Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Cum'a Suresi 9-11. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
9 . Ey îmân edenler! Cum‘a günü namaz için seslenildiği (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır. (*)
10 . Nihâyet namaz bitince, artık yeryüzünde dağılın ve Allah’ın lütfundan (rızkınızı) arayın ve Allah’ı çok zikredin; tâ ki kurtuluşa eresiniz!
11 . Böyle iken (bir kısmı), bir ticâret veya bir eğlence gördüklerinde, ona akın ettiler ve seni ayakta (hutbede) bıraktılar. (**) De ki: “Allah’ın katında bulunan (mükâfât, dünyaya âid) eğlenceden de ticâretten de hayırlıdır. Çünki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
(*) “Demek derd-i maîşet için namazını terk eden, o nefere (askere) benzer ki: Ta‘lîmi ve siperini bırakıp, çarşıda dilencilik eder. Fakat namazını kıldıktan sonra Cenâb-ı Rezzâk-ı Kerîm’in (bol rızık verici ve ikrâm edici olan Allah’ın) matbaha-i rahmetinden (rahmet mutfağından) ta‘yînâtını (ona ayrılan rızkını) aramak, başkalara bâr (yük) olmamak için bizzat gitmek güzeldir, mertliktir, o dahi bir ibâdettir.” (Sözler, 5. Söz, 12)
(**) Resûl-i Ekrem (ASM) bir Cum‘a günü hutbe okuyordu. O yıl, çok şiddetli bir kıtlık ve kuraklık hüküm sürmüştü. Tam bu esnâda Şam’dan gelen bir kervanın Medîne’ye girmesi üzerine birçok kişi, hemen kervana doğru koştular. Resûlullah (ASM)’ın yanında, rivâyetlere göre on iki veya kırk kadar kimse kaldı. Bunun üzerine Hz.Peygamber (ASM): “Eğer bu kalanlar da olmasaydı, tepelerine taş yağdırılırdı!” buyurdular. (Celâleyn Şerhi, c. 8, 9; İbn-i Kesîr, c. 3, 901)