Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allaha karşı gelmekten sakınanlara önder eyle (Furkan Sûresi,74)
Hiçbir baba evlâdına güzel edep ve terbiyeden daha değerli ve üstün bir miras bırakamaz. (Tirmizi)
Çocuk; mâzinin hiçi, hâlin küçüğü, istikbâlin büyüğüdür. Bu dünyada bana bir melek göster deseler, bir çocuğun yüzüne bakın derim.O sâf, o mâsûm yüz, melekten başka neye benzer ki?.. Çocuk, temiz bir toprak gibidir.Hangi tohum ekilirse, onun mahsûlü alınır.Ona gösterilen sevgi asla boşa gitmez. Sevgi enerjisinin üniforması yoktur ve bütün kapıları açan bir anahtardır. İslâm, çocuğun babasına üç büyük temel görev yükler:
Temiz ve güzel ahlâk sahibi bir anne seçimi.
Çocuğa güzel bir isim.
Dinî terbiye. (Kurânî ve imânî bir bakış açısı kazandırma)
Demekki İslâmiyet,çocuk daha dünyaya gelmeden önce babaya birinci görev olarak,çocuğu için târif edilen mânada bir anne (kendine eş) seçme işini hak olarak ortaya koymakla,çocuk terbiyesi konusunda sosyologların ve pedagogların hayal dahi edemeyecekleri önemli bir noktayı tesbit etmektedir.
Bundan sonraki safhalarda iş,isabetle seçilmiş bulunan anne ile birlikte daha kolay bir tarzda diğer hususlar yerine getirilebilmektedir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifade buyurdukları gibi;
1.Yaratılış itibariyle İmâna ve Kurâna en kolay talebe olabilecek,dinin mesajlarını en güzel biçimde alabilecek olan masum çocuklardır. İşte bu hakikate binaen,en bahtiyar çocuklar onlardır ki,Risâle-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine (anne-babasına) hürmet ve hizmet ve hasenatı (iyilikleri ve güzel amelleri) ile onların defter-i amâline (amel defterlerine) vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve ahirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlât olurlar. (Said Nursi,Lemalar,24.Lema,1.nükte)
2.Kadınların en önemli özlliklerinin ve fıtrî görevlerinin kaynağı,mayası şefkattir.
Bu şefkat menbaı olan anne,çocuğunun sâdece dünyevî geleceğini düşünerek onun hem ebedî hayatını tehlikeye atmamalı,hem de gösterdiği şefkatin zıddı bir karşılıkla evladından işittiği fena söz ve davranışları sebebiyle kendisini mutsuzluk girdabına sokmamalıdır.
3.Eğer bir anne,Cenâb-ı Hakkın bahşettiği şefkat potansiyelini yerinde kullanarak,biricik yavrusunu bu dünya entrikaları,cazibeleri ve ahlâksızlık bataklığında boğulmaması adına imân ve İslâmiyet aşısını ruhlarına ve gönüllerine baba ile birlikte şırınga ederlerse,o yavrunun bütün olumlu davranışları,güzel amelleri ve insanlığa yaptığı bütün hizmetleriyle elde ettiği sevapların aynısı,anne ve babaların sevap sayfalarında yazılmış olacağından,vefatlarından sonra da ruhlarına nurlar yağacak,kabirleri aydınlanmaya devam edecektir.
Böylece o evlât,değil onlardan dâvacı olmak,bütün ruh u canıyla şefaatçi olup ebedî hayatlarında onlar için mübarek bir evlât olma nimetine erişecektir.
Öyle ise, Çocuklarımızın gönül ve ruh dünyalarını karartan, zedeleyen ve etkileyen tüm unsurları onların hayatından uzak tutmalıyız.Kurândan ve Onun nurlu tefsiri olan Risâle-i Nurlardan asla mahrum bırakmamalıyız.
Şu Hadis-i şerifin mesajını iyi anlamalıyız: Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar. (Buhârî, Cenâiz, 80; Müslim, Bab no: 6)
Bu hadiste bizlere verilmek istenen temel mesaj, İslâm fıtratı üzere doğan yavruları batıl inançların,küfür ve dalâlet fırkalarının,menfi ideolojilerin,izmlerin,sefâhet odaklarının,insan tacirlerinin,misyonerlerin eline düşmekten koruma konusunda anne- babaya düşen büyük görevi ve sorumluluğu ihtar etmektir.
Her insan,lekesiz, tertemiz, iman ve İslâm'a en müsait bir hüviyette yaratılmıştır. Evet, her doğan, İslâm fıtratı (yaratılışı) üzerine doğar; fakat, anne- baba,öğretmen,medya,internet, arkadaş, çevre, toplum ve okul gibi dış tesirlerle, bunları lehinde veya aleyhinde değerlendirebilmek mümkündür. Ve fıtrata müspet veya menfi yönde müdahalede etkili unsurlardır.
Dinî şekillenmede tesirleri açık ve inkar edilemez olan anne- babanın, geleceğin neslini yoğurup yetiştirmede en büyük pay sahibi olduğunu unutmamak gerekir.
Bizlere, İlâhî Rahmetin bir eseri olarak bu mânevî cihatta sebat ve sadakatle istihdam olunmamız hususunda duâ ve niyetleriyle en büyük desteği veren cefakâr ve müşfik ebeveynlerimize şükran ve minnet duygularımızı arzetmeyi kutsî bir vazife addederken,Rahmet-i Rahmâna erişenlere üç ihlas,bir Fatiha göndermeye siz muhterem okuyucularımızı dâvet ediyorum inşaallah.