Merve Meryem Özkan'ın haberi:
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bediüzzaman demokrasi ile İslamiyet arasında doku uyuşmazlığı olmadığını savundu” dedi.
Üsküdar Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı'nın 30 Haziran 2012'de düzenlediği "Lemaat ekseninde, 'İslamofobya' Sempozyumu"ndaki konuşması üniversite tarafından yayınlandı.
"Ciddi bir psikolojik savaş var"
İslamofobi başlangıcının 11 Eylül olduğunu söyleyen Tarhan, teröristle terörü Müslümanla İslam’ı ayırt etmek gerektiğini, oluşturulan algının bilgi silahı ile vurulacağını belirtti. “İkiz kuleler yıkıldığında ünlü boksör Muhammed Ali orayı ziyarete gidiyor. Gazeteciler soruyor El Kaide gibi bir örgütle aynı dinden olduğun için ne hissediyorsun diye. Muhammed Ali’de Hitler ile aynı dinden olduğunuz için ne hissediyorsanız bizde aynı hissediyoruz diyor. Burada teröristle terörü Müslümanla İslam’ı ayırt etmek gerekiyor. Buda bizim, akademik alanların işi çünkü en güçlü silah bilgi silahı. Bu bilgi silahını çok iyi değerlendirirsek bütün oyunlar, fitne bozulur. Ciddi bir psikolojik savaş var bu konuda İslam algısını değiştirmek için algı yönetimi yapılıyor” şeklinde ifade etti.
“Müslüman barbardır, cahildir, fanatiktir kapalı fikirlidir, hoşgörüsüz insanlardır algısı kırılmalı”
Batıda ki İslam algısına değinen Tarhan, bu algının değişmesinin teknolojik gelişmeler sayesinde çok kolay olduğunu vurguladı. Tarhan, “Batıda özellikle akademik çevrelerde şöyle bir algı var. İslam statiktir, değişime cevap vermez, monolatik bir blogtur, Müslüman barbardır, cahildir, fanatiktir kapalı fikirlidir, hoşgörüsüz insanlardır. Bu bilgi oryantalist kibirle bu şekilde görülüyor. Bunu değiştirmek şuanda çok kolay çünkü internet var sosyal medya var ve bilimsel zemin var bilimsel zeminde bu çok kültürlülüğün önemli olduğu batı toplumlarında rahatlıkla sağlam fikirler, güçlü fikirler yerini bulacaktır muhakkak bu nedenle İslamafobiyi analitik biçimde ortaya oymak onu yok saymaktan çok daha önemli. İslamafobiyi yok saymak çok tehlikeli, onu görmediğini zaman bir kanser hücresi gibi hızla yayılır” şeklinde konuştu.
“Bediüzzaman demokrasi ile İslamiyet arasında doku uyuşmazlığı olmadığını savundu”
İslam medeniyetinin batı medeniyetine büyük etkisi olduğunu ifade eden Tarhan, Bediüzzaman Said Nursi'nin islamafobinin kırılması adına yaptığı çalışmalara değindi. Tarhan, “Obama Türkiye’ye geldiğinde konuşmasında ben bir tarih öğrencisi olarak ben ve bütün tarihçiler bilir ki bugün ki medeniyetin İslam medeniyetine, dinine büyük borcu var demişti. Bizlerin bu borcu onlara hatırlatması gerekiyor. Bediüzzaman 1900’lü yıllarda meşrutiyet ile gelen hürriyet adalet gibi zihinsel dönüşümleri Anadolu da anlatmak için Kürt aşiretler ile ilgili sohbetler ediyor. O sohbetlerde verdiği mesajlar Münazarat isimli kitabındadır. Hep eşit vatandaşlığı savunmuş demokratik kültürün tohumlarını atmış. Demokratik kültür, eleştirilebilirlik, özgürlükçülük, katılımcılık, çoğulculuk gibi temel değerlerdir. Bu değerler ile demokrasi ile İslamiyet arasında doku uyuşmazlığı olmadığı tezini benim görüşümce savunmuştur” dedi.
“Demokrasi sadece değer değil aynı zamanda yöntem”
Demokrasi tanımı ile ilgili bilgi veren Tarhan, demokrasi kavramının batı kavramı olarak ele alındığını söyledi. Tarhan, “Demokrasi batı kavramı olarak görülüyor ve siyasi anlam yükleniyor hâlbuki demokrasi sadece değer değil aynı zamanda yöntem. Kur’an da yöntem belirtilmemiş insanlara bırakılmış bu çağda da yöntem demokrasi daha önce monarşilermiş hakikati anlatabilmenin yaşayabilmenin yöntemi bu çağda da monarşi yerine demokrasidir” şeklinde belirtti.
“Bediüzzaman, demokrasi yönteminin kültürünü temellerini yüksek sesle dile getirdi”
Bediüzzaman’ın demokrasi yönteminin, kültürünün temellerini yüksek sesle dile getirdiğini, teorik ve fikri temellerini attığını belirten Tarhan, Bediüzzaman Said Nursi'ye minnet ve şükran borçlu olduğumuzu ifade etti. Tarhan, “Demokrasi yönteminin kültürünü temellerini yüksek sesle dile getiren, teorik temellerini atan, fikri temellerini atan Bediüzzaman’a minnet ve şükran borçluyuz. Bediüzzaman bir Avrupa ikidir diyor müspet ve menfi diye ayırıyor. Avrupa’yı karşımıza almak cephe almak yaklaşımı değil tamamen analitik bir yaklaşım ile isim ve sıfatları ayırıyor. İyi sıfatlara dost kötü sıfatlara karşıt duruş alıyor” dedi.
“Gerçek cihad düşmanı terörle vurmak değil düşmandan daha güçlü olmaktır”
Tarhan, demokrasi yönteminin yanı sıra Bediüzzaman’ın sübjektif paradigması olan manevi cihad tanımına değindi. Tarhan, Bediüzzaman’ın getirdiği bir diğer sübjektif paradigma da cihad tanımına manevi cihad tanımını getirmesidir. Bütün bunlar batıda bilim çevrelerini anladığı dillerdir. İslam literatürüne baktığımızda cihad da büyük cihad olarak nefisle mücadeleyi görüyoruz tebük savaşında Hz. Peygamber’in (asm) dediği küçük cihad bitti büyük cihad başladı sözünde büyük cihadı manevi cihadı yani nefis cihadını ön plana çıkarmıştır. Bu nedenle gerçek cihad düşmanı terörle vurmak değil düşmanda daha güçlü olmaktır” şeklinde konuştu.
“Küresel bir savaş çıkarsa insanlığın biteceğini herkes biliyor”
Tarhan, batıdaki kabul ve hoşgörünün bozulduğunu belirtti. Tarhan, “Kabul ve hoşgörü batının önemli bir değeriydi. Bunun kaybolmasından batıda ki entelektüel çevrelerde çok rahatsız bu nedenle medeniyetler ittifakı ile ilgili birleşmiş milletlerin kararı var. Birleşmiş milletler küresel barışa hizmet edecek her şeyi desteklemek durumunda çünkü insanlığın ihtiyacı var. Küresel bir savaş çıkarsa insanlığın biteceğini herkes biliyor. Çünkü nükleer güç var insanlığın sonunu getirebileceğini, savaşın ne gibi kötü sonuçları olacağını insanlık daha iyi biliyor” şeklinde ifade etti.
Üsküdar Üniversitesi