Sürü sürüdür, çobanına bakılmaz.
Aklını kullanmayan, kalbini çalıştırmayan ve vicdanını işletmeyen kişinin rehberi ne kadar iyi olursa olsun kendisini kitle psikolojisinden kurtaramaz.
İyi kişi kendini kurtarır ama iyiliği yaşamayan ve yaşatmayan kendince iyi gördüklerinin etrafında toplanıp krallığını ilan etmemiş kişinin kralcılığını yapıp takım tutar gibi fanatikçe körü körüne sever ve karşı tarafa da delicesine düşmanlık eder.
Sadece liderinin her yaptığını değil kendinin ve saz arkadaşlarının da yaptıklarını bütünüyle doğru görür ve karşı taraftakilerin doğru yaptıklarını ve güzel tarafını görmek istemez. İster akrabasından ister dininden ister memleketinden olsun yine de onlar yabancıdır, ötekidir.
Saygı duyulmayı hak etmeyen, hor görülen ve hakaret edilmesi gereken kişiler olarak görülür.
İnsanlar arasındaki boşluklarda bir tür aforoz, tekfir, mezhepçilik, cemaatçilik ve particiliktir yaşanan kadrolaşma.
Karşıdaki insan mı Müslüman mı vatandaş mı akraba mı arkadaş mı artık önemli değildir.
Tarihsel bir düşmanlık da iliştirilir hormonlu kutsal davaya.
İnsanların çoğu gerçekten inanmıyorlar, inanıyor gibi davranıyorlar yoksa bu kadar saldırgan, kaba ve yaftacı olamazlardı.
Ya bizden ya onlardansın deme seviyesizliğinde adam asmaca oyunları oynanıyor kahve köşelerinde ve sanal âlemlerde.
Kendimizin ve yanımızdakilerin insan olduğunu düşündüğümüz kadar diğerlerine de mi birazcık insan olsak acaba?
Çünkü onlar da insan, senin gibi benim gibi ruh ile kalbi ve sevdikleriyle sevenleri var.
Hatırlatayım dedim.
Yoksa bugün gâvur saydıklarımız yarın sevaplarımızı alan Müslüman ve iyiliklerimiz isteyen insan kardeşlerimiz olarak ilahi mahkemede karşımıza çıkabilirler.
(AD)