Çocuklarda alt ıslatma problemi ve çözüm tavsiyeleri

Bilimsel anlamda enürezis nokturna (gece alt ıslatma) ve enürezis diurna (gündüz alt ıslatma), bir de enürezis kontinuum (gece ve gündüz alt ıslatma) olarak bilinen alt ıslatma problemi okul çağına gelmiş çocuklarda ciddî problemlere sebep olmaktadır.

Özellikle de yatılı okuyan öğrenciler de bu sorun daha ciddî boyutlara ulaşmaktadır. Bazen utanılmakta ve aileler tarafından gizlenmekte, çözüme giden yol tıkanmaktadır. Genel bir kanaat olarak, büyüyünce geçer anlayışı, çözüm arayışını yok etmektedir. Gerçekten alt ıslatma probleminin bir kısmı büyüyünce geçmektedir. Bir kısmı da büyüyünce geçmemekte, kişinin sosyal hayatta, hatta evlilik hayatında ciddî sorunlara yol açmaktadır. Bu anlamda bu problemin küçük yaşta çözülmesinin önemi anlaşılmaktadır. Çünkü belli bir yaştan sonra çözüme gitmek maalesef daha da zor olmaktadır.
Okul çağındaki çocuklar arasında yaklaşık % 5 oranında görülebilen alt ıslatma problemi, 14 yaşından sonrası için % 2 civarında seyretmektedir. Bu oranlar da problemin çok da hafife alınmaması gerektiğini anlatmaktadır.
Problem denilebilmesi için; Çocuk gelişimine bakıldığında gündüz için tam olarak mesane kontrolü 2–3, gece için mesane kontrolü 3–4 yaş arasında oluşmaktadır. 5 yaşını geçtiği halde alt ıslatmaya devam eden, haftada en az 2 defa bu durumu yaşayan ve en az 3 aydır devam eden alt ıslatmalar bu problemin varlığını göstermektedir.
NEDEN
KAYNAKLANMAKTADIR?
Bu problemin varlığı tek bir sebebe doğrudan bağlanamamaktadır. Ancak bazı sebeplerin birlikteliğiyle oluşabilmektedir. Bu sebeplere bakacak olursak şunları görmekteyiz;
nAilesel yatkınlık; ailede genetik olarak bu probleme yatkınlık olabilmektedir. Bu problemi yaşayan öğrencilerin büyük kısmının birinci dereceden akrabalarında da (çocukluklarında) bu problemin varlığı dikkat çekmektedir.
nMesane fizyolojisi ile ilgili sıkıntılar; mesane kapasitesinin işlevinin düşük olması ya da dolmadan kasılmaya ve boşalmaya sebep olması, mesane kontrolünün birey tarafından sağlanamaması.
nGelişimsel sıkıntılar, öğrencilerin gelişiminin bazı alanlarda gecikmesi.
nErken yaşta idrar üretiminin daha fazla olması.
nHormonal etkenlerin de payının olduğu bilinmektedir.
nTuvalet eğitimine erken başlanması ya da katı tuvalet eğitiminin uygulanması.
nBazı hayat olayları (yakın kaybı, kardeşin dünyaya gelmesi gibi).
nBir de bilinemeyen, ancak normal gelişimden sapmaların ve muhtemel başka problemlerin tetiklemesi.
PEKİ, ÇÖZÜM NE?
Öncelikle ailenin böyle sorunların çok normal ve utanılacak bir durum olmadığını bilmesi gerekmektedir. Ayrıca aile içinde anne baba ve varsa başka yakınlar çocuğa karşı ortak bir tavır sergilemelidirler. Çocuğu utandırmadan, kırmadan yaklaşmak çok önemlidir. Yani özetle olumlu tavır çok önemlidir. Bu olumlu tavırla;
nÇocuğa yatmadan birkaç saat öncesine kadar çok fazla sulu besin verilmemelidir.
nÇocuğa yatmadan önce mutlaka idrarı yaptırılmalıdır.
nÇocuğa psikolojik olarak ortam oluşturulmamalıdır. Bunu daha da açacak olursak, yaşadığım bir durumu anlatmam yeterli olacaktır. Bir gün 1. 2. ve 3. sınıf ailelerine seminer verdikten sonra bir anne, kızının alt ıslatma probleminin olduğunu söyledi. Biraz bilgi istediğimde annenin çocuğa her gece bez bağladığını öğrendim. Anne bir anlamda ‘Buyur kızım altına yap’ demekteydi. Böyle bir durumun oluşmaması için özen gösterilmelidir.
nÇocuğa mesane kontrolü sağlamak için, mesane alıştırmaları yapılmalıdır. Yani idrarı tutma ve bırakma, idrarı geldiğinde bir süre bekletme gibi alıştırmalar. Gün içinde kısa aralıklarla bu alıştırmaların yapılması çok faydalı olmaktadır.
nÇocuğun yatma saatinden bir-bir buçuk saat sonra çocuk uyandırılmalı ve idrarı yaptırılmalıdır. Daha geç uyandırırsanız, geç kalabilirsiniz. Ancak burada önemli olan çocuk idrar yapmak için uyandığını bilmelidir. Verdiğim örneğe dönecek olursak anne çocuğunun ağladığını ve bu yüzden kıyamadığını söylemişti. Bırakın çocuk ağlasın, sızlasın. Birkaç gün ağlar, sonra alışır. Ne yaparsa yapsın çocuğa, kalkıp idrarını yapmak zorunda olduğu mesajı verilmelidir. Kesinlikle tavrınız açık ve net olmalıdır. Ancak bu çocuğu kırmak ve kötülemek anlamına da gelmemelidir.
nEn önemlisi de bir grafik oluşturulmalı ve çocuk günlük takip edilmelidir. Kuru ve yaş gibi işaretlemelerle belirtilen günler haftada bir sayılmalı, haftalık olarak kuru günler belirlenmelidir. Kuru gün sayısındaki artışlar oldukça, çocuğa, anlamlı hediyeler verilmelidir. Yani, çocuğu mutlu edecek hediyeler seçilmelidir. Yeri gelir bu başını okşama veya öpme bile olabilir.
nBir de ilâç tedavisi vardır ki bu daimî bir çözüm olmamaktadır. İlâç verilmesi kesildiğinde çocuk tekrar bu problemle başbaşa kalabilmektedir. Bu anlamda yukarıda anlattığım yöntemler daha etkili ve kalıcı çözümde daha önemlidir.
Yukarıda bahsettiğim anneye de bu tavsiyeleri vermiştim. Ayrıca çocuğa ilişkin gerekenleri yaptıktan sonra bana da gelişmelerle ilgili bilgi vermesini istemiştim. Aradan sekiz dokuz gün geçmişti ki, anne tekrar geldi. Söylenenleri yaptığını ve o günden sonra çocuğunun sadece bir gün altını ıslattığını, ondan sonra hiç olmadığını söylemişti. Ben de çok mutlu olmuştum… Özetle en önemli nokta ailenin yaklaşımı ve azmi. Tabi her zaman için bu olay gibi hemen sonuç alınamayabilir…
Yeni Asya

Aile Haberleri