Kur’an-ı Kerim’de cihat ve savaşı ifade eden üç farklı kelime vardır. Bunlar: Cihat, Kıtal ve Harb kelimeleridir.
Bazı müfessirler Kur’an’ın emri olan cihad ile yine Kur’an’da “Kıtal” olarak geçen savaşı birbirine karıştırmış, “İslam’da cihadın gayesi, batıl sistemleri yıkıp yerine İslam nizamını getirmektir” diye manevi mücahedeye gereken değeri vermemişlerdir. Bu anlayış nihayet “Siyasal İslam”a, dinin siyasete alet edilmesine ve bundan netice alınamayacağı görüşü de “Radikal İslam” denilen anarşiye götürmüştür. Günümüzün İslam dünyasını saran sıkıntının temelinde bu vardır.
Bediüzzaman Said Nursi (ra) ise “Dâhilde cihad manevidir. Manevi tahribata karşı sed çekmektir. Bununla dâhilî âsayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Cihad-ı manevinin en büyük şartı da vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenâb-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz” diyerek işin gerçeğini ortaya koymuş ve Kur’anın yanlış anlaşılmasını önlemiştir. Selef-i Salihinin ve Ehli Sünnet ve’l - Cemaatin haklı görüşünün doğruluğunu ispat etmiştir.
İlk cihad "Oku!" emriyle başlamıştır. Dinin temeli ve esası imandır. İman ise bir olan Allah'ın vahdaniyetine, her şeye kadir olduğuna, her yerde hazır ve nazır olduğuna, her şeyi bildiğine, gördüğüne ve her işi bizzat kudreti ile yarattığına iman etmek demektir. Bu iman okumak ve ilim öğrenmekle kazanılır. Sonrasında ise imanın verdiği teslimiyet ile Allah'ın emirlerine uymak, gönderdiği peygamberine itaat etmek gelmektedir. Allah'ın dinini kabul edip, ona uyduktan sonra bunda sebat etmek, dinin düşmanları olan başta nefis ve hevası, kötü arzu ve istekleri ile mücadele etmek gerekir. Bu da mücadele ve mücahedeyi gerektirir. Bunun için cihad namaz, oruç, zekât ve hac gibi her Müslüman'a farz kılınmış bir ibadettir.
M. Ali Kaya'nın yazısı için TIKLAYINIZ