Demokratik açılıma doğru (8) Sivil Toplum Bakanlığı
Sivil toplum inşasında, toplumun ruhu, bizim coğrafya için dindir. Buna göre sivil yapılanma, aynı zamanda bir medeniyet dirilişi olup, vakıf medeniyetinin temelidir.
Demokratikleşmenin sivil toplumla alakalı açılım maddelerimize devam edersek;
4- Sağlıklı bir din eğitimi verilmeli, uygulanabilir projelerle güçlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.
Çoğunluğu Müslüman bir toplumun, günümüz ihtiyaçlarına uygun hizmetleri verecek cemaat ve gruplar özendirilmeli ve desteklenmelidir. Cemaatlerin ve gönüllü grupların, özel kurumlarda din eğitimi vermeleri, eğitimi ve öğretimi özendiren organizasyonlar kurmaları teşvik edilmelidir. Bütçeden bu hizmetlere fon ayrılmalıdır.
5- Toplum değerleri;
a) Gelenekler açısından;
Bu güne kadar ki tecrübeler ve yaşayan kültür yönünden değerlendirilmesi ve analizi yapılmalıdır.
b) Din açısından;
Korunması gereken toplum değerleri, ihtiyaca cevap verecek şekilde yenilenmelidir.
c) Modernleşme açısından;
Endüstri toplumu, hayatın ve çevrenin değişim ve dönüşümü ile vardığı sonuçlar dikkate alınarak çözümler ortaya konulmalıdır.
d) Bilişim açısından;
Bilgi teknolojilerinin, sanallığın ve etkilerinin olumlu ve verimli tutulması için,aile değerleri canlı tutulmalıdır. Zararlı etkilerden birey ve aile korunmalıdır.
e) Projeksiyonlarımızı tutacağımız alanlar ve öncelikler açısından;
Başarı kriterleri belirlenmeli, güven köprüleri inşa edilmeli ve buna göre toplumun inşası için birey ve aileye öncelik verilmelidir.
6- Katılımcı demokrasi, müzakere kültürü, farklılıkları kabullenme ve destekleme, bunların meşru ve izne tabi olmayan ortam ve oluşumları konusunda somut proje önerileri sivil toplum çevrelerinden ve STK’lardan alınmalı ve hayata geçirilmelidir. Bu konuda bir Sivil Toplum Bakanlığı kurulmalıdır.
7- Kamu yönetiminin vatandaş algısı ve insana bakışındaki zafiyetlerin nazara verilmesi için, vatandaş memnuniyetini ölçen araştırmalar ve iyileştirme çalışmaları sık sık şeffaf bir şekilde yapılmalıdır.
8- Temel eğitim ihtiyacı, okul öncesi yapılanma ile birlikte ciddi bir şekilde çoklu zeka metodu ile verilmelidir. Orta öğretim ve yüksek öğretim ihtiyacı doğru karşılanacak şekilde kapasite arttırılmalıdır.
Alınan eğitimlerin, bireyin kariyer planlamasına ve profesyonel düzeyde iş ve fırsat gelişimine etki etmesi yönünde eğitimler, rehberlik ve danışmanlık desteğini sağlayacak daha dinamik sistemler kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Bunu dünya standartları düzeyine çıkaracak araç ve yöntemler kullanılmalıdır.
9- İstihdam alanları, statü ve sosyal güvenlik ihtiyacı, en acil bir problem olarak görülmelidir. Sosyal politikalar geliştirmeyen ve toplumu bu yönde tatmin etmeyen ülkeler, demokrasi yönünde topal kalacakları göz ardı edilmemelidir.
Ülkemizde birinci problemin işsizlik olduğu herkesçe bilinmektedir. Üretimle paralel istihdamı çözmek, nitelikli işgücü ihtiyacını zamanında karşılamak, buna uygun pozisyon ve statüleri, iş tanımlarını belirlemek, sosyal güvenlik şemsiyesine herkesi dahil etmek, en hayati ve olmazsa olmaz bir vakıa ve gündemdir.
Kalkınan bir ülkenin ekonomi ayağı istikrar ve sosyal güvenlik içinde üretimle birlikte demokrasisini güçlendirebilir ve toplumunu bilinçlendirebilir.
10- Hür düşünme ve bunu örgütleme hakkı ile muhalefet olma iradesinin kabulü, insani gelişmenin, pozitif rekabetin, bilim ve teknolojinin icat ve keşifleri için temel zorunluluktur.
Özgür düşüncenin olabildiğince müzakere imkanı verdiği, iktidar kadar muhalefetinde bir gereklilik olduğu, adalet terazisinin tarafların kendini doğru ve rahat ifade etmesiyle dengelenebileceği unutulmamalıdır.
Bu demokratik iklim sağlandığı takdirde, akademik üretim, bilim üstünlüğü, liyakat avantajı ve kendini yenileyen, problemlerini ortak akılla çözen bir toplum inşası mümkün olacaktır.
Tabanda ve yerelde, katılımcı, bütün paydaşların yer aldığı temsil ve yönetim ortaklığının et etkili olduğu süreçler bütünlüğü ile demokrasinin temellendirilmesi ile toplum dinamiklerinin organizmalar gibi verimli olması sağlanabilir.
Bu çerçeveler uygun felsefe ve düzenlemeler oluşturmak, bunları hayata mal etmek ve uzun zaman isteyen sabırlı bir altyapı desteği vermekle, sivil inşa ve hür fikir zemini kuvvet bulur.
11- Kürt, Alevi, azınlıklar, Ermeni, dindarların meseleleri, Türklerin sıkıntıları, AB açılımları, İslam Birliği aidiyeti, Osmanlılık fikriyatı ve felsefesi gibi bütünün parçalarını, beraberce birbirine entegre edecek bir üslup ve makro bakışla tefsir, tevil ve tashih edilmesi zarureti Risale-i Nur projeksiyonu ve şuuru ile akademik bir hamurla, proje ve uygulama düzeyinde ilgililere ve çözüm ortaklarına sunulmalıdır.
Yukarıdaki paragrafta görüldüğü gibi birden fazla, tarihin derinliklerinden gelen, son yüzyılımızın hafakanlar basan karmaşık ve iç içe gündemleri mevcuttur.
Bütün bu meseleleri; yalın, rafine edilmiş, dünün tortu ve husumetlerinden arınmış, bu günün idraki ve ihtiyacı ile değerlendirilip sağduyuya sahip akillerin geleceği okuyacak doğru açılımlarıyla makul çözümler üreterek ortak hedefler ve idealler yakalanabilir.
Ülke kaynaklarının enerjiye dönüşmesi ve bu enerjinin doğru kullanılıp, birlik ve kardeşlik ruhunun güçlendirilmesi, haklı/haksız kavgasından ziyade ortak süreci beraber yönetmekle sağlanabilir.
Her mağdur ve mazlum; mutlaka bir mağrur ve mütekebbir yapıya itirazını, çatışmaya dönüştürmeden, demokrasi içerisinde, hürriyetlerin önünü açarak ve müzakereden korkmadan toplumu rahatlatacak süreçlere sonuna kadar bağlı kalarak, yüksek bir sabır ve metanetle, provokasyon ve tahrik edici marjinal tutum ve taraflara sükunetle mukabele ederek, gerilen ve gerdirilen gündemleri soğukkanlılıkla aşabilirse, kazanan demokrasi olacaktır.
12- Modern devlet tanımının gereği olarak uluslararası demokratik standartların teşkili açısından, devletin üç temel fonksiyonu;
a) Demokrasi
b) Savunma,
c) Ekonomi,
Şartların şartı olarak göz önünde tutulmalıdır. Birbirinin aleyhine işleyen bir sistem olmamalıdır. Özellikle Türkiye şartlarında, ideolojik devlet kabızlığı ve jakoben yapıdan kaynaklanan halka rağmen yanlışta ısrar etme, otoriteyi koruma adına birliği bozan, çatışmayı arttıran ve bütün bu olup biten “trajedi”lere güvenlik veya savunma gerekçesiyle, demokrasinin aleyhine işleyen bir devlet yapısı, inanılmaz derecede rahatsız etmektedir.
Güvenlik problemi olan bir ülkede, demokrasinin güvenliğini bozarak, darbe yaparak ve koruma kollama hevesleri ile bu güne kadar ortaya konan tabloya baktığımızda, hiçte sağlıklı bir sonuçtan ve toplum huzurun sağlandığından bahsedilemez.
Rejimin, ekmekle hürriyeti, güvenlikle demokrasiyi, birlikle farklılığı sürekli takas ederek kendi toplumunu tahrip etmesi, artık kabul edemez kronik bir problem olarak kritik bir aşamaya gelmiştir.
Aktif çözüm, acil eylem planları ile sivil toplumu baz alan bir kamu yapılanmasını hızlandırarak demokrasi yörüngesinde ilerlemekten geçer.