Eline ilk taşı alan insan, ilk zalim; elindeki taşı bırakıp kaçan da ilk demokrattır. Geriye döner, içten içe dönüşü yaşar; eğer kaçmasa ve bir çatışma çıksa ya kazanıp zalim olacaktır, ya da kaybedip mazlum olacaktır.
Demokrasi, bu ikisini de ortadan kaldırmayı önceler; ancak bunun için elindeki taşla bekleyen bir düşman, karşısında ise elindeki taşı bırakıp kaçacak bir düşman gerekir. Buradaki düşmanlar taleplerdir, kimliklerdir; kökenlerdir, kültür ve yaşam biçimleridir.
Demokrasi farklılıkların üstünlük savaşının centilmence yapılmasıdır. Her grup, parti ya da organ kendini öncelemek için savaşır; kendi hakları, kendi öncelikleri, kendi sorunlarını avuçlarında sımsıkı tutar. Diğerlerinin de elleri doludur. Bu bilinç karşısındakine karşı saygı, diyalog, işbirliği pencerelerini açar; centilmenlik, karşı karşıya avuçları sımsıkı insanların savurduğu toz bulutudur. Demokrasinin insanların en önemli keşiflerinden biri olduğu söylenir bu yüzden, sporun ruhuna uyar, savaştır içten içe dönüşün erdemidir diye anlatılır.
Demokraside farklı talepler, farklı gruplarca dillendirilir; her talebin bir dili, her dilin bir sözlüğü vardır. Her sözlüğün hatiplerince dillendirilir. Zenginin fakiri düşünmesi gerekmez, çünkü fakiri düşünenler vardır; zayıfın önünde güçlü olmak mümkündür, ezilenin ezme şansı vardır; her şey isteklerin kazanmasına bağlıdır.
Öne çıkan öncelik kendini korur, geliştirir; diğerlerini ezmesine gerek yoktur, korumasına da gerek yoktur; çünkü her talep kendini ortaya koyabilir. Zayıflığın, kendini bu şekilde tanımlayarak elde edeceği popülerlik, onu güçlü kılacaktır. Güçlünün kendini bu şekilde tanımlaması onu daha da güçlü kılabileceği gibi.. Her talep kendi popülaritesini kendi üstünlüğünden çok zaafından kazanacaktır.
Sonuçta, her bir talep kendi içinde dönüşecek, elindeki taşı düşürür gibi yapsa da artık buna gerek kalmayacak, avuçları ağrıyıncaya kadar sıkacak, ama elinde tutacaktır.
Siyahlar yüzyıllarca ezilmiştir, çünkü elindeki taşı atmıştır; sonra taşı bırakıp kaçmıştır. Geri dönüp tekrar almıştır, yıllar süren bir süreçte avuçlarını sıkmıştır. Sonunda centilmenliği öğrenmiştir, kendi taleplerini kendi dillendirmiştir; kazanmıştır. Kendi talepleri uğruna, demokrasi denen oyunu kendi bedenine uydurmuş, spor ruhunu, ince ve kıvrak üslubunu beden diliyle harmanlayıp kazanmıştır. Siyahların başarısıdır bu, demokrasi oyununun işlediğini gösteren harika bir sonuçtur. Siyahlar kazanmıştır. Siyahlar sadece kazanmıştır. Siyahlar kazandırmamıştır, kazanmıştır.
Sadece bir talep öne çıkabilmiştir. Diğer talepler için yol hala uzundur, kendileri için aynı centilmen tavrı takınıp, aynı uzun yolları geçmelidirler. Siyahlar kazanmıştır, bu sadece siyahlar için bir sonuçtur; diğerleri için bir örnektir, demokrasi oyunu içinde centilmence bir savaşın kaçınılmaz olduğu binlerce, milyonlarca talep için..
Demokrasi, taleplere ufuklar sunar, her biri için ayrı ayrı, ancak aynı ufku çizer; centilmen olursanız elinizdekini bırakmadan da kazanırsınız der. Diğer taleplere dokunmayın, kendinize bakın, kendiniz için bakın der.
Demokrasinin sporun, savaşçılığın yanında centilmen ruhunu da yansıtan bu tavrı, talepleri ayrı, öncelikleri farklı, ellerindeki taşları değişik insanları kendileri adına konuşturur; ama bir siyahın bir beyazı, bir ezilenin bir ezeni, ya da zenginin fakiri düşünmesine gerek görmez. Ne de olsa her birinin kendine benzer hatipleri vardır.
Ancak, zenginin içindeki fakirin, beyazın içindeki siyahın talepleri birbirini kendileri dışında gördüğünden demokrasi oyununda kuraldışı görülebilir. Mesela demokrasi, fakire, sen de zengin olabilirsin, der, bunun için centilmence savaş ve kazan; ancak zenginle bir iletişime gerek yok der; zengin, içindeki fakire ait dünyayı ateşe atmalıdır, fakirleşmesine gerek yoktur. Demokrasi bunun için oynanır zaten.
Ancak nebiler, ki onlar ellerindekileri insanlığa sunarlar ve talepleri avuçlarında değildir onların, zenginden fakire bir hisse verirler; fakirden zengine kalpten bir yol açarlar. Siyahı beyaza, beyazı siyaha karıştırıp; insanlığın talebini oluştururlar. Nerden gelmişlerdir, nereye gidiyorlardır ve necidirler..
Zenginin bir kısmı zaten fakirindir, zekattır; fakir zengine karşı sevgi ve itaat duvarlarını süsleyip ordan yükselir.
Her dua diğerlerini de içerir, siz Allah’ın kulları değil misiniz?
Siz hiç insanlar arasında ağlayıp sızlayan bir peygamber gördünüz mü?
Onlar talep etmez, talebi için savaşmaz, onlar elde etmişlerdir zaten; sonuç onların avuçlarındadır, avuçları açıktır.
Onlar sadece dua ederler.
Onların savaşı bir oyun değildir, herkesin önündeki sorulara bir hareketle cevap vermektir.
Nebinin olduğu yerde talepler susar, herkes konuşur. Kazanma sırasını bekleyenler yoktur, iyi kullar, kötü kullar vardır; cennet ve cehennem vardır, Allahın rızası vardır. Temsil değil, gerçek vardır.