Kurban bayramı ve açılım!
Protokolden, sırça köşklerden halka bakanları bilmem. Ancak bu kurban bayramında değişimin müthiş yüzünü , sıcak nefesini gördüm. Olayları hep sırça köşklerden değerlendirenlere yerlerini değiştirmelerini ve bir de halkın içinden bakmalarını salık veririm. Hem bu yolla üzerlerinde birikmiş yılların elektiriğini boşaltırlar ve emin olun üzerindeki çekilmez stresten ve yükten de kurtulurlar.
Değişim ve dönüşüm özellikle doğu ve güneydoğuda maddi olarak yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Türkiye’yi Batıdan doğuya, kuzeyden güneye bağlayan devasa karayolları uçaktan artık fark ediliyor. Geçilmez sarp dağlar ve derin vadiler muhteşem köprüler ve viyadüklerle aşılıyor. Halkın sadece havada gördüğü uçaklara artık dar gelirli vatandaşlar ve köylülerimiz binebiliyor. Hatta bu uçaklarda bir-iki ay önceden yer bile bulmak mümkün değil. Köylü devletin sıcak yaklaşımını ve garsonvari hizmetini, müşfik himayesini bizatihi yaşıyor. Artık şeflik döneminden kalma o eski nutuklara, parlak sloganlara ve afişlere sadece burun kıvırarak bakıyor. Belki yüksek bir şidette ses çıkarmıyor, ortalığı karıştırmıyor, karışmıyor. Fakat olgun bir şekilde kendi söz sırasını beklediğini söyleyebilirim. Mart seçimlerini bekleyiniz ne söylemek istediğimiz o vakit daha iyi anlaşılır.
Bakınız kurban bayramını yıllar sonra ilk defa köyde geçirdim. İnsanların gözlerinin içinin güldüğünü, yüzlerine renk geldiğini ve nasıl bir güven ve emniyet içinde olduklarını bizatihi müşahede ettim.
Köyde sabah namazında hoca efendinin çok rahat bir şekilde “Zazaca” vaaz verişini ve akabinde de “Türkçe” hutbe icra ettiğini, bu konuşmalarında sıklıkla kardeşliğe, dayanışmaya, birlik ve beraberliğe vurgu yaptığını, “milliyetimizin bir vücut, ruhunun İslamiyet olduğunu” insanların anlayabileceği sadelikte anlattığına şahit oldum. Bu toprakların Osmanlı kültürü ile yoğrulduğunu, yeniden o yüksek düşüncenin hakim olmaya başladığını, bu kültürün ışık huzmelerinin yeniden bu topraklara vurduğunu samimi bir dille ve içten inanarak söylüyordu hoca efendi.
Namazdan sonra topluca divan dedikleri köy meydanında önceden her evin hazırladığı mahalli yemeklerle dolu tepsilerden çoluk-çocuk, genç- ihtiyar topluca yemekler yenildi. Hep beraber mezarlıklar ziyaret edilerek dualar okundu. Akabinde topluca başta imam efendi olmak üzere tüm köy haneleri tek tek dolaşılarak bayramlaşmalar yapıldı, küsler barıştı, dargınlar kucaklaştı. Kocaman bir köy halkının kaynaşmasını kucaklaşmasını müşahede ettim. Hakikaten göz yaşartıcı bir olay ve iftihar edilecek bir tabloydu bu manzara.
Hususan camide serdedilen Türkçe-Zazaca vaz u nasihat tam tesir ettiği gibi bırakınız olumsuz bir duruma yol açması, oluşturulmak istenen kötü niyet ve çabaların da önüne geçebileceğinin en somut delili olarak gördüm. Millet bugün, düne kıyasla daha da bilinçli ve çok daha olgun. O, yukarıdaki kavganın sun’i ve siyasi bir rant kavgası olduğunu biliyor. Ne de olsa yılların tecrübesini tatmış. Lakin siyasiler de şunu çok iyi bilsinler ki, her şey onların malumatları dahilinde değildir. Halkın hakikaten her şeyin farkında olduklarını, bilhassa mecliste verilen kavgaların içyüzlerini kendi aralarında çok güzel tahlil ettiklerini söyleyebilirim. 2010’lar Türkiyesi artık 50’den önceki şeflik dönemini çoktan geride bıraktı. Bu nedenle diyorum ki; siyasilerin de artık eski siyasi argümanlarını ve bayat numaralarını geride bırakmaları, halkın ulaştığı bu yeni seviyeye çıkmaları gerekir. Eğer halka kendilerini kabul ettirmek istiyorlarsa, hizmet dolu projelerle, Somut yatırım proğramlarıyla çıksınlar. Bu bir arz-talep meselesi.
Batıda nasıl ki, sloganlar ve nutuklar artık tutmuyorsa, Doğuda da siyasi ve ırkçı söylemler artık karın doyurmuyor. Zira doğuda bir köyde bile artık gündem yapılan yatırımlar, açılan yollar ve iş konuşuluyorsa; bu, talebin ve beklentinin önemini, medeni çıtanın yüksekliğini, halkın da ulaştığı seviyeyi gösteriyor. Ha şunu da ilave etmeliyim ki, eskiden köyde eski-püskü camiler vardı. Şimdi ise muhteşem yapılı, kaloriferli, çinilerle süslenmiş minareli camiler yerini almış. Bu da son zamanda ekonominin köylerdeki tesirini açıkça gösteriyor. Ben çok kısa bir zamanda bunları müşahede ettim. Belki, az da olsa doğu halkının üzerinde hala bir ürkeklik olduğunu sezdim. Ama emin olunuz ki, hürriyet, güvenlik ve emniyet tam sağlandığında halkın gerçek duruşunu ve kardeşlik ruhunu en yüksek perdeden bu ülke görecektir.
Unutmayalım ki, bu insanlar 600 belki de bin yıllık kardeşlik genlerini taşıyorlar. Uygun zemin ve zamanda hemencecik filizlenmesi mukadderdir. Güzel görelim ve güzel düşünelim.