Perde arkasındaki zihniyetin, göndere, gönderdiği genç, belki de hayatının en büyük ihaneti olacak alçaklıkla, gönderden indirdiği bayrağı, içimiz yanarak, gönderenlere lanet ederek izledik... Öfke kınından çıkmak üzere iken, kendimizi “Ya sabır!” ile bayrağın ilelebet dalgalanmasına dua etmekle ve Allah’ın ıslah etmesi ümidi ile sakinleştirmeye çalıştık…
Gençlerin bu yaşta vatana ihanetinde ve ahlaksızlığın zirvelerini zorlamasında sadece perde gerisindekilerin, bozmaya niyetlilerin değil, ana – babaların ve eğitimcilerinde, büyük mesuliyeti var. Mutfakta ne varsa tabakla o gelir. Ana-babaların ve eğitimcilerin, çocukların dimağına koydukları, sokak tabaklarında sergilenir, sunulur... Elbette aldığı güzel eğitim ve terbiye ile zıvanadan çıkan, çocuklar ve gençlikte var. Genel itibari ile eğitim ve güzel ahlak almış gençliğin vitrini ve fiiliyatı ona göre oluyor.
Geçtiğimiz günlerde bir vesile ile tanıştığım çocuk eğitimcisi, Senem hanımla, milletlerin huzur garantisi olan, sağlıklı çocuk eğitimi, üzerine konuşmuştuk… Anaokulu öğretmeni ve bir süre de müdürlük yapmış Senem Altıntaş hanımın, çocukları, gözlerinin içi parlayarak ve çocukça heyecan ile anlatırken, bendeki şaşkınlığı görmüş ve, “Şaşırmakta haklısınız, bazen bende kendime şaşırıyorum. İnsan nasıl bu kadar başkasının çocuğunu sevebilir? Sümüğü akar, silersin. Altını pisletir, temizlersin hiç tiksinmeden ve çocuk ağlıyorsa, bir taraftan da utanmasın, sıkılmasın diye de teselli edersin. Tüm bunları bir öğretmen, başkasının çocuğuna yapabiliyor, yeter ki, işin içinde sevgi olsun. İnsanın mesleğine saygısı varsa, mesleğini seviyorsa, görevini içtenlikle yapabilir… Özetle diyebilirim ki: Öğretmenlik gerçekten vicdan işi, eğer vicdanın rahatsa, yetiştirdiğin çocuklara bir şeyler verdiğini görebiliyorsan, asıl emeğin karşılığını almış oluyorsun.” demişti.
Dileriz, bu zihniyet, bu heyecan çoğalsın. Senem öğretmenlerin çoğalması, geleceğe umutla baktıracaktır. Bir öğretmen bunu başarıyorsa, anne ve babaların asıl fedakârlıkları olacak olan çocukları, geleceğe sağlıklı genç ve zarar vermeyen birey olarak yetiştirmeleri çok daha önemli: yedirmeden, içirmeden, marka giydirmeden, eline telefon vermeden… Güzel ahlakla donatılan çocuklar, asıl servettir, umuttur…
Evet, istisnalara selam olsun… Çocukların ahlakını, vatan ve millet sevgisini, ilmik ilmik dokuyanlara, Allah korkusu ile delikanlı ve genç kız inşasına vesile olan ana babalara ve eğitimcilere selam olsun… Asıl imalatçılar, tasarımcılar onlar… Hayırlı nesil yetiştirenler, uzaya değil insanlığa mekik göndermiştir, huzurun teminatına fedai yetiştirmiştir. Başaranlara selam olsun ve helal olsun…
Hiçbir tasarım, hiçbir başarı, hiçbir kariyer, zarar vermeyen, ahlaklı ve vicdanı randımanlı çalışan çocuğa vesile olacak emek ve tasarım kadar önemli değildir. İnsan gibi insan evladına vesile olmak, mareşal rütbesi gerektiren ehemmiyettedir. Şuurlu baba, ilk temeli atmadan yemesine, içmesine helal sınırları içinde hareket ederek ve ahlakına sahip çıkarak tasarımı başlatmış olur. Şuurlu anne ise, ta hamilelikte çocuğun tasarımına, gelişimine kolları sıvar. Davranışları ve düşünceleri hareketleri ve oturup kalkması ile müspet uğraşıları, düşünceleri, erkeği ile sevgi dolu diyalogu, şekillendirir içerdeki masum inşaatı.
Muhabbet baki, kardeşlik baki, ama bunları yazmak zorundayım: kardeşim, yıllarca çocuk doğurtmadın, ırgat doğurttun, kendine para makinesi doğurttun. Her dünyaya gelen çocukla ellerini ovuşturdun. Kız olursa, yüklü gelecek başlık, erkek olursa, yeni bir iş gücü ve para musluğu demekti… Oysa unuttun, her çocuk gelecek için ya ayaklı bir bomba, yâda varlığıyla huzur ve katkı verecek birey… Elbette sadece suç sizde değil; sistemin büyük kazığı var. Sistem kazık attı atmasına da, sizler de eserlerinize, çocuklarınıza sahip çıkmadınız ki, şerde beyin kurucularının, kucaklarına teslim ettiniz… Şimdi kuruyorlar ve çocuklarınızı oynatıyorlar… Ya hayırlı çocuklar tasarlarsınız, kendinize ve memlekete huzur veren, ya da huzur bozma makinesi tasarlamış olursunuz ki, tüm insanlığın hayatını zehirler…
Yine son söz, Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman’dan olsun: “Sizdeki gençlik katiyen gidecek... Eğer terbiye-i İslâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve nâmusluluk ve tâatte sarf etseniz, o gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.”
Cümleten hayırlı Ramazanlar...