TÜSİAD'ın hazırlattığı Anayasa taslağının en fazla tartışılan konularından biri de, "değiştirilmesi yasak olan maddeler" bölümü. Geçtiğimiz hafta TÜSİAD'da konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, 1, 2, 3 ve 4'üncü maddelerin değiştirilmesine karşı olduğunu ifade etti. Sadece Kılıçdaroğlu değil, AK Parti temsilcileri de, "Değiştirilmesi yasaklanan 1, 2 ve 3'üncü maddeleri değiştirmek gibi bir düşüncemiz yok" açıklamasını yaptılar. Bu durumda, 1982 Anayasası'nın ruhuna sahip çıkmış oldular.
Anayasanın başlangıç maddeleri, geçmişte hep değiştirildi. 1924 Anayasası'ndaki maddeler şöyleydi:
Madde 1: Türkiye devleti bir cumhuriyettir.
Madde 2: Türkiye devletinin dini, dini İslâm'dır; resmi dil Türkçe'dir; makarrı Ankara şehridir.
Madde 3: Hâkimiyet bilâkaydüşart milletindir.
Madde 4: Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve hakiki mümessili olup, millet namına Hakk-ı hâkimiyeti istimal eder.
1924 Anayasası'nda, "değiştirilemeyecek maddeler" diye bir hüküm mevcut değildi. Zaten 1928'de anayasa tadilatına gidildi ve 2'nci maddeden "Türkiye devletinin dini, dini İslâm'dır" hükmü çıkarıldı.
1937'ye geldiğimizde, anayasanın 2'nci maddesi tekrar değişti. Devletin temel yapısı CHP'nin 6 oku ile bütünleştirildi. 1937'deki metin şöyle: "Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır. Resmi dili Türkçe'dir, makarrı Ankara şehridir."
1960'ta darbe gerçekleşti ve 1961 Anayasası hazırlandı. Gene, bugün değişmez denilen maddeler yeni bir şekil aldı. 1'inci madde aynen kaldı ama, 2'nci madde şu şekilde yazıldı: "Türkiye cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."
Böylece, 1937'de anayasaya giren ve CHP'nin 6 okunda temsil edilen "Atatürk ilkeleri", 1960 darbesinden sonra metinden çıkarılmış oldu.
1961 Anayasası'nın 3'üncü maddesi ise, sonraki yıllarda, hem anayasa metinlerinde, hem de yasalarda göreceğimiz bir formülü ihtiva ediyordu: "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Resmi dil Türkçe'dir; başkent Ankara'dır." Devletin bölünmez bütünlüğü, ilk defa 1961 Anayasası'nda yer aldı. 1924 Anayasası'ndaki "egemenlik" anlayış, 1961'de terk edildi: "Millet, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır..." denildi. Oysa 1924 Anayasası'nda, egemenlik, yetkili organlarla paylaşılmıyordu: "Türk milletini, ancak TBMM temsil eder ve millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır" cümlesi mevcuttu.
Ve nihayet 1982'ye geldiğimizde... 1'inci madde aynen muhafaza ediliyor. Ama 2'nci madde yeniden değiştiriliyor: "Türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."
3'üncü madde de tamamen değişiyor ve mevcut metne şu cümleler ekleniyor: "Bayrağı, şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı, İstiklâl Marşı'dır." Daha önceki metinlerde bayrak tarifi ve İstiklâl Marşı yok.
Şimdi çıkıp, siyasetçiler, "1982 Anayasası'nın değişmez maddelerini değiştirmek gibi bir niyetimiz mevcut değil" şeklinde konuşunca, şaşırıp kalıyoruz. Bu ifadeleri ya cehaletten kaynaklanıyor ya da asker korkusundan. Kimse, "Bu maddeleri değiştirip, padişahlığı ilân ediniz" demiyor. Gene cumhuriyetin nitelikleri arasında, laik, demokratik hukuk devletini sayabilirsiniz. Ama metne, ideolojik bir damga vuran Atatürk milliyetçiliğine ya da anayasanın başlangıç bölümünde yer alan Atatürk ilkelerine referansta bulunmak yanlış.
Tekrar hatırlatayım: Atatürk ilkeleri denilen şey, CHP'nin, kısmen modası geçmiş 6 okundan ibaret.
Sabah