Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'nun başkanlığında Grand-Yay Otelinde düzenlenen çalıştay, Memur-Sen yönetim kurulu üyeleri, konfederasyona bağlı sendikaların genel başkanları ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 20'ye yakın il başkanı katıldı. İki gün süren çalıştayın ardından terör, bölgesel kalkınma, gelir dağılımı, anayasa değişikliği, demokratikleşme ve referandum süreci ile ilgili bir bildiri yayınlandı.
Bildiriyi okuyan Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Gündoğdu ülkenin birliğini ve dirliğini yok etmek, büyümesini ve gelişmesini engellemek, medeniyet köklerinin inşa ettiği kardeşlik iklimini bozmak isteyenlere, bu ülkede 81 Mardin olduğunu, 81 Sakarya, 81 Burdur, 81 Niğde, 81 Diyarbakır, 81 Trabzon, 81 Urfa olduğunu hatırlatmak için Mardin'de olduklarını söyledi.
Gündoğdu, "Bu toprakların çimentosu, kardeşliktir. Bu toprakların mayasında ve özünde, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma vardır. Bu topraklarda, dayatmaya, hesaplaşmaya ve paylamaya yer yoktur. Bu topraklarda ve bu toprağın insanlarında birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu vardır. Bu ülkenin ve insanlarının hamurunda var olan bu kardeşliği ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez. Hiçbir kirli oyun, hiçbir kirli tezgah; birlikte oluşturdukları desende birlikte yaşamayı başarmış bu milleti, ayrıştıramaz ve ayrıştıramayacaktır." dedi.
SORUNLARIN TEMEL NEDENİ DEMOKRASİ ÜZERİNDEKİ VESAYET
Türkiye'de yaşanan sorunların temel nedeninin demokrasi üzerindeki vesayet olduğunu dikkat çeken Gündoğdu, "Maalesef, vesayetin kurucu, taşıyıcı aktörleri ve onun devamını sağlayan kurumlar var. Merkezi, seçkinci ve otoriter zihniyetten beslenen vesayetçi anlayışın, siyaset kurumunda da temsilcileri ve uzantıları bulunmaktadır. Toplumu kontrol altına almak ve ona tahakküm etmek isteyen bu zihniyetin taraftarları ve taşeronları; yolun sonuna geldiklerinin, denizin bittiğinin farkına vardıkça daha saldırgan, daha insanlık dışı tavırlar sergilemektedirler. Bu saldırgan çırpınışlarının, egemenliklerinin sona eriyor olmasından ve güçlerinin tükeniyor olmasından kaynaklandığını biliyor ve diyoruz ki; milletle güreşe tutuşmak aptallığına düşenler için yenilgi dışında bir seçenek yoktur. Ülkemizin küresel ve bölgesel sorunlara çözüm üretme gücü elde ettiği son dönemde bu durumdan rahatsız olanlar ve onların taşeronları bu sefer hak ettikler cevabı alacak. Çünkü, bu ülke teröre binlerce can verdiğini ve terör yüzünden milyarlarca lira kaynağını heba ettiğini fark etti. Artık, terörün sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini idrak etti. Demokratikleşmeye, sivilleşmeye ve özgürleşmeye yöneldi. Bu durumun en büyük sonucu son 50 yıldaki en önemli anayasal metin olarak değerlendirdiğimiz ve 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma sunulacak olan anayasa paketi değişikliğidir." değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa Paketinin 12 Eylül 1980'de demokrasisi üzerine vesayet, iradesi üzerine velayet konan bu milletin özgürleşmesinin, devletin sivilleşmesinin, anayasa yargısının yasama erkinin, idari yargının yürütme erkinin alanını taciz etmemesinin zeminini hazırlayacağına inandıkları için Anayasa değişikliği paketine evet diyeceklerini dikkat çeken Gündoğdu, "Milletimizin de evet demesini isteyeceğiz. Çünkü, 12 Eylül 2010, 12 Eylül 1980'de kurumsallaştırılan vesayetçi ve velayetçi zihniyetten kurtuluş günü olacaktır. İnanıyoruz ki; annelerin sadece güldüğü, şehit cenazelerinin olmadığı bir Türkiye isteyenler, 12 Eylül 2010 'da sandığa giderek 'evet' diyecekler." diye konuştu.
Cihan