Şaşıracaksınız belki. Ölmek sadece canlılar için hak değildir. Ölümü hak eden zulüm sıfatı ve devam etmemesi gereken zalim tasarrufu da son bulmalı artık.
Her yerde, herkeste ve her zeminde.
Bu anlamda çok keyifli bir süreç yaşıyoruz.
Şükür rabbime.
1908’lerde meşruiyetin hakiki hürriyet yüzünün 100 yıl sonra bize tebessüm edeceğini müjdeleyen Bediüzzaman’ın idrak yüklü basiretinden keyif alıyorum.
İşte son iki haftanın bahar çiçekleri ve zalimleri ölüm tarlasına atılmayı ve gömülmeyi hak etmiş eserleri.
-Emekli paşa, 28 Şubat’ın mimarı ve bir dönemin karargah tezgahçısı Çevik Bir Ergenekon savcılarınca sorgulanıyor. Beraberinde dönemin İstanbul MİT müdürü de.
-Kurmay albay Dursun Çiçek imzalı darbe planı veya irtica eylem planı deşifre oldu, askeri yargı işin içinden çıkamadı, kaynak bulamadı ve top sivil savcılara geçti.
-Hükümet, cesur bir adım attı. Türk Ceza Kanununda değişiklik yaptı. Muvazzaf askerlerin mevcut yasal zemini ve düzeni bozacak hareketleri, örgütlenmeleri, diğer tabirle darbe hazırlıkları ve gizli yapılanmaları sivil yargıda dava edilebilecek ve direk sorgulanacak. Bu çok mühimdi.
-Sırada bekleyen diğer bir konu, savunma harcamalarının da Sayıştay denetimine alınması.
-Artık genel kurmay başkanlığı, partiler gibi siyaset yapıp rejim bekçiliğine soyunacak hareketlerden vazgeçip, kendi kurumunda ve kışlasında, “marş marş” yapacak, kışlasına dönecek.
-Medyanın büyük çoğunluğu artık darbecilere karşı tavırlı. Muhalefet bile bu konuda ikircillikten çıkıp daha mesafeli olmaya başladı. İşi iktidara bırakmayacak kadar sorumluluğunun farkında.
-Demokrasinin konsolidasyonu beraberce, sivilce ve akışkan bir etki değeri ile toplumun hürriyet iklimini ve bahar coşkusunu hoşnut ediyor.
-Darbeci Kenan Evren, anayasanın geçici 15. Maddesinin gündeme gelmesi ve sorgulamanın tartışılması dolayısıyla fena korkmuş. “Yargılanırsam intihar ederim” demiş.
Günaydın. Darbeciliğine çoktan Fatiha okuduk.
Hem zalim, hem korkak, hem tehditkar ve tedirgin bir buyurgan. Gerekçeleri yalancının mumu gibi. Beyanları ise, hezeyanın acındıran ve itham eden küstahlığı ile dolu. Bütün zalim sıfatların, darbeci ruhların, dayatmacı statükocuların analize muhtaç psikolojileri hep bu minvaldedir.
Şükür artık darbeye, arbedeye, çözümsüz fitnelere ve demokrasiyi hazmedemeyen sağdan-soldan-dindardan bütün Ergenekon kalıntılarına ve gerekçeleri kendi tıynetinde saklı mefluç fikirlere, Türkiye “elveda” diyor. Menhus ruha güle güle.
Meşru, makul, müspet, mütehassıs, müstağni ve muhlis dostların istikbal müjdeleri tahakkuk ediyor.
Ha bu arada, kim kaybediyor, kim tutunamıyor, kim dedikodu yapıyor, kim ulusalcı, kim geçimci, kim seçimci, kim “ben”ci…
Hiç merak etmeyelim… Geçelim… İstikbali kucaklayalım… Osmanlı coğrafyasına namzet bir Türkiye geliyor.
Bu gidişat, Üstadımın 100 yıllık tefekkür mirası, ecdadımın imparatorluk kültürü ve en önemlisi İslam’la şereflenmiş bir topluluğun ihyası.
Layık olanların önü açık olsun.
Darbecilerin bilumumuna geçmiş olsun.