Böyle anne-babalar, evlâtlarına yaptıklarının esas karşılığını âhirette göreceklerdir ki o evlât, anne-babasından dâvâcı olacaktır.
Bu dünya pazarında insan, alacağı her şeyi bir değer ölçüsü mukâbilinde alır. Her şey, bir değer ölçüsü mukâbilinde satılır. Mesela kömür, tonla satıldığı için kantarla ölçülür. Şeker, kilo ile alınır. Altın, değerinden dolayı gramları ölçen kuyumcu terazileriyle tartılır. Lâkin Cenâb-ı Hak kıyâmet günü zerrelerin hesaba konulacağını bildirerek şöyle buyurmaktadır:
“Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim de, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.” (ez-Zilzâl, 7-8)
Yani kıyamet günü bütün emanetlerin ince ince hesabı sorulacaktır.
SELDE SÜRÜKLENEN KÜTÜKLER MİSÂLİ
Müʼmin, yapacağı her işi, önce ilâhî ölçülerle mîzân etmeli, dünyasına ve ukbâsına faydalıysa yapmalı, aksi hâlde uzak durmalıdır.
Velhâsıl günümüzde, içinde bulunduğu derin gafletinden dolayı sefâletini saâdet zannederek, selde sürüklenen kütükler misâli, zamanın akıntılarına kendini kaptırmış giden insanlığın elinden tutmak; bize emanet edilen toplumu o girdaptan kurtarmak; onlara ebedî ve gerçek saâdetin ne olduğunu anlatmak; îman ve vicdan borcumuzdur.
Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, 138. Sayı, Ağustos 2016