Ahmet Bilgi-RİSALEHABER
Prof. Dr. Niyazi Beki’nin Risale Haber’de yayınlanan ebced hesabıyla koronavirüs salgınının bitiş tarihine dair yazısı büyük ilgi gördü.
Yaptığı istihraç neticesinde koronavirüsün etkisinin 25-26 Mayıs 2020 tarihlerinde Allah’ın izniyle en aza ineceğine dikkat çeken Prof. Beki’nin bu iddiasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da aynı tarihlere işaret etti.
Prof. Niyazi Beki’nin benzeri bir istihracı 1999 Marmara depremi için de yaptığı ortaya çıktı. Depremle ilgili istihracın şahidi ise daha çok Cüneyd Suavi ismi ile bilinen Prof. Dr. Şükrü Şumnu.
Cüneyd Suavi, Nesil Yayınları arasında yayınlanan “Kesilen Gitar” adlı kitabında Prof. Beki’nin depremle ilgili Kur’an’dan yaptığı 1999 Marmara Depremine dair istihracına yer veriyor.
İşte Cüneyd Suavi’nin 2015 baskı tarihli ‘Kesilen Gitar’ kitabının 225 ve 228 sayfaları arasındaki ilgili bölüm:
PROF. NİYAZİ BEKİ 1999 MARMARA VE DÜZCE DEPREMLERİNİ KUR'AN'DAN HABER VERDİ
Üstat Bediüzzaman: “Harb-i Umumiyi gören ihtiyardır.” der.
Çok şükür ikincisini yaşamasak da, 1. Dünya Savaşı üç-beş sene içersinde en genç fidanları kökünden sökmüş, geri kalanları ise (çocuk yaşta olsalar da) bir ihtiyar hâline getirmişti.
Marmara Depremi de, insanları bir ölçüde ihtiyarlattı. Binalarla birlikte, çocukların ruh dünyası temelinden sarsıldı. Vefat eden ya da sakat kalan binlerce kişi, dünyanın faniliğini bir kez daha gösterdi.
“İnşallah gerekli dersler alınmıştır.” duasıyla deprem hatıralarına geçelim:
17 AĞUSTOSTA OLABİLİR!
Adapazarı’ndaki Zafer Dergisi binasında, her cuma ve pazartesi gecesi, en az yüz kişi toplanıp sohbet ederdik. Sakarya Üniversitesi’nin İlahiyat Bölümü hocalarından Prof Dr. Niyazi Beki, bu sohbette çok faydalı dersler yapardı. Evlad-ı Resulden olan bu değerli hocamız, Kuran âyetlerini tefsir eder, böylelikle Kur’anın, baştan sona mucize olduğunu ispatlardı.
Niyazi Beki Hocam, Marmara Depreminden bir ay kadar önce, ‘Zilzal’ (zelzele) Suresi’ni tefsir etti. Zilzal Suresi, ilk ayetten başlayarak sayıldığında, Kur’anın 99. Suresi idi. Ve Hocamın ifadesiyle, içinde bulunduğumuz 1999 yılındaki depreme işaret olabilirdi.
Niyazi Hocam, bu surenin 8 âyetten oluştuğunu, ilk âyetinin de (elif, t, zel, r, z, dad, l ve h olmak üzere) 8 aslî harften meydana geldiği söyleyerek, bu tevafukun 8. ayda (Ağustosta) bir deprem olacağına işaret sayılabileceğini belirtti.
Herkes nefesini tutmuş onu dinlerken, Niyazi Beki Hocam şöyle devam etti:
“Cenab-ı Hak, Zilzal Suresi’nin 5. Âyetindeki ‘evha’ kelimesiyle, titremesi için yere emretmektedir. Bu kelimenin ebced değeri 16’dır. Bu surenin 4. âyetinde geçen ve ‘o gün’ anlamına gelen ‘yevmeizin’ kelimesi de, surenin 17. kelimesidir. Bu iki kuvvetli tevafuk, depremin Ağustos ayının 16’sını 17’sine bağlayan gecede meydana geleceğine bir sinyal olabilir. Zaten ‘o gün’ anlamına gelen ‘yevmeizin’ kelimesi, yine aynı surenin 6. Âyetinin başında tekrar edilmektedir. Belirttiğim bu âyet, ‘Medenî sureler’ sistemine göre Kur’an’ın sondan itibaren 17. âyetidir. Yani 17 Ağustosta çok büyük bir zelzele olabilir.”
Niyazi Hocam, Kur’an Ayetlerinin sayısal değerlerine dayanan ‘Ebcet’ ve ‘Cifrî’ hesaplar konusunda uzmandı. Ve onlara dayanarak verdiği bu bilgilere, derse katılanlar şahit olmuştu. Bu dersi dinleyen belki yüz elli kişi, Hocamın haber verdiği 17 Ağustos tarihini unuttu. Ne gariptir ki, Niyazi Hocam da bunlar arasındaydı. Ve depreme yüksek bir binada yakalandı. O çevrede birçok kişi enkaz altında kalırken, Hocam ve ailesi güçlükle kurtuldu.
Daha sonra kendisine sordum tabi ki:
“Hocam! En az yüz kişinin bulunduğu bir yerde: ‘17 Ağustosta, Allah bilir büyük bir deprem olur.’ demiştiniz. Buna rağmen neden o yüksek binada kaldınız. Neredeyse ailecek ölüyordunuz.”
Bana gülerek şu cevabı verdi:
“Allah bana bu tarihi tamamen unutturdu. Emin ol ki hiç aklıma gelmedi.”
Prof. Dr. Niyazi Beki Hocam, yüzden fazla kişiyle yaptığı sohbette, Kur’an Âyetlerine dayanarak:
“17 Ağustosta, çok büyük bir deprem olabilir.” demişti. Nitekim öyle oldu. Hocam daha sonra da, yine âyetlerin ışığında konuştu:
“Rabbimiz bilir ama, bu ilk depremden sonra, bir de gündüz saatinde deprem olacak gibi görünüyor.”
İki aya kalmadan, Düzce’deki büyük deprem meydana geldi. Ve bine yakın kişi Hakkın rahmetine kavuştu. “Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir şekilde Kuran’dadır.” gerçeği, (Enam Suresi 59. âyet) böylelikle bir kez daha ispatlanmıştı.
BİTTİ, DEĞİL Mİ HOCAM?
Depremden bir hafta sonra, Niyazi Beki Hocamla tekrar görüştüm:
“Hocam! Bu deprem inşallah sondur değil mi?”
Rabbim şahittir ki bana aynen şunu söyledi:
“Abi, Allah bilir ama deprem tekrarlayacak gibi görünüyor.”
Cenazeler henüz yeni kalkmıştı. Hatta bir kısmı enkaz altındaydı. Binlerce yaralı tedavi görüyordu. Özellikle bütün çocuklar büyük bir bunalıma girmişlerdi. Kısacası herkes çok perişandı ama, Hocam Kur’an âyetlerine dayanarak, yakındaki başka bir depremden bahsediyordu. Beni sırtımdan terleten bu cevabı duyduğumda ağzımdan sadece şu sözler çıkabildi:
“Yapma be hocam!”
Niyazi Beki Hocam, hepimizi bir kez daha korkutan sözlerini şöyle açıkladı:
“1999’un rumî karşılığı 1414’tür. Kur’anın baştan itibaren 1414. âyeti de, Yunus Suresi’nin 50. âyetidir. Bu âyetin meali: ‘De ki: (Ey insanlar!) Ne dersiniz? Allah’ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne yaparsınız?). Suçlular, ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!’ şeklindedir. Bu âyette geçen: ‘Gece ve gündüz gelirse’ ifadesi çok önemli… Marmara Depremi gece vakti (03.02) olmuştu. Allah bilir, bir de gündüz depremi olabilir.”
Niyazi Hocamın bahsettiği ‘gündüz depremi’, ilk depremin üzerinde iki ay bile geçmeden (12 Kasım Cuma günü) Düzce’de ve gündüz vakti (18.57’de) meydana geldi. Marmara Depremi 7,4 şiddetindeyken, Düzce’deki 7,2’ye ulaşmıştı.
5000 civarında insan yaralanırken, 1000’e yakın kişi de vefat etti.
Hepsi şehit gitmişlerdir inşallah.