Çocuklara Allah’ı nasıl anlatalım?

'Her şeyin bir yaratıcısı ve idare edicisi olduğuna inanmanın, çocukların psikolojik yapılarına uygun olduğunu söyleyebiliriz'

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın yazısı

Allah'ı bilmek, tanımak, kalp ile tasdik, dil ile ikrar, İslam akidesinde, bir kişinin mümin olmasının ilk ve vazgeçilmez şartıdır. Ne var ki, insanların, ancak beş duyu organıyla algılayabildikleri varlıklar hakkında bilgi sahibi olabilmeleri ve bu özelliğin çocuklar için de geçerli olması, mücerret bir kavram olan Allah'a iman öğretiminde bir zorluğa sebebiyet vermektedir. Ancak bu zorluğa rağmen, iman öğretiminin ihmal edilemeyeceği de bir gerçektir.

Pedagog Rousseau'nun bu konudaki görüşü dikkate şayandır ve o şöyle der: “Bize, doğru olmamızı, birbirimizi sevmemizi, daima iyi ve merhametli davranmamızı, herkese, akrabamıza ve düşmanlarımıza bile vaatlerimizi tutmamızı emreden, insan mukadderatına hükmeden bir Hakim-i Mutlak bulunduğunu çocukların bilmesi icap eder.” (1)

Her şeyin bir yaratıcısı ve idare edicisi olduğuna inanmanın, çocukların psikolojik yapılarına da uygun olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyden önce, çocuk, düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden inanmaya hazır olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanmaktadır. Buna sadece dilin kabul edip inanışı değil, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışı gözüyle bakılmaktadır.

Doğru ve anlaşılır bilgiler verilmeli
Çocukların kolay inandıkları, kendilerine anlatılanları olduğu gibi kabul ettikleri bilinmektedir. Büyüklere sorduğu sorular, onun öğrenme merakını ve olumlu yaklaşımını gösterir. Anlatılanları dinlemeye ve kabul etmeye hazır olduğundan, ona doğru ve anlaşılır bilgiler vermek gerekir. Allah'ın yüceliği, çocuğun sevdiği her şeyi O'nun yarattığı, iyiliklerin ve güzelliklerin sahibi olduğu anlatılarak iman öğretimine başlanabilir. Çocuğun, bebekliğinden itibaren duymuş olduğu “Hû hû hû Allah / Sen uykular ver Allah” şeklindeki ninniler, “Allah kazadan beladan esirgesin”, “Allah uzun ömürler versin”, “Allah yardımcın olsun”, “Allah korusun” gibi dualar, çocuğun merak ettiği Allah hakkında sorular sormasına zemin hazırlamaktadır. İşte, bu soru sorma çağında çocuklara Allah anlatılırken birtakım hususlara dikkat edilmelidir.

Allah sevgisi esas olmalıdır
Çocuklara her zaman ve her hususta sevgi ile davranılması İslamî prensiplerden biridir. Kur'an-ı Kerim'de baba-oğul ilişkisini içeren ayetlere bakıldığında, her defasında, babanın oğula hitap tarzının, “Yavrucuğum, Oğulcuğum” şeklinde olduğu görülecektir (2). Aynı özellik hadislerde de göze çarpmakta ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.), çocuklara karşı, “Yavrucuğum” şeklinde sevgi ve şefkat ifadesiyle hitap ettiği görülmektedir (3). İslam eğitimcilerinden İmam Gazalî, Feridüddin Attar ve Keykavus da, çocuklara yönelik yazmış oldukları müstakil eserlerde, nasihatlerine, “Ey sevgili ve aziz oğlum, Yavrum, Oğlum, Ciğerparem, Ey aziz can, Biricik yavrum, Ey sevgili evladım” gibi sevgi ve şefkat yüklü ifadelerle başlamışlardır. (4) Yıllar sonra Rousseau'da da aynı hitap şeklini görmekteyiz. “Emil” adlı eserinde o da, “Azizim Emil, Sevgili Emil, Sevgili çocuğum Emil” gibi ifadeler kullanmaktadır. Bütün bu örnekler çocuğa sevgiyle hitap etmenin, önce ona sevgiyle yaklaşarak gönlünü kazanmanın gereğine işaret etmektedir. (5)

Allah sevgisi mi, Allah korkusu mu?
İnanç duygusunun temeline bakıldığında, iki esas duygu görülecektir: Allah sevgisi ve Allah korkusu. Bu duygular aynı zamanda ibadete yönelten faktörlerdir. Ancak bizim için söz konusu olan, henüz ibadet ile mükellef olmayan çocukta bu iki duygunun nasıl etki bıraktıklarıdır. Yerli-yersiz yapılan Allah korkusu telkinlerinin çocuk ruhunda birtakım olumsuz sonuçlara yol açtığı belirlenmiştir. (6)

Bu nedenle, denilebilir ki, ilk yaşlardan itibaren başlatılması gereken bu faaliyette Allah sevgisi esas olmalıdır. Zira henüz mücerret kavramların, suç ve cezanın, günahın ne demek olduğunu kavrayamayan küçük yaştaki çocukların, hayatlarında önemli bir rol oynayan korku duygusunun, “Allah korkusu” şekline dönüştürülmesi ve ebeveynin bundan faydalanma yoluna gitmesi yanlış bir tutumdur. Daha önemlisi, çocuğun ilk eğitimcisi olan anne babaların, çocuğun herhangi bir hatalı hareketini gördüklerinde “Allah seni taş yapar“, “Gözünü kör eder“, “Cehennemde yakar” vb. ifadelerle vazgeçirmeye çalışmaları, çocuğun ruh sağlığı ve gelecek hayatı için son derece zararlıdır.

Her şeyden önce, çocuğa Allah Teala'yı sadece “cezalandıran, azap veren biri” olarak tanıtmak, İslam akidesine ve eğitim ilkelerine ters düşmektedir. Çünkü, Allah Teala'nın, “Celal” (zalimleri kahreden, kötüleri cezalandıran) sıfatları yanında, pekçok “Cemal” (kullarını seven, koruyan) sıfatları da vardır. Gerçekte kullarını çok seven ve “sayılamayacak” kadar nimetler veren Allah Teala'yı, çocuğun henüz işlenmemiş, temiz ve saf zihninde, “kızan, azap veren, cezalandıran” biri olarak şekillendirmenin hiçbir doğru tarafı yoktur. Şurası unutulmamalıdır ki, çocuk ruhunu Allah korkusuyla disipline etmek, belki -bir müddet için- mümkündür; ama bu, kalıcı olmadığı gibi, birtakım zararlı sonuçlar da doğuracaktır. Oysa, çocukların disipline edilmesinde başvurulacak en tutarlı ve sağlıklı metot Allah sevgisine dayalı bir öğretimdir.

Sevgi ve bağlanma
Öte yandan, insandaki duyguları ve bunların nasıl geliştiğini inceleyen Psikanaliz de insanda en temel duygunun sevgi ve bağlanma duygusu olduğunu ileri sürmektedir. Gerçekte iman, ümit ve korku duygularını bir arada ihtiva eden bir kavramdır. Kur'an-ı Kerim'de, müminlerin vasıfları anlatılırken, onların hem Allah'ın rahmetini ümit ettiklerinden hem de azabından korktuklarından bahsedilmektedir. (7) Nitekim iman duygusu, sevgi ve korkudan kaynaklanarak, sonradan ümit, bağlanma ve hayranlık duygularına dönüşmektedir. Duygusal gelişmenin, zihinsel gelişmeden önce olduğunu tespit eden psikologlar, her şeyden önce, çocuğun kalbini kazanarak ondaki güven, ümit ve bağlanma duygularını geliştirmenin gerekli olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu nedenle, özellikle 3-8 yaşları arasında verilecek din eğitiminde, Allah'a iman öğretimi söz konusu olduğunda çocuklara Allah sevgisine dayalı bir öğretim metodu tercih edilmeli, Allah korkusu, ancak vicdan gelişiminin başladığı 8-10 yaşlarından sonra bahse konu olmalıdır.

Öte yandan, lise öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada da gerek öğretmenler, gerekse öğrencilerin, çocukluk yıllarında ailede gerçekleştirilen din eğitimi-öğretiminde, Allah korkusundan ziyade, Allah sevgisinin esas olması gerektiği hususunda görüş birliği içinde oldukları tespit edilmiştir. (8) İki örnek aktarmak istiyoruz.

Bir din görevlisi, 3-4 yaşındaki kızına, bir kandil gecesinde dinî konularda bilgi vermek ister. En çok her şeyi yaratan Allah'ı, sonra da bize iyi ve güzel davranış şekillerini öğreten Peygamberimiz’i sevmemiz gerektiğini söyleyince, çocuk:

- Ben Peygamber’i Allah'tan daha çok seviyorum, der. Babası şaşkınlıkla sebebini sorunca,
- Annem bana, “Allah yalan söyleyeni cehennemde yakar” dedi. Allah'ın cehennemi varmış, Peygamber'in cehennemi olmadığı için ben onu daha çok seviyorum, cevabını verir.

***

Altı yaşlarında bir oğlan çocuğu, yaramazlık yaptığı zaman mütemadiyen, “Allah seni sevmez, cehennemde yakar” telkinleriyle vazgeçirilmeye çalışılmaktadır. Bir sabah kahvaltısında çocuk birden bire, “Baba, bizim köyde de Allah var mı?” diye sorar.

Çocuğun bu sorusunu merak eden babası “Oğlum Allah her yerde vardır; ama niçin soruyorsun?” deyince çocuk:
“Eğer bizim köyde Allah yoksa, oraya gidecektim de…” cevabını verir.

Tedricilik esasına uyulmalıdır
Allah'a iman öğretiminde uyulması gereken esaslardan biri de tedriciliktir. Eğitim-öğretimde kolaydan zora doğru, azar azar, derece derece ilerlemenin önemi tartışılmaz. Bu metodun Kur'an ve Sünnet'te de yeterli derecede örnekleri vardır. Bu itibarla, Allah hakkında sorular sormaya başladığı devreden itibaren kısa ve doğru bilgiler, çocuğun anlayabileceği cümlelerle verilmelidir. Bunu yaparken, ona soru sorma imkânı da tanınmalıdır. Verilecek cevapların sade, sıkıntısız, laubalilikten uzak, ciddi, kısa ve tereddüde meydan vermeyecek şekilde olmasına dikkat edilmelidir. (9)

“Herkese derecesine göre davranılmasını” (10) emreden Hz. Peygamber, ayrıca, “İnsanlara anlayabilecekleri seviyede konuşunuz” (11) tavsiyesinde bulunmaktadır. Öte yandan, her hususta prensip olarak kabul edilebilecek, “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” (12) hadisinin de, iman esaslarının öğretiminde göz önünde tutulması gerekir.

Allah'a iman öğretiminde tedricilik prensibine örnek olması bakımından Sehl b. Abdullah et-Tüsterî'nin bir hatırasını nakledebiliriz. Ünlü mutasavvıf şöyle anlatır:

“Henüz üç yaşlarında idim. Gece kalkıp, dayım Muhammed b. Sivar'ın namaz kılışını seyrederdim. Bir gün dönüp bana şöyle dedi:
- Seni yaratan Allah'ı hiç anmaz mısın? Ben de:
- Nasıl anayım, dedim. Bunun üzerine dayım:

- Gece yattığın zaman, dilini hareket ettirmeden kalbinle üç defa ’Allah şahidimdir, benimle beraberdir ve beni görüyor, de!’ dedi. Ben de bu güzel söze bir kaç gece devam ettim, sonra durumu dayıma bildirdiğimde bana:

- Onu her gece yedi defa söyle” diye tavsiyede bulundu. Dediği şekilde bir süre daha devam ettikten sonra durumu kendisine bildirince, bu defa,
- Onu, her gece on defa söylemeye devam et, dedi. Devam ettim. Bu sözün tatlılığını kalbimde hissetmeye başladım. Bir yıl geçtikten sonra dayım bana:

- Sana öğrettiğim o sözü hafızanda tut ve kabre girinceye kadar devam et; şüphen olmasın ki, o sana, dünyada da, ahirette de fayda verir dedi. Ben de yıllarca devam ettim. Bu defa onun tatlılığını iç âlemimde iyice hissetmeye başladım. Sonra, bir gün dayım:
- Ey Sehl! Allah'ın beraber olduğu, şahidi bulunduğu ve nazar ettiği bir kimseye, hiç günah işlemek yakışır mı, dedi.”(13)

Dil gelişimine paralel eğitim
Kolaydan zor olana doğru bir yol izleyeceğimize göre, dil gelişimine paralel olarak, öncelikle çocuğa “Allah” kelimesi, İslam'ın tevhit inancını içeren “Kelime-i Tevhit” ve “Kelime-i Şehadet”i, bunun yanında “İslam'ın Şartları” ile “iman edilmesi gereken” hususları belirleyen “Amentü” metnini ezberletmekle, iman esasları öğretimine başlanabilir.
Konuşmaya başladıktan itibaren, kendilerine öğretilen kelimeleri ezberlemede çocuklar için herhangi bir zorluk yoktur. Onlar yakınlarının ilgisini çekmek için bol bol konuştukları bu devrede, dinî nitelikli kelime ve cümleleri, duaları, zevkle tekrarlayıp duracaklardır. Nitekim günümüzde Anadolu'da halen devam etmekte olan “soru-cevaplı öğretim”in faydalı olduğunu pek çok yetişkin ifade etmektedir, (15) Öte yandan, Hz. Peygamber'in konuşmaya başlayan çocuklara, birtakım dinî nitelikli cümleler ve ayetler ezberlettiğine dair rivayetler de (16) göz önüne alındığında, çocuğun dil gelişimiyle birlikte konuşmaya başladığı çağdan itibaren dinî eğitimin de gündeme gelebileceği, Allah'a iman hususunda çeşitli telkinlerin de bu dönemden itibaren başlatılabileceği sonucuna ulaşılabilir.

Bu bağlamda, Hz. Peygamber'in, fıtratla ilgili hadislerinden birinde “…Çocuğun bu (fıtrat) hali konuşma çağına kadar devam eder. Sonra artık ebeveyni onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusileştirir” (17) ifadesini zikretmemiz, dil gelişimiyle birlikte, din eğitiminin de başlatılmasının önemini ortaya koyacaktır. Nitekim 3-4 yaşları, hem Hz. Peygamber'in sünnetine, hem de pedagojik realiteye uygundur. (18)

Ben-merkezcilik özelliğinden faydalanma
Önce ben-merkezcilik (egosantrizm) kavramını kısaca açıklamak icap etmektedir. İlgili kaynaklarda egosantrizm, “Çocuğun çevresini keşfettiği, bu çevrenin, kendisi için yaratıldığı inancını taşıdığı ve başka kimselere aldırış etmediği bir dönem” olarak nitelendirilmektedir. Yine egosantrizmin, genellikle 2-6 yaşlarındaki çocuk üzerinde etkili olduğu ve bu dönemde çocuğun kendisi ile kendi dışında olanları ayıramadığı, ifade edilmektedir. Egosantrizm dönemindeki çocuk, dünyayı yalnız kendi bakımından görmektedir. (19) Ona göre, çevresindeki her şey, sadece “onun için” vardır. Bundan dolayı çocuk, konuşmalarında hep kendisinden bahseder, oyuncaklarıyla başkasının oynamasına izin vermez. Anne babasının, yalnız kendisiyle ilgilenmesini bekler ve bu yüzden, yeni doğan kardeşini kıskanır, onu istemez.

Yine bu duygunun tesiriyle çocuk her şeyin ona hizmet için yaratıldığına ve her şeyin bir gayesi olduğuna inanır. İşte, bu duygularla yüklü çocuğa, etrafında gördüğü tüm varlıkların ona faydalı olması amacıyla Allah tarafından yaratıldığı, anlatılmalıdır. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'deki ayetler çocuğun dikkatini çekecektir. (20) Bunun yanında, Allah'ın, yarattığı varlıkları sevdiğinden, özellikle çocukları daha çok sevip, onları, melekleri vasıtasıyla kötülüklerden koruduğundan bahsedilmelidir. Bu şekilde yapılan açıklamalar, çocuğun egosantrik duygularına hitap ettiği için, oldukça hoşuna gidecektir. Ayrıca, Allah'ın, insana çeşitli güzelliklerde “sayılamayacak” kadar nimetler sunduğu, yanlış davranışları hemen cezalandırmayıp, tövbe edilmesi için zaman tanıdığı, iyi ve beğenilen davranışlara kat kat mükâfatlar verdiği ve O'nun bizim Yüce Rabbimiz olduğu da anlatılmalıdır.

Cennet motifi kullanılmalı
Bu arada cennet motifi de uygun bir şekilde kullanılabilir. Çocuğun arzu ettiği her şeyin, cennette Allah tarafından onlara verileceği ve bu dünyada güzel davranışlarda bulunanların cennette çeşitli mükâfatlara kavuşacağı da anlatılabilir.

Çocukça isteklerinin yerine getirilmesi arzusunda olan çocuk için dua da önemli bir sığınaktır. Dua etmekle o, bir bakıma rahatlamakta ve huzur bulmaktadır. Zaman zaman çocuklar, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bakmaksızın “Allah'ım bana şunları şunları ver” diyebildikleri gibi, zaman içinde dua anlayışlarında -aşağıdaki örnekte olduğu gibi- gelişmeler de olabilmektedir.

Annesi ilkokul birinci sınıftaki çocuğuna Allah’a dua etmesini, Allah’tan her şeyi isteyebileceğini söylemiş. Çocuk bir elektronik uçak oyuncağı istiyormuş. Duasını annesine şöyle anlatmış:
“Biliyorum, Allah bana gökten oyuncak atacak değil. Ama senin kalbine, ’Çocuğuma bir elektronik uçak alayım‘ isteği verebilir, sen de bu oyuncağı bana alırsın.” (21)

Görüldüğü üzere, çocuk duayı egosantrik arzuları için bir “vasıta” olarak görmektedir. Ancak burada önemli olan, çocuğun her konuda ve her isteğinde, Allah'a yönelmesini sağlamaktır. Bu nedenle, anne babalar, çocuğa her zaman için, Allah'a dua etmesini tavsiye etmeli ve ezberleyeceği kısa duaları ona öğretmelidirler. Böylece çocuk, küçük yaştan itibaren dualar ile Allah'a yönelip bağlandığı gibi, istek ve arzularını O'na büyük bir içtenlikle arz ettiği için ruhî yönden de huzur içinde olacaktır.

Uykudan önce çocuğa, “Allah'ım! Beni, annemi, babamı, kardeşlerimi ve bütün müminleri Sen koru” şeklinde dua etmesi tavsiye edilmeli ve böyle yaptığı takdirde, meleklerin onu sabaha kadar koruyacağı anlatılmalıdır. Bunun olumlu tesirleri çocukta kısa süre sonra görülecektir.
korku duygusunun, “Allah korkusu” şekline dönüştürülmesi ve ebeveynin bundan faydalanma yoluna gitmeleri yanlış bir tutumdur.

Kaynakça:
(1). J. J. Rousseau, Emil, (ter. H. Ülken, A. Ülgener, S. Güzey) İstanbul 1966, s. 299.
(2). İlgili ayetler için bk. M. Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım? İstanbul 1987, s. 85.
(3). Bu konudaki hadisler için bk. Wensick, el-Mu'cemu'l-Müfehres, li Elfazi'l-Hadisi'n-Nebevi, Leiden 1943, I, 225.
(4). Bk. Gazali, Eyyühe’l-Veled (çev. L. Doğan) İst. 1963 s. 10 vd.; Keykavus, Kabusname, (çev. M. Ahmed) Tercüman 1001 Eser, I, 84, 87, 91, 102, 119, 199; Feridüddin Attar için bk. İslam Ansiklopedisi, MEBY 1966, II, 6-12.
(5). Rousseau, age, s. 356, 382, 387, 388.
(6). Bk. Atalay Yörükoğlu; Çocuk Ruh Sağlığı, 7. bs., Ankara 1984, s. 171 vd.; Mualla Öztürk; Din Eğitimi ve Çocuk Ruh Sağlığı (tebliğ), Ankara 1981, s. 206.
(7). Bakara, 2/218; A'raf, 7/59; Yunus, 10/15; Bu konudaki ayetlerin tamamı için bk. M. F. Abdulbaki, Mu'cemu'l-Müfehres, İst. Ofset ts. “Havf” ve “Reca” mad.
(8). M. Emin Ay, Din Eğitiminde Mükâfat ve Ceza, İzmir 1995, s. 176.
(9). Rousseau, age, s. 167.
(10). Ebu Davud, Edeb, 22.
(11). Münavî, Feyzu'l-Kadir, III, 377.
(12). Buhari, İlim, 11.
(13). Abdullah Ulvan, Terbiyetü'l-Evlad fi'l-İslam, Beyrut 1978, I, 169.
(14). Rousseau, age, 306.
(15). Bk. Beyza Bilgin, ”Okul Öncesi Çağı Çocuğunda Din” Kavramlar”, Din Öğretimi Dergisi, Ankara 1984. sy. 8-9, s. 26.
(16). San'anî, Musannef, Beyrut 1970, IV, 334.
(17). Müsned, IV, 24.
(18). Bk. Jacquin Guy; Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri (ter. M.Toprak), İstanbul 1976, s. 23.
(19). Bk. Refia Şemin, Karakter Formasyonu, İstanbul 1973, s. 17; Mithat Enç, Ruhbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara 1974, s. 30; R. Alaylıoğlu-F.Oğuzkan Ansiklopedik Eğitim Sözlüğü, İstanbul 1976, s.27.
(20). İnsanoğlunun egosantrik duygularına hitap eden ayetler için bk. İsra, 17/70; Ra'd, 13/2; İbrahim, 14/32, 33; Nahl, 16/12, 13, 14; Hacc, 22/65.
(21). Bilgin, agm, s. 29.

Moral Dünyası Dergisi

Aile Haberleri