Enis Öznük/ Adem Elitok'un haberi
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, demokrasinin en önemli paydaşlarından ve denetim mekanizmalarından birinin bağımsız ve gönüllü sivil toplum kuruluşları olduğunu söyledi. Boyner, bu alanda ülkemizdeki gelişimleri eksikliklerine rağmen olumlu bulduklarını anlattı.
Ümit Boyner Bandırma Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (BANSİAD) ev sahipliğinde Eken Prestij Otel'de düzenlenen Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanlar Konseyi Toplantısı'nda, sivil toplum örgütlerinin önemine vurgu yaptı. Boyner, bu açıdan, iş dünyasının bölgesel ve sektörel temsilini sağlayan TÜRKONFED'in ve bağlı federasyonlarının kat ettiği mesafe de takdirle karşıladığını kaydetti.
Yaşanan ekonomik kriz sonrasında, potansiyel büyüme dengesinin doğu ve yeni gelişen piyasa ekonomileri lehine gelişeceğine işaret eden Boyner, "Yeni dönem dinamikleri tüketim, üretim ve yatırımlar için yeni sektörlere ve yeni ölçeklere işaret edecektir. Üretimde, tüketimde ve finansman mekanizmalarında meydana gelecek bu değişimler, girişimciliğin, inovasyonun, tedarikçi-ana firma ilişkilerinin de evrilmesine neden olacaktır. Üretimin ölçek dağılımı, teknolojik gelişme perspektifini bir veri olarak alırsak, ölçeğin küçülme ihtimalini artırmaktadır. Bu durum, TÜSİAD'ın da 2010-11 programında öncelikli yer alan 'KOBİ'lerle büyüme' unsurunu son derecede kritik düzeye çıkartıyor. Türkiye büyüme dinamiği açısından ise, süratle KOBİ denklemine samimiyetle eğilme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, çünkü Türkiye 'KOBİ-Kayıtlılık-Verimlilik' bağlamında içinde bulunduğu ülke grubundan da, AB örneklerinden de çok farklı bir noktaya geliyor. Eğer bu farklılaşmayı Türkiye lehine sonuç vereceğinden emin olduğumuz şekilde giderebilirsek, Türkiye gerçekten farklılaşan yüksek bir büyüme platosuna taşınabilir. Üretim sürecine daha fazla katkı sağlayacak KOBİ'ler Türkiye'nin bir muhtemel orta-gelir ülke tuzağından çıkmasını da sağlayacak olan açılıma ön ayak olabilir." diye konuştu.
"ÖLÇÜLEBİLİR KOBİ STRATEJİNE İHTİYAÇ VAR"
Hedefi ve politikaları belirlenmiş, ölçülebilir KOBİ stratejisine ihtiyaç bulunduğunu anlatan Boyner, şöyle konuştu: "KOBİ'ler heterojen bir yapıdır ve hepsine yönelik tek bir politika yaklaşımı yeterli olmamaktadır. KOBİ'lerin gelişmesi için öncelikle, ciddi bir tasnife ihtiyaç bulunmaktadır. Stratejilerin, politikaların, hedeflerin ise, bu tasnife göre belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde, pek çok kurum ve kuruluş KOBİ'lere çeşitli destekler sağlamaktadır. DPT, DTM, Hazine, KOSGEB, Kalkınma Ajansları, Sanayi Bakanlığı gibi pek çok kurum farklı ve ortak alanlarda KOBİ destekleri sağlıyor. Ancak, kamunun KOBİ'lere sağladığı katkının, üretimleri içindeki payı bilinmiyor, ölçülmüyor. KOBİ'lerin oluşturduğu katma değerin ne kadarını bu destekler sağlıyor bilmiyoruz. KOBİ desteğinin, bir sosyal destekleme politikası olarak mı yoksa sanayi-hizmetler politikası olarak mı sağlandığının artık belirli olması lazım. Eğer bu bir sosyal destekleme politikası ise, işletmelere yönelik bu tür destekler devam edebilir; ancak KOBİ desteği olarak değil, sosyal destek mekanizması olarak devam etmelidir. Aksi takdirde, büyüme potansiyeli olan, büyümeye ve istihdama gerçek katkıyı sağlayabilecek KOBİ'lerin de atılım sağlamalarının önü tıkanmaktadır."
"ÇALIŞMA HAYATINI DÜZENLEYEN YASALAR PİYASANIN İHTİYAÇLARINA CEVEP VERMELİ"
Çalışma hayatını düzenleyen yasaların, işgücü piyasasının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ele alınmasını isteyen Boyner, şunları söyledi: "İş Kanunu ile getirilen esnek çalışma yöntemlerinin yaygın bir uygulama alanı bulabildiğini söylemek güçtür. Oysa 'güvenceli esneklik' yaklaşımı, istihdamın korunmasına ve geliştirilmesine, kayıt dışı çalışmanın azaltılmasına ve dezavantajlı kesimlerin istihdamının sağlanmasına destek olacaktır. Güvenceli esneklik, tüm çalışanlara sosyal haklarının kesintisiz verildiği bir ortamda etkili ve adil olur. Türkiye'de 21 milyon emekçinin yüzde 42,3'ünün, sosyal güvenlik haklarından, sendikal haklardan, asgari ücretten yoksun - kayıt dışı çalıştığı tahmin ediliyor. O nedenle kayıt dışı ile mücadele vatandaşlara eşit ve hakkaniyetli sosyal güvenlik kapsamına kavuşmalarının yanı sıra, Türkiye'nin sürdürebilir ve verimlilik tabanlı büyümeye geçişinde en öncelikli konusu olmalıdır."
İşgücü piyasasında eğitim yoluyla vasıf uyumu sağlanması ve iş arama etkinliğinin güçlendirilmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Boyner, "Özellikle gençlerimiz arasında işsizlik oranı çok yüksek. Gençler, eğitimli olanlar da dâhil, ilk işlerini bulmakta zorlanmaktadır. Bu gözlem, mesleki açıdan uyumsuzluğu da göstermektedir. Bu noktada eğitim reformunun ve özellikle mesleki eğitim-işgücü piyasası bağlantısının kurulmasının önemi de ortaya çıkmaktadır. Ayrıca işgücü piyasasında iş aramanın etkinliğinin artırılması amacıyla, işsizler ile firmaları buluşturacak mekanizmalar güçlendirilmelidir. İŞKUR'un kurumsal kapasitesinin artırılması ve özel istihdam bürolarının destekleyici faaliyetlerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda yine TÜRKONFED ile birlikte 'Acaba aktif işgücü programlarına işletmeler olarak gönüllü katkı nasıl sağlarız?, Birikimlerimizi bu ağır işsizlik döneminde nasıl ortama sunarız? konularına süratle eğilmemiz gerekir' diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
"KADINLARIN HAYATIN HER ALANINDA YER ALMASI SEVİNDİRİCİ"
Son yıllarda, kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi hayata katılımının ülke gündeminde daha çok yer almasını sevindirici gelişme olarak nitelendiren Boyner, şunları kaydetti: "Ancak bu konuda gelmemiz gereken seviyenin hala çok uzağında olduğumuzu biliyoruz. Toplumun yarısını oluşturan kadınların potansiyellerini gerçekleştirmelerinin göz ardı edilmesi, sadece ülkenin ekonomik kalkınmasının önüne set çekmiyor, demokrasimizi de sakatlıyor. Kadınların, başta istihdama olmak üzere toplumsal hayatın her alanına aktif katılımı, aslında bir demokrasi ve toplumsal refah konusudur. Türkiye'de kadınlar arasında okumaz yazmazlık her beş kadından birini etkiler, kız çocukların eğitime katılımındaki coğrafi ve kültürel engeller devam eder, töre cinayetleri ve şiddet canımızı acıtmayı sürdürürken tam anlamıyla bir toplumsal gelişmeden söz etmek mümkün değildir. Kadınların toplumdaki konumu, ekonomik ve siyasi hayata katılımından bağımsız düşünülemez. Hem istihdamda ve hem de yerel ve merkezi düzeydeki siyasette kadınlarımızın varlığı maalesef sınırlı kalıyor."
Bölgesel gelişme politikalarında 'bölgesel farklılıkların azaltılması' yaklaşımının yanı sıra, 'bölgelerin potansiyelinin ortaya çıkarılması' yaklaşımının önem kazandığını ifade eden Boyner konuşmasını şöyle tamamladı: "Bölgesel kalkınma politikalarının en önemli araçlarından biri de, Kalkınma Ajansları olacaktır. Bu yeni yapının, bölgeleri arzu edilen hızla ileri götürebilmesinin en önemli koşullarından biri de bölgede yatırım yapan, istihdam sağlayan iş dünyası temsilcilerinin bu sürece aktif katılımı ve kamunun bu katılımı azami düzeyde sağlayacak ortamı oluşturmasından geçmektedir. Bu noktada arzulu ve ısrarcı olmaktan vazgeçmemeliyiz. Bununla birlikte, yeni büyüme sürecinin bölgeler ve sektörler açısından dengeli nitelikte olması ve Avrupa Birliği sürecinde tam üyelik hedefine doğru mesafe kat edilebilmesi için de, Türk iş dünyasının, temsil örgütleri vasıtasıyla bu süreçler üzerinde ağırlığını hissettirmesi gerekmektedir. Bu sebeple, hem TÜRKONFED ile işbirliğimize hem de iş dünyasının bağımsız ve gönüllü bölgesel örgütlenmesinin bu katkıyı sağlayabilecek şekilde gelişimi, idari kapasitesini ve yapısını yeniden gözden geçirmesine büyük önem veriyoruz."