Risale Haber-Haber Merkezi
Cemaatleri özellikle de Nur cemaatlerini çok yakından tanıyan, Odatv'de yazmasına rağmen verdiği doğru bilgilerle bilinen Asiye Güldoğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Nurculuk politikası"nı yazdı.
Müstear isim olan Asiye Güldoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Nurcuları eleştirenleri hoş karşılamadığını" söyledi.
Erdoğan'ın, Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerini ve Nur cemaatlerinin bilhassa FETÖ fitnesinde kendisine verdikleri desteği "değerli" bulduğuna dikkat çeken Güldoğan, "Nurcuların bu desteği, Erdoğan Gülen savaşında oldukça “kritik ve önemli” bir destekti. Her yeri ele geçirmiş Fethullahçıların halk nezdinde itibar görmemesinin sebeplerinden biriydi Nurcuların hükümetin yanında yer alması. Fethullahçıların işi darbe girişimine kadar götüren yollara sapması hem gerçek “hedeflerinin açığa çıkması”, hem de “halk tarafından yalnız bırakılması” yüzünden oldu" dedi.
Güldoğan'ın yazısındaki bazı bölümler şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasa, Nurculuğa FETÖ muamelesi yapacaklar!
Said Nursi ile Fethullah Gülen’i birbirine benzeten, birbirinin devamı kabul eden çevreler, sadece bütün dini yapılanmalara ve “gerici-yobaz-şeriatçı” şeklinde toptan bu akımlara karşı olanlar değil. Ak Parti’nin içerisinde de, “Aralarında bir fark yok” anlayışında olup mesafeli duranlar bulunuyor. Hatta bunların bir kısmı, bürokraside etkin yerlerde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasa, “Nurculuğa karşı seslerini yükseltecek, onları da FETÖ'cülere yönelik yaptırımların yapılmasını talep edecekler” var. Bazıları sosyal medya mecrasında bu tarz görüşlerini belirtmekten çekinmiyor. “Said Nursi’yi Fethullah Gülen’in öncüsü” olduğunu düşünenler, Erdoğan’ın FETÖ’ye karşı Nurcuları savunmasına, “İkisi de aynı, aralarında ne fark var ki” eleştirisi getiriyorlar.
2010’lu yıllara kadar Gülen’i öven, takdir eden, dua eden tavır içindeydiler
Erdoğan neden Nurcuları destekliyor? Gerçekten destekliyor mu?
Çeşitli konuşmalarda alenen Nurcuları, Said Nursi’yi öven sözler sarf etti, Said Nursi’nin ve bütün Nurcuların “en büyük rüyası” olan Risale-i Nur’ların Diyanet vasıtasıyla yayınlanmasını sağladı.
Bunları sadece “siyasi manevra, FETÖ’ye karşı destek almak” amacıyla yapmadı. Genelde “geldiği siyasi damar” Milli Görüş’ün Nurculara karşı “geçmişten gelen mesafesi”olmasına rağmen, iki ayrı damarı ve bütün dini grupları bir havuzda toplamak başlıca hedeflerinden biriydi.
“Hocaefendi ‘Nurcuyum’ deseydi bu kadar büyümezdik, solcuların bile gönlüne girdik. Bugün Ecevit dahi bizi himaye ediyor” diyorlardı diğer Nurculara karşı. Zaten 1970’li yıllardan itibaren bölünmelere uğrayan diğer Nurcu gruplar da, artık devasa cemaat haline gelen cemaatin büyüklüğünü kabullenmişti. Tedbir ve takiyye metoduyla, “Hak yolunda, Risale-i Nur hizmeti şiarında 'Nurcuyum' demeden ihlasla gayret gösterdiklerini” düşünüyorlardı. “Orgeneraller, yüksek rütbeli subaylar, hakimler, savcılar, emniyet müdürleri, Harp Okulu’nda ve Hava Kuvvetleri’nde etkin bir güce ulaştıkları” haberleri geldikçe, “Nereden nereye, bugünleri de gördük” duygusuyla takdir ediyorlar, mutlu oluyorlardı, dua ediyorlardı. Farklı gruplar haline gelen Nurcuların ağabeyleri Mustafa Sungur, Ahmet Aytimur, Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı, M. Emin Birinci 2010’lu yıllara kadar Gülen’i öven, takdir eden, dua eden tavır içindeydiler. Oysa her biri, 1970’li ve 80’li yıllarda onun hizmet tarzına karşılardı.
Gülen ile Nurcular arasındaki fark
Oysa Gülen cemaati 90’lı yıllarda “pek çok yüzlerinden” biri olan “Nurculuk’tan uzaklaşmış, FETÖ’ye evrilmişti” fakat Nurcular bunu anlayamamışlardı. Gülenciler için şahs-ı manevi yoktu, şahıs vardı artık: Fethullah Gülen. Nurcuların temel anlayışı “Risale-i Nurlar ile irşad etmek, kalplere iman aşılamak, bu yolda bütün cefalara gerekirse katlanmak” iken, Gülen cemaatinde artık “Fethullah Gülen’in yıllar içinde çoğalan kitapları, Risale-i Nur’un yerini” alıyor, Said Nursi’nin Sözler, Şualar, Lemalar kitaplarının yerine, Fethullah Gülen’in Sonsuz Nur, Kalbin Zümrüt Tepeleri, Prizma gibi kitapları okunuyordu. Risale-i Nur külliyatı derslerinin yerine, Fethullah Gülen külliyatı dersleri yapılıyordu. Asıl hedef iman kurtarmak değil, devleti ele geçirip tepeden imanlı idarecilerin işbaşına gelmesiydi.
7 Şubat MİT operasyonundan sonra Nurcular devreye girdi
Gülencilerin bu hamlelerini ve asıl hedeflerinin ne olduğunu Fenerbahçe Kulübü'ne yapılan operasyonla ve Emekli Orgeneral İlker Bağbuğ’un içeriye atılmasıyla anlamaya başladı. 7 Şubat MİT operasyonu ise Gülencilerin hedefinin ne olduğunu “açık adres” gibi göstermişti.
Fakat Ak Parti tabanıyla Gülen cemaati o kadar iç içeydi ki, açıktan dillendirmenin sıkıntılı olacağını düşünüyordu. İşte bu süreçte Nurcular devreye girdi. Nurcu ağabeyler, Gülen cemaatinin gerçek hedefini anlamışlardı. Fakat Nurcular tarz olarak hem hükümetten bir şey talep etmiyorlar, sadece hizmetlerine bakıyorlar, hem de Gülencilerin “devlet içinde devlet” olduğunu gördükleri için o konuda bir şey söylemenin “tesirli olmayacağını” düşünüyorlardı.
Nurcu, asker kökenli bir profesör "Gülencilerin darbe yapacaklarını” söylemiş Erdoğan itibar etmemişti
Gerçi Nurculuğuyla bilinen asker kökenli bir profesör, bir toplantıda bir ara yanyana geldiği Erdoğan’a, ”Gülencilerin devleti ele geçirmek hedefinde olduğunu, hatta darbe bile yapabileceklerini” söylemiş ama Erdoğan bu sözlere itibar etmemiş, “Türkiye’de darbe dönemi geçti” demişti. 7 Şubat’ta Mit kumpasının ardından asker kökenli profesör ile görüştü ve anlattıklarını dinledi. Yine de açıktan hedef almadı, gizli bir mücadele içine girdi. Çünkü hem tabanların iç içeliğinin getireceği sorunları, hem de “Nurcu diye bilinen Gülencilere” yönelik açıktan bir tavra diğer Nurcuların nasıl tepki vereceğini tam kestiremiyordu.
Nurcuların desteğiyle FETÖ’ye açılan savaş
Birkaç Nurcu kökenli milletvekilleriyle görüştüğünde, mensubu oldukları grubların hükümetin yanında yer alacağını anlamıştı. 1 Aralık 2012’de vefat eden Mustafa Sungur’un cenazesinde, Erdoğan Nurcu ağabeylerle görüştü. Mehmet Fırıncı, Hüsnü Bayram, Abdülkadir Badıllı ve Abdullah Yeğin, tıpkı Mustafa Sungur gibi Said Nursi’nin has adamlarıydı.
“Siz nerdesiniz, hükümetten bir isteğiniz yok mu” diye sordu ağabeylere.
Duacı olduklarını söyleyen ağabeyler, “Sizin için ne yapabilirim” diyen Erdoğan’a üç konuyu dile getirdiler.
1. Said Nursi ve bütün Nurcuların en büyük hayali, devletin Risale-i Nur’ları basmasıdır. Uzun yıllar Risalelerin yasak olması nedeniyle cemaat olarak çok çektikleri için, Risale-i Nur’ların devlet tarafından sahiplendiğini dünya gözüyle görmek istiyorlardı.
2. Gülen cemaati, Nurculuğun asla tasvip etmeyeceği bir anlayışla Risale-i Nurlar’ı sadeleştime işine girmişti. Bütün ağabeyler buna kesin karşıydı. Devlet müdahale ederse, Risale-i Nurlar’ın aslı korunmuş olacaktı.
3. Nurculukla Fethullahçılık ayrı ayrı şeylerdir. Her ne kadar Risale okusalar, bazı güzel hizmetlerde bulunsalar da, ne Said Nursi ile Fethullah Gülen, ne de Nurculuk ile Fethullahçılık aynı değil, tersine tarz olarak çok farklılardı. Nurcular Fethullahçılığa karşıydılar.
Özellikle üçüncü madde üzerinde, “ezbere bildikleri Risale’den pasajlar okuyarak” izahatta bulundular. Said Nursi, şahsını ön plana getirmemiş, kendisinin de Risale talebesi olduğunu belirtmişken Fethullah Gülen şahsını öne çıkarmıştı. Sade bir hayatı tercih eden ve bir iman kurtarma hareketi olan Nurculuğun, şatafatlı hayatı ve dünyevi hedefleri olan Fethullahçılıkla karıştırılmaması gerektiği, bu konuda imkan verilirse medya organlarında açıklamalar yapabileceklerini söylediler.
Erdoğan, ilk iş olarak “Risale-i Nurlar’ın Diyanet tarafından yayınlanması” talimatını verdi
Nurcuların bu tavrını gören Erdoğan, ilk iş olarak “Risale-i Nurlar’ın Diyanet tarafından yayınlanması” talimatını verdi. Risale-i Nur’ları aslına uygun olmayan şekilde basanların o kitapları yayınlamasını engelledi. Sonra “dershanelerin kapatılacağını” söyleyerek, “Paralel devlet” ilan ettiği Gülencilere açıktan savaş ilan etti.
Farklı gruplara bölünseler de, toplamda Fethullahçılardan daha büyük olan Nurcuların Mehmet Fırıncı, Hüsnü Bayram, Abdülkadir Badıllı ve Abdullah Yeğin gibi ağabeyleri, televizyonlara çıkıp Fethullahçılara karşı Erdoğan’ın yanında olduklarını ilan ettiler, Fethullahçıların, Nurculukla alakaları olmadığını uzun uzadıya anlattılar.
Erdoğan, Nurcuları eleştirenleri hoş karşılamıyor
Nurcuların bu desteği, Erdoğan Gülen savaşında oldukça “kritik ve önemli” bir destekti. Her yeri ele geçirmiş Fethullahçıların halk nezdinde itibar görmemesinin sebeplerinden biriydi Nurcuların hükümetin yanında yer alması. Fethullahçıların işi darbe girişimine kadar götüren yollara sapması hem gerçek “hedeflerinin açığa çıkması”, hem de “halk tarafından yalnız bırakılması” yüzünden oldu.
O yüzden Erdoğan, Nurcuların “zor zamandaki” desteğini değerli buluyor. Nurcuları eleştirenleri de hoş karşılamıyor.