Deliye hergün, veliye her nefes bayram!

Mehmet Ali ERDEM

(Her Nefes Yeniden Doğuştur!)

Bediüzzaman Said Nursi Hüve Nüktesinde (1) “HU” zamirinin mutlak ve müphem işaretinin hangi ZAT’a baktığını sormakta; “HU”nun ifade edilişinde ve uyandırdığı hissiyattaki delilde, Allah’ın birliğini gösteren parıltılar bulunduğunu, manası ve işareti itibariyle oldukça nurlu bir şekilde Allah’ın birliğinin herbir şeyde görünmesinin ve Allah’ın birliğinin delili olması nedeniyle “HU” (O) zamirinin Allah’a işaret ettiğini söylemektedir.

Açıklamaları mucize olan Kuran’ın ve zikir ehlinin Allah’ın birliğini kalplerinde  hissettikleri hal olan makam-ı tevhidde bu kudsi kelimeyi niye çok tekrar ettiklerini ilmel yakin bildiğini belirtmektedir. Yani “HU” (O) Allah demektir.

Nakşi-Halidi Mürşidi Abdurrahim Reyhan Erzincani de (2) Allah’ın zatına mahsus olan ismin lafza-i Celal, “ALLAH” olduğunu, gaybiyetteki görünmeyen zatına mahsus olan isminin ise “HE” olduğunu söylemektedir.

Erzincani’ye gore, ALLAH kelimesindeki bir elifin yanısıra iki lam da bir demektir ve “elif”, “lam” Allah’ı tarife işaret olmaktadır.

Bediüzzaman Said Nursi de (3) “Evet, للهِِ deki lâm, ilm-i sarfça bir mânâsı ihtisas ve istihkaktır. اَلْحَمْدُ deki elif, lâm bir mânâsı istiğrakdır. (4) Demek bütün hamdler Allah’a mahsustur. Demek tevhidi, kat’î ifade ediyor.” demektedir.

Lafza-i Celalde Elif ve Lam tarife işaret olunca geriye kalan “HE”dir. Bu he de bütün yaratılmışlarda vardır, onsuz hiçbir şeyde hayat yoktur. Nefesinden haberdar olan Allah’tan haberdar oluyor, “men arafe nefsehu fakad arabe rabbehu” –nefsini bilen rabbini bilir- emri fermanıyla gerçekleşiyor.Her nefes alış-verişinde Allah’ın zatıdüşünülse, unutulmazsa tarikatın en yüksek makamı “ARİF”liğe erişilmektedir ki; Bediüzzaman Said Nursi’yi teminatı/koruması altına alan (5) ve Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatının harika kısmını onun kerametler silsilesine atfettiği (6) Risale-i Nur’u müjdeleyen  ve dahi Bediüzzaman Said Nursi’ye üveysi bir surette hakikat dersini veren (7) Abdülkadir Geylani Hazretleri de “Kutbul Arifin”dir, yani ariflerin kutbu, başıdır.

Her dem, her an Allah’tan ayık olan, Allah’ı unutmayan Arifin; yatarken, kalkarken, gezerken, tozarken, alırken-verirken; nefesinden haberdar olarak nefesi “HU” ile giriyor ve çıkıyor. Her nefes alış-verişinde Allah’ın zatıyla muhatap oluyor, O’nu hiç unutmuyor. Böylelikle de her nefesi ruhunun bayramı oluyor! Zayi olmayan nefeslerin her birisi bir mücevher hükmüne geçiyor.

Her canlının kendi lisanıyla Allah’ı zikrettiğini ve kendi iradelerine bırakılmayan bu zikretmenin her birinde irade dışı ortak olan nefes alıp-verme ile gerçekleştiğini idrak etmiştim. Erzincani’nin sohbetinden de her nefes alış-verişinde çıkan “HE-HU” sesinin aynı zamanda Allah’ın gaybiyetteki görünmeyen zatına mahsus olan ismi olduğunu öğrendim. Yani her canlı her nefes alış-verişinde Allah’ın gaybiyetteki görünmeyen ZAT’ının ismini zikrediyordu.

Bediüzzaman Said Nursi’nin Hüve Nüktesinin son kısmındaki açıklamalarını okuyunca da (her bir zerrenin ve parçanın hal ve kendi vücut dilleriyle “La ilahe illa hu” ve “Kul huvellahu ahad” dediği; “HÜVE” anahtarıyla havanın maddi boyutundaki bu olağanüstülüğün yansıra hava unsurunun da bir “HU” olarak mana ve bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi misal alemine anahtar oldugu hususu) havadaki bütün zerrelerin dahi bu ZATi zikrin içinde olduğu, esasen tevhid, vahdet, birlik açısından da bunun gerektiğini anladım. Yani, daha önce düşündüğüm manada canlıların (insan, hayvan ve bitkiler) dışında yaratılmış olan her şey, hava ve havadaki zerreler de dahil olmak üzere, Allah’ı en özel ismiyle sürekli olarak anmaktaydılar.

Her nefes alış-verişte sadece “HU” denmemekte, aynı zamanda “HU” diyen zerreler hava/nefes olarak alınmaktaydı. İnsanı yaratarak ruh üfleyen Allah, aslında her nefeste yaratılışı, can verişi tekrarlamaktaydı.

Bize düşen ise sadece bunun farkında olmak, ayık olmak, “HAVA”nın “HU” olduğu idraki ile her nefeste ALLAH ile beraber olarak O’nun gaybiyetteki ZATi ismini duymakmış meğer!

Havayı Hu’ya döndürebildiğimizde, her nefes birzikir ve ibadet olmakta RUH da bayram etmekteymiş.

Deliye hergün bayram diyoruz ya, veliye de her nefesi bayrammış aslında.

“Lâ”yı iskât eyleyenler dâim illâ “HU” çeker.

DİPNOT:

1-Nursi, S. (2012). Emirdağ Lâhikası 1/195, s.323, 325. Söz Yayınevi, İstanbul.

2-Erzincani, A.R. (2011).Gülden Bülbüllere Teveccüh Sohbetleri, s.55, 434, 443, 490, 507. AR Tasarım,  Ankara.

3-Nursi, 2/73, s.271.

4-Arapçada elif, lam harfleri bir ismin başına geldiğinde, bazen o ismin delalet edip gösterdiği bütün fertleri ve manaları kaplayacak şekilde genellik kazandırması; “hep…”, “bütün…” gibi anlam ifade etmesi.

5-Nursi, 1/15, s.61.

6-Nursi, 1/29, s.83.

7-Nursi, 1/37, s.98. 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.