İttihat ve Terakki’den kalma bir gelenekle “Halaskar-ı Zabitan”/kurtarıcı askerler hep olmuştur. Kendilerine “Durumdan vazife çıkarmak” adetleridir. Vazifesini yapmamanın psikolojisi, durumdan vazife beğenmekten geçiyor her halde.
Darbeci genleri nükseden zevat, askeri vesayeti pek sever. Çizmesini giyeceği, postalına güveneceği bir “Kurtarıcı” arar. Darbecilerin en evvel yaptıkları cunta hereketidir. Dar, derin, sınırlı ve gölgesinden bile korkan sıkı bir şebeke ile ağlarını örer.
Darbeler tarihimiz incelendiğinde, bunların bunalımdan kendilerine medet umulmasını seven, kerametleri kendilerinden menkul, kanun dışı ve gizli bir tezgah/oyun düzeninden sonra dolaylı/satıcı/paravan kişi ve kuruluşlar üzerinden kamuoyunu etkilediği görülür.
27 Mayıs’ın ana gerekçesi irticaya tavizdi. Gençler “kıyma makinasında doğranmış”tı. Devlet elden gitmişti v.s.
12 Mart muhtırasının özü ise ordunun sivil görevlere ve siyasi harekete koyduğu ağır tavırdı. Bir türlü millet iradesi hazmedilemedi.
12 Eylül’de ise anarşi yeter de artar bir malzeme idi. Hatta darbeci general’in “İhtilal olgunlaşsın diye bir yıl bekledik” beyanı ise binlerce gencin kanı/canı ile bedeli ödenen bir faturaydı.
28 Şubat ise daha vahim ve karmaşık. Geçmişte darbeye maruz kalanların bile aymazlıkla sürüklendiği ve çanak tuttuğu bir “postmodern darbe” oldu.
Aradaki cunta, darbe, provokasyon ve ara dönemleri saymazsak bile görüldüğü gibi ülkemizin darbeci portreleri bir hayli fazla.
Hepsi, ötekinin negatif rekabetinden beslenen ve sandıktan alamayacağı iktidar ve imtiyazı rejim/asker/irtica/bölünme üzerinden yürüten bir derin yapı.
Maalesef ticari, siyasi ve sivil ayakları da olan bu cunta ve darbe hareketlerinin gerçek anlamda hesabı bir türlü sorulamadı. Darbecilikleri “başarı” ile sonuçlanıp hayatta olanlar mutlaka hakim karşısına çıkarılmalı ki, bilumum darbecilere ve darbeci ruhlara bir ibret-i müessire olsun.
En son beş aydır kamuoyunu meşgul eden cuntanın belgesi ise ayrı bir felaket. Cunta belgesini inkarla yola çıkan Genelkurmay Başkanı, ıslak imzası bulunan belge karşısında şimdi ne diyecek?
Acaba istifa etmeyi düşünüyor mu?
“Paşa Paşa istifa et!” desek, acaba müjdemizi ne zaman verir?
Sonra Büyükanıt’a kadar uzanan ikinci bir darbe hazırlığı belgesi daha yayınlandı.
El altından, gizlice, cunta ve örgüt disiplini içinde yürütülen gayr-i kanuni bir süreç ve yapı var ortada.
Bu işe bulaşan komuta kademesi derhal görevden el çektirilmeli.
Darbelerin belgesini, ıslak imzasını da gördük artık.
Bu son cuntacılardan acilen hesap sorulmalı ki, bundan sonra her türlü cunta hareketlerine ve darbeci ruhlara bir ders olsun. Demokrasi, bu kadar hoyratça ve sorumsuzca tahrip edilememeli.
Askeri cunta, 28 Şubat’tan bu yana psikolojik harekat yürütüyor maalesef. Seçimle gelmiş iktidarı devrime, sıkıştırma, çalıştıramaz hale getirme senaryoları ve taktikleri ile meşgul.
Sözüm ona anarşiyi durduracak.
Bir de bakıyorsunuz sandıkta kaybetmiş veya iktidar olmayan bir çok siyasi ve sivil toplum kuruluşu da işin payandasında yer alıyor. Utanılacak bir durum.
Askeri cunta, siyaseti, dindarları ve Kürtleri dizayn edecek stratejiler üzerinde çalışmış, halkçı ve milliyetçi siyasete göz kırpmakla birlikte aynı karede görünmemeye çalışmış.
İtiraflardan/ihbarlardan anlıyoruz ki, hükümetin önünü kesememenin acziyeti ile çırpınıp durmuşlar. Allah’tan ki, bu belgeli cuntacıların kıdemlileri/emeklileri Silivri’de tutuklular. Yoksa bu iki ekip/ler kafa kafaya verecek zemini ve zamanı bulsalardı, pusuda bekleyen az sayıda medya, STK ve partilerle direk temasına geçip yeni bir kargaşa ve bunalıma davetiye çıkarılacaktı.
Bildiğim bir şey var ki, darbeciler/cuntacılar/belgeli komiteciler uslanmaz ve arlanmazlar. Geçimleri buna bağlı.
Tekaut olmuş, bunalıma girmiş ne kadar kurtarıcı adayı varsa, hepsi bu cunta/darbe dönemlerini özlemişler. Yeni bir iş/aş için bunu istiyorlar.
Şükür, artık medya, üniversiteler, bir kısım STK ile kısmen yargı, cuntacıların ıslak imza ve belgelerine karşı kapıyı gösterebiliyor, deşifre ediyor, suç ortaklarından ihbar gelebiliyor.
Bu “ıslakçıların” peşi bırakılmamalı. Mutlaka yargılanmalı.
Büyün darbecilere ve heveslilerine ders olsun diye.
Evet, darbeciyi artık ıslak imzasından/belgesinden tanıyacak noktaya geldik. Anlayacağınız darbecilik tescillenmiş durumda.
Dediğimiz gibi darbeci ruhlardan, darbeci kültürden ve belgeli darbecilerden hesap sormanın vakti.
Türkiye böylesi bir cuntayı taşıyamaz/kaldıramaz. Mutlaka cezası verilmeli.