İnsani perspektifler
11- Adalet ve insaf ölçüsünde hakkaniyetle hareket etmektir.
Kur’an’ın esas konularından biri de adalettir. Adalet terazisi, insaf ve hakperestlikle tartarsa, vicdani yansıma, hakkına razı olup, haksızlığa girmemeyi sağlar.
Adalet, politik olmamalı, tarafgirlikle ve imtiyazla lekelenmemeli. Bir toplumun adalet ölçüsü, öncelikle “ref-i imtiyaz”/eşit haklar ve eşit muamele görmektir.
Yargı sistemi, fikir, kanaat veya yakınlık/uzaklık ile paralel bir tercih ve karar mekanizması olmamalıdır.
İdeolojik aygıtlar, adaleti zedeler, haksızlığa ve zulme yol açar. Bireyin hakkı ve hukuku, adalet-i mahza’ya göre toplum/ülke/cemaat için feda edilemez.
12- Kabullenme ve değer verme kültürünü inşa etmektir.
Yukarıdaki cümlenin hayat pratiği ise, bir başkasının/toplumun kültürel varlıklarını ve inanç sistemini inkar etmemek birlikte farklılık içinde beraberliğin korunmasını sağlamaktır.
Kabullenmek, zoraki bir “evet” veya kerhen beraberlik değildir. Öteki gördüğümüz insanın farklılığını ve sistemini anlamak ve saygı duymaktır. Bu, bir lütuf ve takdir değil, bir hakkın teslimi ve hukukun korunmasıdır. Farklılığı kabul, hatta desteklemek üzerine kurulu bir düzende, başkasının değer yargılarına saygı vardır. Bunu bir hayat modeli ve kültür olarak tercih etmek ve yaşatmak ise insani değerdir.
13-Tecdit ve teşebbüs ruhunu kavramak, yaşamak ve yaşatmaktır.
Bediüzzaman, medeniyetin ve modern çağın mutluluk sarayında yaşamamızın şartlarında ikisini, “Fikr-i icat ve teşebbüs-ü şahsi” olarak ifade eder. Orijinal düşünme, yeni bir ihtiyacı fark etme ve buna bir çözüm bulmak, bir fikir icadıdır. İcat fikri, alışılmış davranış ve geleneğin, yeni ihtiyaçlara cevap verememesinden kaynaklanan şartlarda sağlıklı fikir imalatı/imal-i fikir kapılarını açar. Hadisçe yüzyılda bir gelen mücedditlerin temel görevi ise, tecdittir.
Bir düşünceyi yeniden inşa ve yenileme süreci, tecdit hareketinin bir parçasıdır. Asli ruha sadakat içinde, esası koruyarak yeni ihtiyaçlar için yeni çözümler üretmek, bir tecdit ve inovasyondur.
Tecdit hareketinin hür zeminde ve ihtiyaçtan kaynaklanan bir idrakle ortaya koyduğu fikirler, teşebbüs ruhu ile hayat bulur. Yoksa ruh üflenmemiş bir beden gibidir.
Beklenen ve istenen yeni sonuçlar için, yeni metod ve yaklaşımları geliştirmek, ihtiyaca cevap vermek, tecdit hareketini ayakta tutacak olan teşebbüs ve gayretle mümkündür.
14-Sistem ve sanat ittifakını sağlayacak fikir inkişafıdır.
İsterseniz “Sistem ve sanat” ikilisi için, “Kainat sistemi ve onu anlama/ yaşama estetiği” diyelim.
Sistemden kastımız, Adetullah’ın sırlarıdır, vakıalarıdır ve ilimle hayatımıza sinen ve inen hayatın doğrularıdır, hakikat ölçekleridir.
Kainat sistemindeki organizmayı, anatomiyi, ahengi, organları, atomları ve farklılaşıp bütünleşen çarkın ortak irade eseri mantığını ve amacını ne kadar doğru anlayıp yol haritamız yaparsak, senaryolaştırmak o kadar kolaylaşır.
Hayatımızın niyet, hayal ve düşünce senaryosunu, sistemleşen metinler üzerinden inşa edersek, kaderin ilahi senaryosuna cüz’i irademizle dahil oluruz. Mübaşeret ve kesb ile gerçeğimiz, hakikat aynasında tecelli eder.
Ve seyrettiğimiz o ayna/ekran, bizim kainat sinemasındaki izdüşümümüz olur. Bir geçit töreninin, bir sahne oyununun ve bir kostüm denemesinin özel çekimi gibi levh-i mahfuzdan aleme, müşahede/şehadet alemine inmiş olur.
İşte kainat sistemini bir sanat hassasiyetinde ve estetik ruhaniyatta irfanla pekiştirmenin ve hazm-ı nefs etmenin inkişaf cehdi.
Kainat sisteminde bir davanın, evrensel açılımı ve evrensel dokuları da kainat sisteminin fıtri ve fıtratla aynileşen kurallarıyla, ilmiyle, gayret ve ittifakıyla bir nezahet ve nezaket mülayemetiyle sanatlaşarak takdim edilmeli.
Sanatı marifetle, estetiği manay-ı harfiyle, hayatı idrakle dokuyup takdim sempatisi ile ilim ve amel atölyesinde ambalaj haline getirdiğimizde, aklın ve kalbin taleplerini karşılama imkanımız çoğalır.
Kainat kadar sistem, sistem kadar sanat, sanat kadar hassasiyet ve hususiyetle mücehhez bir iklimin meyveleri, muhabbet sofrasında akıl midesine doğru ilerlerken, gıdanın maddi ve manevi hazzı hidayet kapılarını açmalı ve beşeriyet bu nimeti layıkıyla yaşamalı.
İşte kainat sistemi ve sanat estetiği, ifade etmekte ve anlayıp anlatmakta zorlandığım bir inkişaf inceliği ve inşirah derinliğinin deruni ve enfusi dairedeki siret yapılanmasına yeni ve yenilenen kapılar açmalı her defasında.
15- İstiğna içinde izzetle ikramda bulunmak ve mahviyetle yaşamaktır.
İstiğna ile sadece vermeyi, fedakarlığı ve kendimizi çekmeyi bilmek, izzetle bunu bile ucba, sevabına güvenen bir kibir ve enaniyete dönüştürmeden tebessümle kalbe, sofralarla mideye ve sohbet kalitesiyle de akla ikramda bulunmaktır. İşte bunları yaparken muhatabımıza karşı bir beklentiye girmemek, manen dahi olsa baskı yapmamak esastır. Sadece istiğnayla kalben, bedenen ve aklen hizmetkar olmak için; verirken istememeyi ve beklememeyi idrak etmek ve rıza dairesinde yeni ruhlara yükselmeleri için bir merdiven basamağı olmaktan geçer.
İstiğnası davasının izzeti olan, izzeti tevazu ve ikram olan, ikramı ve tevazusu mahviyetle hafa turabında meziyetini mezara gömmek olan sıfır merkez bir ortak alanın insibağ zemininde huzur olur.