedi"
Türkiye'de çocuk suçluluk oranlarının arttığına da işaret eden Özbek, şunları anlattı:
"Öncelikle aileden başlayan şiddet eylemleri ile travmaya uğrayan çocuklar, 18 yaşından sonra devlet korumasından çıkarılarak topluma bırakılan ailesi olmayan kimsesiz çocuklar, sokaklarda yaşayıp devlet denetiminden uzak kalan çocuklar oldukça, çocuk suçlu oranının artmaması düşünülemez. Devlet politikaları özellikle çocuklar için değişken olmamalıdır. Çocukların ev içinde, bakım evlerinde ve sokaklarda devamlı izlenir olması, anne-babaların ve bakım personelinin iyi eğitilmesi, çocukların sokaklarda yaşaması ve kontrolsüz dolaşımının engellenmesi için alınan tedbirlerin uygulanabilir olması çok önemlidir. Türkiye, Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalamasına rağmen ülkede hala 2 milyon 500 bin kimsesiz çocuk ve bir o kadar da suçlu çocuk bulunmaktadır."
Özbek, cezaevlerinde anneleriyle yaşamak zorunda kalan çocuk sayısının da iki binler civarında olduğunun tespit edildiğini kaydederek, cezaevlerinin kötü koşulları altında büyüyen çocukların da alternatif suçlu olarak kabul edildiğini söyledi.
Çocukların suç işlemesinin öncelikle toplumun bir eksikliğinin göstergesi olduğunu belirten Özbek, "yoksulluk", "eğitim ve öğretimden yoksun kalma", "ailenin kontrol edilememesi", "çocukların sokaklarda yaşaması"nı, suç işlemeyi beraberinde getiren unsurlar olarak sıraladı.
Özbek, bu çocuklar için yıllarca bir ıslah evi açılması için mücadele eden sivil toplum örgütleri ve UNICEF'in başarılı olamadığını dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Devlet politikaları bu konuda yetersiz kalmıştır. Bu sebeple çocukların suçluluk oranlarının artmasına şaşırmamak gerekir. Islah evleri şöyle dursun, tutukevlerinde kalan çocuklar bile kapalı cezaevlerinde korkunç suçlularla birlikte yaşamaktadırlar. Bu cezaevlerinde yapılmak istenen ıslah ve eğitim projeleri, cezaevine giriş yasakları ve bazı özel nedenlerle yapılamamaktadır. Suçlu çocukları izleme, eğitme ve daha sonra topluma kazandırma gibi önemli ve hayati çalışmalar ve bu konuda üretilmesi gereken politikalar maalesef devlet politikası haline gelmemiş, kanunlarla belirlenmesine rağmen uygulamada hayata geçirilmemiştir."
Bir çocuk bakanlığı kurulmasını ve bu bakanlığın sadece çocukların sorunlarıyla uğraşarak politikalar üretmesini, sivil toplumla işbirliği yaparak çalışmalarını sürdürmesini talep ettiklerini vurgulayan Özbek, "Tutukluluk süreleri içinde ıslah evlerinde eğitimlerinin ve psikolojik tedavilerinin yapılabilmesi, çocuk cezaevlerinin diğerlerinden ayrı tutularak, çocukların topluma kazandırılması ve istismarının önlenmesi sağlanmalıdır. Cezaevlerinde doğan ve anneleri yanında kalan çocukların devlet korumasına alınarak bakımlarının sağlanabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması zorunludur" dedi.
- "Devletin aileye yaptığı yardımın çocuklara da yapıldığını varsayamayız"
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu Başkanı Figen Özbek, toplumun geleceği olan çocuğun, doğumuyla başlayan süreçte, öncelikle aile içinde ve dışında korunması, tedbirlerin alınması, ailelerin izlenmesi ve eğitilmesi için devletin ve sivil toplum örgütlerinin bir arada çalışması gerektiğinin altını çizdi.
Ailenin yoksulluğunun çocuğun kaderi olmaması için devletin yoksul ailenin çocuklarına yönelik politikalar üretmesi ve sosyal güvenliklerini sağlamasının önemine işaret eden Özbek, "Devletin aileye yaptığı yardımın çocuklara da yapıldığını varsayamayız. Ailenin kendi kararı ile harcadığı bütçesinin çocuklara ayrılacak payının devlet tarafından denetlenir ve desteklenir olması gerekir" diye konuştu.
Özbek, sağlıklı bir toplumda yaşamak için çocukların duygusal ve fiziksel sağlığından işe başlamak gerektiğini aktararak, çocuklar için özel hastaneler ve rehabilitasyon merkezlerinin oluşturulması, ailenin sosyal güvencesi olmasa bile çocuğun doğumundan itibaren bu güvencenin devlet tarafından sağlanması gerektiğini söyledi.
Çocuk istismarının önlenebilmesinin, çocuk için özel olarak devlet politikaları üretmekle olabileceğini belirten Özbek, "Çocuğun ve ailenin izlenebilir olması, yoksulluğun ve sosyal güvencelerin çocuk için öncelikli ele alınması, kadının annelik görevini yaparken devlet güvencesine alınması sağlanmalıdır. Kadına karşı şiddetin artması, kadının çocuğunu koruma içgüdüsü ile eşinin şiddetine boyun eğmesi ile de ilişkilidir. Çocuğunun bakım evlerine gönderileceği, aç ve eğitimsiz kalacağı korkusu ile şiddete ses çıkaramayan kadını da bu tedbirler alındığında güvenceye almış olacağız" dedi.
aa