Yavru balık annesine sormuş: "Deniz nedir annne?" Günün birinde böyle bir soruyla karşılaşacağını hesap etmemiş olan anne balık cevap vermiş:
"Valla yavrucuğum, hep söylenir, çok duydum ama ben de bugüne kadar hiç görmedim."
***
Balıkların bu konuşmasına kulak misafiri olan Divan şairlerinden Hayalî, şaşkınlığını şu mısra ile ifade etmiş:
"Ol mâhiler ki derya içredirler, deryayı bilmezler."
Malûmunuz 'mâhi' balık oluyor, 'derya' da deniz.
***
Abant toplantısında, konuşmacılar ve müzakereciler doğal olarak en fazla darbeler üzerinde durdu.
Doğal olarak, çünkü toplantı "Demokratikleşme: 12 Eylül'den AB'ye Siyasi Partiler" başlığını taşımaktaydı.
Uzun oturumlar sonunda karara bağlanan sonuç bildirgesinin ilk maddesine bakmak yeterli:
"Askerî darbeler ve demokratik siyasi sürece karşı gerçekleştirilen müdahaleler, Türkiye'nin siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmesine büyük zararlar vermiştir. Demokrasimizin gelişip yerleşememesinin, güç ve derinlik kazanamamasının en önemli sebebi bu darbe ve müdahalelerle yerleşen vesayet rejimidir."
***
80 küsur yıllık Cumhuriyet tarihimizde yaşadığımız darbelerin seyrine nazar eylersek, zaman içinde darbelerin niteliğinde bir yumuşama görebiliriz.
1960 darbesinde başbakan ve iki bakan idam edildi.
1971 ve 80'den sonra bakanlara kimse dokunmadı, gençler asıldı.
97'deki "Postmodern darbe" olarak kayıtlara geçti.
Asma kesme yoktu.
***
27 Nisan 2007 tarihli açıklama, "Elektronik muhtıra" olarak tespit edildi.
Arada 2003 ve 2004 tarihli Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz, Eldiven, Çorap, Kaşkol gibi isimlerle anılan teşebbüsler ise bugün Ergenekon davası kapsamında ele alınıyor.
Son numara da bildiğiniz gibi bir imzaya takıldı.
Gerçek mi sahte mi olduğu üzerine yapılan tartışma, İrtica ile Mücadele Belgesi'nin bile önüne geçti.
***
Müdahalelerdeki tarz değişikliğinden kaynaklanan yumuşama, sonucu da etkilemiş görünüyor.
Şüphesiz çağın gelişmelerinden de etkilenme var, toplumun algı ve tepki seviyesindeki farklılaşmadan da...
***
Belgede zikredilen eylemlerin birer birer, ikişer ikişer uygulamaya konulduğu ise çok açık.
Abant toplantısında gördük...
Bilim adamları, gazeteciler, yazarlar, demokratlar, liberaller, İslamcılar, solcular, sağcılar ve daha kim varsa, o bildiriye imza atanların hepsi darbelere tepkili.
Darbelerden en fazla şikâyetçi olanların bile, aslında bir darbenin içinde yüzdüğümüzün farkında olmadıkları ortada.
Bu durumda bizim, denizin içinde yüzüp de denizi bilmeyen balıklardan ne farkımız var?
Yeni bir anayasa yapamıyorsan, ciddi bir değişiklik bile mümkün değilse, millî irade bahsinde çobanın oyu gündeme geliyorsa, daha ne darbesi bekliyorsunuz?
İlle Hasan Mutlucan mı çalacak radyoda? Geçti o devir. Şimdi oynama şıkıdım şıkıdım yeter.
Yeni Şafak