Darbeler kustukça, Türkiye’nin midesi temizleniyor
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dediğimiz noktadan sonra sıra mideyi yıkamaya geldi. Midenin temizlenmesi ise, ancak içindeki zararlı maddelerin çıkarılması ile mümkün. Balyoz darbe planları ile ortaya çıkan son tablo, kusarak rahatlayan bir insanın durumu gibi.
Kustukça bağrışan, içinden çıkardığı ile sağı solu kirleten, aynı zamanda gözleriyle içinden çıkanı gören bir hal. Her defasında nefesini dibe çekip, ani bir refleks ve tepkiyle kovanın dibindeki “kazuratı” vakumlarcasına çıkarır gibi çalışan bir vücut sistemi.
Malum mide temizlendikçe, içinden çıkan her şey, gözümüzle gördüğümüzde ayrıca mideyi bulandırır. Temizlenirken bulanıyorsun, tiksiniyorsunuz.
Zamanında mideye yanlış giren, mideyi zehirlercesine özelliğini kaybederek yeni bir “ürün”e dönüşen gıdalar, besin değerini yitirip vücudu rahatsız etmeye başlamışlar. Girdileri ile çıktıları bu kadar farklı, amaç dışı ve tehlike arz eden bu sıkıntılı süreç, ancak kusma ile rahatlatıyor.
Balyoz darbesinin ifşa edilmesi, açığa çıkması ile uzun süredir midemizde kök salmış, bütün sistemimizi alt üst eden rahatsızlığın, tabiri caizse içindeki gazın kendini çıkarmasından ibarettir.
Mideyi temizleme süreci çevreye, kişiye belli bir müddet daha sıkıntı verebilir. Kolay değil, zehirlenmeye giden bir rahatsızlıktan dönüyorsunuz. Ama sonuç kesinlikle rahatlatıcıdır. Önceki küçük kusma denemelerinin rahatlatmamasından gelen tecrübeler ile artçı kusmaların devam etmesi, ana kusmanın yetersizliğine delil değildir.
Bilakis iç organlarımız, artık tepki veriyor, sistemini temizliyor ve zararlı maddeleri dışarı atarak sağlığını tehlikeden koruyor.
Darbelerin mide fesadı, zihin bulanıklığı, akıl tutulması veren hallerinden kurtulmanın önemli dönemeçlerinden geçiyoruz. İfsat komitelerinin, sandıktan çıkamayanların, meşru zeminde yürüyemeyenlerin, ahmak ve tevilci mizaçların iç içe girmiş, bünyeyi zehirleyen fesadından temizleniyoruz.
Bir hadiseyi doğru okumak veya okuduğunuz kısım, nereden baktığınıza göre değişir. İktidara muhalefet niyetiyle bu darbe planlarına bakan bir göz, inadın gözü olur. Siyasi husumet ve kıskançlıkla doğru zeminde duramaz ve tutunamaz. Veya herhangi bir gurubun operasyonel gücü olarak gören, darbeler karşısında adam gibi tutum almakta zorlanır.
Süregelen iddialar, iddianameler ve mahkemeler karşısında bile usul hatalarına takılır, aksayan yönleri nazara verir, aklıyla hileye başvurur ve düştüğü tuzakta insanların zihnini çelmeye çalışır. Bu hal, beraberinde daha fazla özgürlüğe ve demokrasiye neden geçilemiyor gibi kamburlu sisteme bahane arayan gayr-i memnun bir psikoloji eklenirse, farkında olmadan değişen Türkiye’nin ve midesi yıkanan ülkenin sonuçlarından memnuniyet duymayan bir garabet ortaya çıkar.
Eğer darbelerin ifşası, darbeci psikolojisinin zora girmesi ve mideye inmiş pisliklerin çıkarılması, vesile olanların vesilelik cihetiyle bakılıp onların tahlil ve analiziyle uğraşılmadan bir belayı, sıkıntıyı ve zehirlenmeyi def etmek olarak görülürse, baskı ve keyfilik rejiminin çivilerinin çıktığını ve istibdat levhasının duvardan ve zihinlerden indirildiğini göreceksiniz.
İstibdat kalelerinin yıkıldığını idrak ettiğimiz bir süreçteyiz. Bu şanslı gözlemlerin şükür ve açık tepki ile tevilsiz duruş gerektirdiğini söylemeye bile hacet yok.
Türkiye’nin demokrasi serüveni ikinci meşrutiyetten bu yana 2. yüzyılına girerken (1908-2010) mide fesadından ancak kurtuluyor.
Bediüzzaman’ın hürriyet müjdeleri gerçekleşiyor. “Cebri, keyfi, küfri ve askeri” vesayetin ve baskının çemberi kırılıyor. Geride bıraktığımız koca yüzyılın mücadele zemini bu günlerde midenin kusması ile kendini ve içindekini ortaya çıkarıyor ve deşifre ediyor.
Bu sonuç, her insaf ve ahlak sahibi insanın beraberce elde ettiği bir başarıdır. Bu dönemin aktörlerini de ayrıca kutlamak gerekir. Allah’ın bu takdirine vesile oldukları için.
Şimdi özgür ortamlarda istikbali kucaklayıp, tefekkür ve şefkatle daha çok müzakere etmenin ve sağduyulu davranıp, midelerinden çıkan pisliklerle midemizi bulandıranların etrafa saldığı kirliliği silip çevreyi temizlemenin vakti.