Büyük bir badire atlattık.
Hem de çok büyük.
Belki de yıllarca düzelemeyecek bir travmanın eşiğinden döndük.
Büyük bir psikolojik harp taktiği vardı.
15 Temmuz gecesi bizzat fiziksel olarak meydanda mücadele edenlerle beraber şehrin meydanlarında nöbet tutanlar vardı.
Tabi darbe seviciler de…
Neyse ki milletin azim ve kararlığı büyük bir felaketi önlemeye yetti, hamdolsun.
Zaten kimin hamiyeti milleti ise o tek başına bir millet olacaktı.
Evet… O gece her bir ferd tek başına bir milletti.
Koca yürekliydi.
Herkes hamiyetperverdi!
Karanlık bir geceden aydınlık bir sabahla uyandı Türkiye.
Her bir ferd, kendi istikbali için, evlatlarının geleceği için ölüm pahasına kurşuna göğsünü gerdi.
Korkmadı, korkuya dahi meyil vermedi.
İnayet-i İlahiye ile resmen destan yazıldı o gece.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli gecelerinden biriydi 15 Temmuz.
Dâhili düşmanlara, hain işbirlikçilere karşı bir meydan okuyuştu.
Peki, bu hain-işbirlikçi kalkışmanın zarardan başka bir getirisi yok muydu?
Hiç mi faydası yoktu?
İlahi ferman, Kuran-ı Azimüşşan’da; ‘Şer bildiğiniz hadiselerde belki hayr vardır’ diye mesaj yok mu?
Var, elbette var.
Onlarca şehid vermemizin arkasında elbet bir hayr olacak ve olmalıdır.
Olaylar bizzat güzel olmasa da ‘netice’ olarak güzel olacak.
Neydi o zaman 15 Temmuz gecesindeki darbenin sonuçları?
Kuşkusuz, 15 Temmuz gecesinin en güzel neticesi; bölük pörçük olan ve ihtilafa düşen kadim bir milletin dâhili ve harici komitelere karşı yek vücud halde ittifak etmesiydi.
Bir milletin uyanışıydı!
Parti-pıtırtı demeden düşmana meydan okuyuşuydu.
Daha çok güzel neticeleri sayabilirsiniz.
Lâkin bana göre en güzel neticelerden biri; Sayın Erdoğan’dan önceki karanlık Türkiye’yi bilmeyen, darbenin ne olduğunu tahayyül edemeyen ve Gezi hadisesiyle varlığı sorgulanan gençlerin darbe ile tanışmasıydı.
Evet, kızmayın ama 1990 ve sonrası gençlik Sayın Erdoğan öncesi Türkiye portresini görmüyor ve göremiyordu.
Bugün 20 yaşında bir genç Sayın Cumhurbaşkanı iktidara gelince 6 yaşındaydı.
Sayın Erdoğan dışında başka bir Türkiye’yi tahayyül etmekte zorlanıyordu.
Bir varlığın kıymeti ve ehemmiyeti başkaları ile karşılaştırınca anlaşılır.
İşte popüler kültürün etkisinde kalan ve ideolojik fukaralıkla yetişen ve de ‘ağacı’ korumayı fikir zanneden gençlerin-tıfılların uyanışına vesile oldu 15 Temmuz.
Teğet geçmesine rağmen 28 Şubatların, 12 Eylüllerin, 27 Mayısların bir gösterimiydi.
Ama kanlıydı.
Gençlere ‘Vay be!’ dedirten bir girişimdi.
Demek, Türkiye’nin bu istikrarı için büyük bir gayret edinmişler, bu düzen ve intizam boşu boşuna oluşmamış, bir faili var dedirten.
Kısacası 15 Temmuz darbesi gençlerde şu fikri uyandırdı:
Türkiye diken üstündeymiş, her an patlayabilirmiş!
Allah, bu ülkeye uyanması için bir daha 15 Temmuzları yaşatmasın!
An be an uyanık olsun.
Saygıyla